17 Haziran 2021 00:45

2030’a 9 var!

NATO zirvesine katılan liderler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişi, NATO’cu-Amerikancı Demirel iktidarının Türkiye işçi ve emekçilerine karşı saldırı politikalarını yoğunlaştırmasına karşı, başkaldırı düzeyinde bir eylem olmuştu. NATO’nun “ikinci en büyük ordusu”nun tankları da bu eyleme karşı harekete geçirilmişti.

 Amerikancılık ve NATO’culuk Türkiye’yi yöneten burjuva kapitalist hükümetlerin ve Türk devletinin 1952’den beri kimlik bildirici özelliklerinin başında gelir. Türkiye NATO’ya üye yapıldıktan bu yana, Batılı emperyalist-kapitalist ülke ve devletlerin önce sosyalizme, sosyalizmin tasfiyesi sürecinde ise Sovyetler Birliği’ne, ardısıra bu birliğin dağılması sonrasında da Rusya’ya karşı emperyalist politikanın askeri saldırı gücü olarak kullanılmasında aktif tutum ve mevzide olmayı hiç ihmal etmedi. Arada, Türkiye egemenlerinin kendi hesaplarına Kıbrıs’ta ve Ortadoğu ülkelerine yönelik ‘bitini kanlandırma‘ atılımlarına kalkışmasının yol açtığı kimi sorunlar yaşandıysa, ve örnek olsun son yıllardaki mevzii gelişmeler nedeniyle-Rusya ile göreceli ve aslında hiç te sağlam olmayan “dostluk ilişkileri” görüntüsü ve s-400 ticaretine girişildiyse de mukim NATO sadakati asla değişmedi.

Sadece halk kitlelerinin önemli bir kesimi için değil liberal küçükburjuva siyasal kesimler için de yanıltıcı işlev gören sahte anti-Amerikancılığın en üst perdeden seslendirildiği son yıllarda da bu sadakat sürekli dile getirildi. Fark, ABD’nin kendi dünya ve bölge stratejisi çerçevesinde Ortadoğu’da izlediği ve asıl karşısına aldığı Rusya’yı sınırlama önceliğince belirlenen politikalarının, özellikle Kürt sorunu bağlantılı yönleriyle Erdoğan yönetiminin yayılmacı emperyal hamlelerine kimi sınırlar çizmesiydi. NATO’nun sadık uç gücünün komutası her fırsatta 5.madde’nin işletilmesini isteyip durdu. Irak’ın işgal edilmesi operasyonuna “üç koyup beş alma” hesabını tutturamayan Özal-Çiller-Erdoğan silsileyi sağ gericiliği, Suriye’nin imhayla teslim alma harikatını ABD ile birlikte başlattığında, Erdoğan’ın “Ey ABD! ” diye görünürde meydan okuyucu haykırışını kimse duymuyordu. Kürt pürüzü nedeniyle yaşanan çelişkiler olmasaydı ve Erdoğan yönetimi El Kaideci-İhvancı islamcılığı, Osmanlı yayılmacılığını anımsatıcı şekilde emperyalist büyük güçlere öykünerek “bölgede düzen sağlayıcı güç” iddiasıyla içeride kitleleri pohpohlayıp pazardan pay kapmaya soyunmasaydı, sadakatle sürdürdüğü “stratejik müttefiklik”e gölge düşüren görüntüler ortaya çıkmayacaktı. Şimdi, ABD‘nin gerekli gördüklerine uygun çizgide yürüyerek ikiyüzlü anti emperyalist taktiği de teşhir olmuş halde kaldığı yerden Amerikancılık ve NATO‘culuk sürdürülecek.

Joe Biden’in, NATO Zirvesi'nde üye ülkelerin yöneticileriyle muhabbetinde, Avrupa, Türkiye ve Kanada’nın savunulmasından ‘kutsal bir sorumluluk’ olarak söz etmesi ve NATO’nun 5. Maddesi’ne işaret etmesinin Erdoğan yönetimi ve eteklerine tutunan yağmacı sürüsünce büyük ve yeni bir gelişme olarak gösterilmesi, bundandır ki kendini bir tür teselli etme ifadesidir.

Biden, güya Rusya’nın Kanada, Avrupa ve Türkiye için tehdit oluşturduğunu söylüyor. Emperyalistler arası çelişkilerin keskinleşmesiyle bağlı olarak gelecek zamanlarda ilişkilerin nasıl seyredeceği bugünden söylenemez, ama Rusya’nın bu ülkelerden hiçbirine saldırıya girişmediği ya da bu yönde hazırlık yapmadığı en azından içinde bulunduğumuz dönem açısından oldukça açıktır. Dönem gelişmeleri ve kimilerinin çok sevdiği deyişle reel politik aksine, Rusya’nın ABD ve NATO tarafından kuşatılmaya ve etki alanı sınırlanmaya çalışıldığını gösteriyor. Sınırlarını yeni üyelerle genişleten ve Karadeniz kıyılarına askeri üsler kurup füze rampaları yerleştiren ABD emperyalizmi ve NATO’dur. Bundandır ki Biden’in ve NATO Zirvesi bildirisinin bildirdiği savunu değil saldırı politikasıdır. Rusya tehdit, Çin risk unsuru gösterilirken dile getirilen çıkar çatışmasının, pazarlara, kaynaklara denetim politikasının sertleşeceğidir.

Bu sertleşmenin seyri, sadece büyük rakip Çin’in Asya ve Afrika’daki atılımlarının hangi hızla devam edeceğine ve Rusya’nın kuşatmayı aşmakla sınırlı olmayan politikasındaki başarısıyla bağlı olmayacaktır. Çin’in ve Rusya’nın ayrı ayrı ya da birlikte atacağı adımlar, Batılı emperyalistlerin her birinin bu ülkelerle ekonomik çıkarlar çerçevesindeki ilişkileri, ABD ve Avrupalı emperyalistlerin-ve yanı sıra Avusturalya, Yeni Zelanda, Hindistan gibi ülkelerin birbirleriyle sıkı dayanışma içinde mi, yoksa kavgaları da içerecek şekilde mi gelişeceğinin önemli etkenidir. Bu bir yana, “birlik fotoğrafı verenler”, emperyalist ve işbirlikçi devlet yöneticileri olarak birbirlerinin de kurdudurlar. Birlikte saldırıya geçen kurtların kanlanmış olanı yemeye giriştikleri bilinir. NATO ve ‘Batı ittifakı’ çelişkisiz birlik değildir.

Biden’in açıklamaları ve 2030’u deklare eden NATO bildiri ve açıklamaları, Avrupalı emperyalist ülke yöneticilerinin (örnek Merkel), Rusya ve Çin ile ilişkilerindeki özgün çıkarları anımsatan açıklamalar yapmasını engellemedi. NATO, Batılı emperyalistlerle işbirlikçilerinin bir saldırı örgütüydü ve en çok ABD’nin çıkarlarına hizmet ediyordu. Emperyalistler arası çelişkilerle bağlı olarak sarsıntılar yaşıyordu. Açıklamalar bu sarsıntıların azaldığını gösteriyor, ama bittiğini, olmayacağını değil. Türkiye egemenlerinin NATO’ya dört kol kırkayakla sarılmalarının nedeni ise, gücüyle uyumsuz saldırgan-yayılmacı politikaları nedeniyle yüz yüze geldiği ciddi açmazları bekçilik komisyonculuğuyla bir miktar aşmayı ummasıdır.

Sözün özü, 2030’a daha dokuz yıl gibi bir zaman var. Az sayılmaz, ilişkilerin ve gelişmelerin 2021’in bu ikinci yarısındaki türden kalacağı varsayılamaz. Bekleyip görelim demiyoruz. Hayır beklenecek bir durum yok. Emperyalistlerle onların işbirlikçilerinin çatışması gibi uzlaşması da, tarihte görüldüğü üzere dünya halklarına büyük kötülükler getirir. ‘Zirve’ dönüşü tümü halk düşmanı politikaları sürdürmeye devam edecektir. Bundandır ki her bir ülkede ileri işçi ve emekçilerin başını çekeceği kitle hareketiyle emperyalist ve işbirlikçi gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltmeye çalışmak, görev olmaya devam ediyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa