09 Haziran 2021 00:46

Majestelerinin yargısı yine iş başında!

'HDP'ye saldırı hakların ortak mücadelesine saldırıdır' dövizi

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Türkiye, yargı sisteminin tamamen siyasal iktidarın emrine girdiği, dahası iktidarın sopası olarak kullanıldığı bir ülke olmasaydı bugün organize suç örgütleri ve iktidar arasındaki karanlık-kirli ilişkilerin ortaya çıkartılması için açılmış davaları konuşuyor olurduk. Çünkü burjuva anlamda da olsa hukukun az-çok işler olduğu bir ülkede iktidar ve organize suç örgütleri arasındaki ilişkiler konusunda bu kadar ifşaat yapılmış, iddialar ortaya atılmış olsaydı yapılacak ilk iş; bu ifşa ve iddiaların hedefi konumundaki siyasetçilerin, bürokratların derhal görevlerinden istifa etmesi/ettirilmesi ve kapsamlı bir soruşturmanın başlatılması olurdu.

Ancak gelin görün ki, bugün iktidarı sarmalayan bu kirli ilişkilerle ilgili dava ve soruşturmaları değil; Meclisin üçüncü büyük partisi olan HDP hakkında açılan kapatma davasını konuşuyoruz. Çünkü burası Türkiye ve başta sadece yürütmenin değil; çıkardığı kararnameler ve yargıya verdiği talimatlarla yasama ve yargıyı da kendine bağlayan Saray’daki tek adam var!

O yüzden organize suç örgütleri, iktidar ve sermaye çevreleri arasındaki kirli ve kanlı ilişkiler konusunda orta yere boca edilmiş bunca ifşaat ve iddia varken, bütün bu ifşaların ve iddiaların dönüp dolaşıp bağlandığı yer olan Saray susuyor. Bu ifşaat ve iddialar karşısında hemen harekete geçmesi gereken yargı ise, adım atıp atmama ya da nasıl bir adım atılacağı konusunda Saray’dan bir işaret bekliyor.

Lafı dolandırmadan söyleyelim: Organize suç örgütleri, iktidar ve iktidarın kader birliği yaptığı sermaye çevreleri arasındaki kirli-kanlı çıkar ilişkileriyle ilgili bunca bilgi-belge ve iddia varken sus-pus olan yargının HDP hakkında yeniden kapatma davası açması, yargının siyasi iktidarın emrine girdiğinin; majestelerinin yargısı haline geldiğinin en büyük kanıtıdır.

Peki, HDP’nin kapatılması için daha önce hazırladığı iddianame, “Yapılan suçlamalar ve partinin yetkili kurulları arasında bir ilişki bulunmadığı” için iade edildiği halde yeni bir iddianame hazırlayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, daha doğrusu bu iddianamenin yeniden hazırlanması talimatını verenler neyi amaçlıyorlar?

Bugün yanıtlanması gereken soru budur.

Bu sorunun yanıtına geçmeden önce şunu da hatırlatmak gerekiyor: HDP’ye yönelik kapatma davası, Erdoğan iktidarının kitle desteğini kaybettikçe daha fazla bağımlı hale geldiği fiili ortağı MHP Lideri Bahçeli’nin “HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır(…) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı inanıyorum ki gereğini yapacaktır” açıklamasından sonra açılmıştı. Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin iade kararından sonra ise, “HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesinin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır” diyerek Anayasa Mahkemesini de hedefe koymuştu.

Ancak ne HDP’nin kapatılması ve ne de bunun üzerinden yapılan siyasi hesaplar sadece MHP ve Bahçeli’nin tutumuyla açıklanabilir. Çünkü her fırsatta 2023 seçimlerine ve rejimi ayakta tutmayı amaçlayan yeni anayasa hedefine Bahçeli-MHP ile birlikte (Cumhur İttifakıyla) gideceklerini söyleyen Erdoğan’dır. Dolayısıyla bu açıklamaları ve atılan adımları Erdoğan’ın politik hedeflerinden bağımsız ele almak yanıltıcı olacaktır.

Her şeyden önce HDP hakkında tekrar hazırlanan kapatma iddianamesinin 7 Haziran’a denk getirilmesi, Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın da söylediği gibi, iktidarın 7 Haziran yenilgisinin (HDP’nin barajı aşıp AKP’nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri) hazımsızlığını açıkça ortaya koyuyor.

Ancak bu iddianamenin bugün gündeme getirilmiş olmasının asıl nedeni, organize suç örgütleri, iktidar ve sermaye çevreleri arasındaki kirli ilişkilerin yine bu ilişkilere dokunmayan/dokunamayan yargının eliyle üstünün örtülmeye çalışılmasıdır. İktidar, bu iddianame üzerinden HDP’yi bir “terör örgütü” olarak göstermeye çalışmakta ve terörle mücadele adı altında bu kirli ilişkilerin üstünü örtmeye, bunları halkın gündeminden düşürmeye çalışmaktadır. İçişleri Bakanı Soylu, nasıl hakkındaki iddia ve ifşaların üstünü örtmek için terörle mücadelesi nedeniyle hedef yapıldığını söylüyor ve aynı gerekçelerle Bahçeli ve Erdoğan tarafından sahipleniliyorsa, bu iddianame üzerinden de iktidar, hakkındaki iddia ve ifşaların terörle mücadeleyi zaafa uğratma amacı taşıdığı algısını yaratmayı amaçlıyor. Böylece bu kirli ilişkilere tepki duyan geniş halk kesimlerini şovenizm ve milliyetçilik üzerinden yedeklemek istiyor.

İkincisi; bu iddianame, ortaya dökülen kirli ilişkiler nedeniyle geniş halk kesimlerinde iktidara karşı tepkinin biriktiği bir dönemde sadece HDP’nin değil; bütün demokrasi güçlerinin üzerinde bir Demokles Kılıcı gibi sallanmak isteniyor. En son demokrasi güçlerinin İstanbul’da yapmak istediği basın açıklamasına yönelik yasak ve gözaltılar iktidarın yönelimi hakkında fikir vericidir. İktidar, demokrasi güçlerinin açıklamalarını yasaklayarak kendisine yönelik tepkilerin sokağa taşıp kitlesellik kazanmasının önünü almaya çalışıyor. Dolayısıyla HDP ve demokrasi güçlerinin “terörizm” ya da “terör iş birlikçiliği” üzerinden suçlanması, bu saldırı ve yasakların dayanağı olarak kullanılmak isteniyor.

Üçüncü olarak; siyasi faaliyetlerinin “terörizm” olarak damgalanarak HDP hakkında kapatma davasının açılması, ülkede zaten oldukça sınırlı-güdük olarak uygulanan siyaset yapma hakkının tasfiyesi yönünde atılmış bir adım olarak da anlam kazanıyor. Tam bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor” açıklamasını da hatırlatmak gerekiyor. Çünkü bu açıklama Erdoğan’ın muhalefetsiz bir rejim kurma hedefini açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle kimi burjuva-milliyetçi muhalefet partilerinin yaptığı gibi bu davayı sadece HDP’ye “Bedel ödettirme” ile sınırlı bir dava olarak görmek, kendilerinin de siyaset yapma zemininin tasfiyesinin önünün açılmasına hizmet etmek olacaktır.

Sonuç olarak, iktidar bugün nasıl HDP’ye kapatma davası üzerinden kendi kirli ilişkilerinin ve suçlarının üstünü örtmek istiyorsa, HDP’ye kapatma davasına karşı çıkmak ve iktidarı sarmalayan kirli ilişkilerin, suçların hesabını sormak mücadelesi de iç içe geçmiş durumdadır. Çünkü yargının majestelerinin yargısı haline geldiği, iktidar tarafından bir sopa olarak kullanıldığı bir süreçte, HDP’ye yönelik kapatma davasının püskürtülmesi ve iktidarı sarmalayan kirli ilişki ve suçların açığa çıkartılıp hesap sorulması için halkın birleşik mücadelesi dışında bir yol bulunmuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa