Hakikat çatlağını bulur

Fotoğraf: Hilal Tok/Ekmek ve Gül

Ne yazsam, bir yanı eksik yaşadıklarımızın... Ne yana baksam, diğer yarım buz keser. Ağır yükler taşıdık hep. Farkına varmamak, bilmezden gelmek üzerine kurguladığımız hayatlarımızı Susurluk’ta temize çekemedik, Ergenekon’da denemedik bile, şimdilerde ise görmezden geldiklerimizin pornografisi ile yetinecek gibi duruyoruz. Kirli ilişkilerin tükettiği hayatlar yerine ilişkilerin kendisine duyduğumuz iştah o ilişkilerin bir yerlerinden temas etmişliğimiz olmasın! Hesap verme konusunda ketumluğumuz, hesap sormamızı da zorlaştırıyor sanki... Cumartesi Annelerinin 20 yılı aşkın hikayesinde bakmadan geçtiklerimiz birer birer beliriyor ekranlarda ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının daha önemli işleri var, HDP’ye kapatma davası açmak gibi...

Organize işlerden söz ettiğimde biraz değinsem de yargının hesap sormada yaptığı seçimlerin erkle ilişkisini başka bir boyutuyla ele almak niyetindeyim bugün. Erkek şiddeti ile ilişkisinin erk ile ilişkisine benzerliklerine, şiddeti görmezden gelme aracı olarak kullandıkları yöntemlere yeniden döneceğim. Tam da İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyacımız olmadığına karar verdiğimiz, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin aklanması için dolu dizgin ilerlediğimiz günlerdeyken, yargının ruhsal durum değerlendirilmesi ile barışamama hallerine dair örneklere tanıklık ediyorum son zamanlarda.

Malum, Türk Ceza Kanunu değiştiğinde beden ve ruh sağlığının bozulmuş olması suçu ve dolayısıyla cezayı ağırlaştırıcı bir unsur olarak kabul edilmiş, bu değişiklik ruh sağlığı değerlendirmesini de bilirkişilik uygulamalarının içine yerleştirme çabamıza anlamlı bir destek sağlamıştı. İşkence tanısında beden ve ruh sağlığının birlikte ele alınması, tıbbi kanıt olarak değeri üzerine yıllara dayalı mücadelemizde tıbbi belgelemenin bileşeni olarak kabulüne kapı aralamıştı. Tüm şiddet türlerinde artık ruhsal değerlendirme de olmazsa olmazlar arasına girecekti. Öyle olmadı! Tekrarlayan muayenelerle şiddeti gözlerden ırak etme, delil olmadığını söyletene kadar şiddet görenleri oradan oraya sürüklemeyle insanları her seferinde yeniden yaralayan bir sistem yaratıldı önce. Ardından “Zaten ruh sağlığı bozulmuştur, bozulup bozulmadığını araştırmaya gerek yok, cezayı biraz ağırlaştırıveririz” diyenlerle cezasızlığın yolları engebesiz hale getirildi. Ruhsal değerlendirme bir tanı aracı değilmiş gibi yapıldı. Ruh sağlığında bozulmaya dayalı bir suç ve ceza tanımı olmayınca ruhsal değerlendirmeye de gerek kalmadığı algısı yaratıldı. Yalnız yargıda değil, adli tıp uzmanlarının yaptığı muayenelerin birçoğunda da adli olgularla ilk karşılaşma yeri olan acillerde de bedenimizin ötesine geçemedi algımız.

Direnenler olmadı mı? Oldu elbette, hâlâ direniyorlar. Erkin türlü halleri de boş durmadı. Önce o şiddet suçunu araştırması soruşturması gereken savcılar yıldırma harekatına başladılar. Ruhsal değerlendirme yapan, ruh sağlığı değerlendirmesi için uzmana sevk eden hekimlere soruşturmalar açtılar. Soruşturmaların dayanağı olmayınca, etkili bir tıbbi belgeleme yapmak için uğraş veren hekimler de vazgeçmeyince kadim örtbas etme taktiklerinin şahikasına dönüş yaptılar. Bir ölçüde yerleştirilebilmiş o tıbbi belgeleme sevk zincirini daha sık kırmayı yeğlediler. Ruhsal değerlendirme yapmayan hekimler de olduğuna göre bu zincir epeyce kolay kırılabilirdi. Hele yargıyla daha içli dışlı, hadi moda deyimi kullanalım, iltisaklı resmi adli tıp yapılanmasında algı oluşturmak da daha kolay olunca zayıf halka bulmak da zor olmadı. Direnen hekimlerin etrafından dolanıp zayıf halkaları yerleştiriyorlar oraya buraya.

Tüm bu örtbas etme davranışlarına, hesap sormayı zorlaştırma uğraşlarına rağmen, şiddet görenler de bundan 30 yıl önce bıraktıkları yerde değiller, hekimlerse hiç değil. Direnen hekimlere ulaşıyor şiddet görenler, direnen hekimler de mesleki uygulamalardaki bu kirliliği gözler önüne seriyorlar. O hekimlerin bir örgütü var, algılarla değil hakikatle uğraşan... Türk Tabipleri Birliği, algıya boyun eğmediği için en “terörist”inden!

Üstelik erkle yakın ilişki, aralarından su sızmayacağı anlamına gelmiyor. İlişkiler sağlıksız olunca, su çatlağını buluyor, yeniden tanık olduğumuz gibi.

Evrensel'i Takip Et