Sennur’a durum mektubu
Fotoğraf: Evrensel
Oldu mu o kadar, değilse zamanın aktığı yerde hangi soru çoğaldı bilmiyorum. Sen gittiğinden beri çok şey değişti memlekette ve dünyada Sennur. En azından daha bir kırılgan oldu insan, daha bir içe dönük, daha bir eve dair ve uzakta sokaktan.
Gar binalarına kan sıçradığında tekinsiz sabahlara uyandığını bir kez daha sezdi insanlar. Anlamaktan öte, görmekten ve içine atmaktan öte bir şeydi morg kayıtlarındaki karmaşa. Toprağa emanet etmenin ne anlamı olabilir ki yaşayanları, seni emanet ettiğimiz gün yağmurdaki inceliğin de anlamı yoktu. Senden sonra, sen gittikten sonra, bir sabah artık uyanmayıp bitimsiz uykuya yol aldıktan sonra sen, kız kardeşlerinin omzunda karanfillerle hani…
İnsan ailesini seçemiyor, yanılıyor nice yerde, yanılıp düşüyor, kalkıp yeniden göğe baktığında elinde kalana baktığında yüzleşiyor hayatla. İnsan şairini seçebiliyor iyi ki.
Neredeyse her yıl senden bir şeyler çıkıyor ortaya. Adnan abi kolunun altına sıkıştırdığı çantasıyla çıkageliyor aniden. El yazısı şiirler getiriyor senden, yazılar getiriyor, fotoğraflar ve anılar. Kiminin altında yayımlandığı yer ve tarih yer alıyor, kiminde senin imzan, kiminde muhtelif ayrıntı. “Direnç” kitabın, “Bütün Şiirler” olan hani, yeni baskısında yeni şiirler girdi içine. İlk baskısında da daha önce kitaplarında yer alamayan şiirlerin vardı olmasına ya, ikinci baskıda da yeni şiirler ekledik. Sürpriz dolu dizeler, sana ait olduğu çok anlaşılır şiirler…
Kıyının birinde iki çocuk oturmuş, birinin elinde ipine bağlı uçan balonlar, diğerinin yanında boya sandığı. Ufka bakıyorlar, biz onlara bakınca rengârenk bir ufuk çizgisi görmeden önce balonlara hayret ediyoruz. “Yansıma” dergisinden bahsediyorum. Çocuk Eğitimi ve Edebiyatı başlığıyla çıkmıştı, anımsarsın. Alt başlıkları da ilginçti: “Türkiye’de Çocuk Edebiyatı/ Sovyetler Birliğinde Çocuk/ Kapitalist Toplumda Çocuk/ Sömürülen Ülkelerde Çocuk”. İleride sandallar var, denizin işçileri içlerinde belli belirsiz. Öykücü arkadaşımız Fatma Nuran Avcı gönderdi, Yeni e’nin Mayıs-Haziran basımında senden iki masal yayımladık: Ceriha ile Zahvet birinin başlığı, diğeri de Ölümün Çırakları. “Yansıma”nın Ağustos-Eylül 1975 yılı basımından. Arada bir yapıyoruz böyle şeyler, yakın geçişte bir Sevgi Soysal yazına denk geldim; Evrensel Kültür’de yayımlanmıştı. Onu da tekrar yayımladık…
Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri’nin altıncısı düzenlendi bu yıl. Altı yıldan beri senin adına şiir ve öykü ödülleri veriyor DİSK Gıda İş Sendikası ve Manos Kitap. Bu ikili ortaklıktan yeni kitaplar, okuma olanakları, yeni şairler ve yazarlar çıkıyor. Kimi tanıdık, sen de tanırsın kimini, ahbabın olan bile vardır içlerinde… Kimi kendince yazıp çizen, kimi ilk kitabında, kiminin başka kitapları ve ödülleri de var; ama senin adınla yan yan gelince adları mutlu oluyor insanlar.
Bir ödülden ziyade bir kendini dışa karşı ifade etme biçimi/ nedeni haline geldi Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri. Kendini anlatmak, açıklamak, kendine ve yazdıklarına dair, hayata ve nedenlerine dair, öfkesine, yalnızlığına ve kalabalığına dair senin adınla hareket etmek istiyor nice şair ve yazar. Bu yıl öyküde Tunç Kurt “Hayatlarınızdan Alacaklıyım” dosyasıyla aldı ödülü, Can Hakman da “Miskin Peri” dosyasıyla şiir dalında uzandı ödüle. Her iki dosya da Manos Kitap tarafından yayımlandı. Gıda İş’in desteği ve ortaklığı her adımda yanındaydı Sennur. Bu yılki ödül töreni covid-19 pandemisi nedeniyle doğum gününde olamayacak maalesef. Ama her yıl olduğu gibi bu yıl da bir işçi senin için doğum günü pastası yapacak ve törende yeni yaşını kutlayacağız hep birlikte. Jüri özel ödülünü alanları da soruyorsun değil mi? Şiirde Uygur Orhan “Kuşluk Vakti Ekmekleri” ve Murat Tenetoğlu “L’ekhidna” başlıklı dosyalarıya, Zekeriya Şimşek ise “Sevildiğini Bil Gökkuşağı” başlıklı dosyasıyla öyküde jüri özel ödülüne değer görüldü. Haziran sonuna doğru bir törenle şair ve yazarların plaketlerini verip, vakit kaybetmeden önümüzdeki yıl yapılacak olan Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri için kolları sıvayacağız.
Bu ödülün yapılış ve çalışması, kitapları basılması ve konuşmalar, basın bülteni ya da doğum günü pastası da sana yazılmış bir mektup niyetinedir…
Mektup demişken… “Perşembe Mektupları”nı yeniden yayımladık. Daha önce seçmelerden oluşan mektuplar elbette gereken ve hak ettiği ilgiyi gördü. Abdulkadir Budak ilgi ve samimiyetle yürüttü kitabın ilk baskı sürecini. Emekleri için edebiyat dünyamız ona bu konuda da teşekkür borçlu.
Gazeteden İsmail Afacan yardım etti bir hayli, biz de arşiv taraması yaptık ve mektuplarını eksiksiz basalım istedik. Söz uçar yazı kalır, deniliyor ya, haklılık var bu sözde; ama kalan yazıyı arayıp bulmak ve onu kitaba koymak gerek. Değilse yazı da söz gibi uçabilir. Bir zaman biri dokunup toplamadıkça yazının da hükmü söz gibi uçar gider ne dersin? Bize kalırsa eksiksiz bastık mektuplarını. İlk mektupla son mektup arasındaki yılları böldük, kimine iki mektup yazmışsın, onları da aldık… Bir de “Maksat Muhabbet” adını verdiğin köşende Ahmet Şık’a mektup yazmışsın, o köşede sadece ona yazmışsın Sennur, onu da aldık “Perşembe Mektupları”na. Kapak resimi de adına düzenlediğimiz ödülde geçen yıl öykü ödülü alan Hıdır Murat Doğan yaptı. Seviliyorsun…
Yazacak çok şey var, çok şey birikti, bir mektubun sınırlarını aşan şeyler.
Yakında ziyaretine geleceğiz, şarkılar, şiirler, kitaplar ve çiçeklerle görüşmek üzere… Saygıyla…
- Öteki-Siz 16 Ekim 2021 23:30
- Yazılıkaya Şiir Yaprağı 09 Ekim 2021 23:41
- Ayışığı şiir ve yaşam ısrarı 03 Ekim 2021 00:18
- Basın tarihimizden bir cimrilik hikayesi 26 Eylül 2021 00:09
- Pencere ya da penceye 19 Eylül 2021 00:05
- Suzy Storck ile kanat hareketleri 11 Eylül 2021 23:40
- Yanlış kokan dizeler 05 Eylül 2021 00:28
- Doğan Ergül’e mektup 31 Temmuz 2021 23:41
- Ahmed Arif’in saklı kitabı 17 Temmuz 2021 23:44
- Kutlu Adalı’ya mektup 10 Temmuz 2021 23:59
- Dönemeç’teki tanıdık insanlar 27 Haziran 2021 00:20
- İğne, iplik, söyleşi 05 Haziran 2021 23:31