14 Haziran 2021 00:30

Erdoğan-Biden görüşmesi ve Türkiye’nin çıkarları

Joe Biden (solda) ve Recep Tayyip Erdoğan

Joe Biden ve Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Dünyanın 7 zengin devleti İngiltere’de G7 zirvesinde buluştu. Akabinde Brüksel’de NATO zirvesi toplandı. NATO denen yapı, eli kanlı, emperyalistlerin en büyük savaş örgütü. Her iki zirvenin de halklara faydası yok. Uluslararası işçi sınıfına, dünya halklarına getireceği ağır faturalar, savaş planları, yıkım ve felaketler var.

Bir sermaye düzeni olan kapitalizm pandemide yoksullara cehennem azabı yaşattı. Fabrikalarda çarklar durmadı. Yoksul halklar ilaç tekellerinin para hırsına kurban edildi. Büyük patron Amerika öncülüğünde toplanan G7 zirvesi şimdi de pandemiden çıkış senaryoları hazırlıyor. Çok uluslu şirketlere çıkardıkları vergi yükü devede kulak bile değil! Esas yük, yine yoksul ülkelere, dünya işçi sınıfına ve ezilen halklara fatura edilecek. Emekçileri kemer sıkma politikaları bekliyor. Sınıf mücadelesi keskinleşecek. Bu yüzden işçi sınıfı ve emekçilerin şimdiden mücadele hattı oluşturması gerekiyor.

G7 devletleri okun ucuna Çin’i koydu. Ticaret savaşları kızışacak. Çin emperyalizminin kıtalara yayılan ekonomik gücü G7’yi endişelendiriyor. Geçmişte Sovyetler Birliği’ne uygulanan “yeşil kuşak” benzeri çevreleme harekatı bu kez Çin için gündemde. Askeri gücüyle dikkat çeken Rusya, G7 için bir diğer tehdit. Zora dayalı güç gösterisine ihtiyaç duyuluyor. “Beyin ölümü gerçekleşti” denen NATO yeniden savaş sahnesine sürülüyor. Silah tekelleri el ovuşturuyor. Halklardan toplanan vergiler aşıya, hastanelere, gıdaya değil uçak gemilerine, S-400’lere, F-35’lere akıtılıyor. 2030’a kadar sürecek bir “Soğuk Savaş”tan söz ediliyor, ki bu da sürekli silah satışı demek. Salgında kırılan halkları bölgesel çatışmalar, iç savaşlar ve göçler bekliyor. Emperyalizm için her şey; yeni rezerv, toprak ve pazar alanlarının paylaşılması için.

Dolayısıyla her bir ülkedeki işçi ve emekçiler kendi burjuvalarının peşine takılmak yerine, öncelikle G7 ve NATO zirvelerinde çizilen emek düşmanı, halk düşmanı toplam resmi görmeliler. Bu durum Türkiye işçi sınıfı ve halk için de geçerlidir.

Burada bir soru: ABD tekellerinin agresif yüzü Trump mı iyidir yoksa “demokrat” soslu Biden mi?

NATO ve G7 zirvesi tartışmalarına bakınca Türkiye’deki muhafazakar-milliyetçi kalemlerin Trump’ı mumla aradığı görülüyor! “Tek adam yönetimi”nin son bulması uğruna Biden’in gelmesine sevinen karşıt kalemler de az değil. Biden Amerika’sına ve NATO’ya entegre olmak için kendisine görev çıkaran burjuva muhalefet anlayışını da bir kenara not edelim. Oysa Biden yönetiminin derdi Türkiye’deki “tek adam sistemi” değil, ABD’nin emperyalist çıkarlarıdır. Onlar gerektiğinde ve güreş minderine zayıflatarak getirdikleri tek adam yönetiminden istediklerini aldıklarında, Erdoğan Hükümetiyle de yürümesini bilirler. Dolayısıyla işçi ve emekçiler ne AKP politikalarına ne de Türkiye’yi Biden yönetimine entegre edecek burjuva muhalefet anlayışına prim verebilir.

Peki, Biden yönetimi ile normalleşme Türkiye’nin çıkarına değil mi? Doların ateşi düşse, işçiler ve halk biraz rahat nefes alsa fena mı olur?

İktidar yanlısı TV yorumcuları, köşe yazarları şimdi de bu teraneyi tutturdular. Öyle ya ekonomi kırılgan. Devlet-mafya-siyaset ilişkileri bir lağım gibi patladı. AKP dış politikada Yeni Osmanlıcı naraları eski tonda atamıyor. Biden’dan beklenen telefon görüşmesi ise aylarca gelmedi vs. Açık ki “Hormonlu büyümeyle” halkı uyutmaya çalışan bir iktidarın yaratacağı rahatlama, ancak “Hormonlu rahatlama” olabilir! Çünkü ABD, faturası halka çıkacak ekonomik, diplomatik, askeri tavizler koparmadan “Normalleşme” adımları atmaz.

NATO zirvesinde bir başka gündem: ABD, askerlerini Afganistan’dan çekecek ve boşluk Türk askerleriyle doldurulacak. Elbette Türkiye halkı bunu kabul edemez! Afganistan halkına karşı ABD’nin jandarması olmaya karşı çıkmak aynı zamanda yurtseverlik görevimizdir.

Burjuva kalemşorların halka önerdikleri bir diğer zırvalık: “Muhalefeti, iktidarıyla Türkiye’nin ulusal çıkarları için Erdoğan-Biden görüşmesinde hükümetimizin arkasında durmalıyız…”

Neden böyle olsun ki? AKP’nin dış politikası işçi ve emekçilerin değil burjuva tekellerin menfaatlerini esas alıyor. Bir sermaye partisi olarak AKP emperyal hedeflere de sahip. Bunu da kah Rusya kah Amerikan emperyalizmiyle iş tutarak yapıyor. Yani onun dış politikasına yön veren şey emekçilerin çıkarı, bağımsızlık ve demokrasi rotası değil emperyalistlerle iş birliğidir. Bu nedenle işçi ve emekçiler AKP’nin arkasına bir ip gibi dizilenlerle yollarını ayırmalıdır. İşçi sınıfı komşu ülkelerle barış içinde yaşamayı, emperyalizme karşı bölge ve dünya halklarıyla ortak mücadeleyi esas almalıdır.

Özetin özeti: Kapitalizm koşullarında pandemi geride kalsa da insanlığa rahat yok. Bu yüzden Türkiye NATO’dan çıkmalı, işçi sınıfı ve halklar G7, G20, NATO kararlarına karşı mücadeleyi yükseltmelidir.  Türkiye hem NATO’dan hem de tek adam yönetiminden kurtulmalıdır.

Umutsuzluğa yer yok. Zira emperyalizm bir barbarlık düzeni olduğu kadar proleter devrimler çağıdır. Uyuyan dev bir kez uyanmaya görsün!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa