19 Haziran 2021 00:45

Deniz Poyraz cinayetinin anlattığı

Deniz Poyraz

Fotoğraf: MA

Paylaş

Genç bir kadın, Deniz Poyraz sürekli polis gözetimi altındaki HDP İzmir il binasında öldürüldü. Poyraz’ın, önceden çevrede keşif yapan, olay günü elini kolunu sallayarak partinin kapısına gelen katili, Suriye’ye gönderilen “yabancı savaşçılar” türünden biri olduğunu sosyal medya hesaplarında hiç gizlememişti.

Muhtemelen yeni Kuvayımilliye olarak takdim edilen lejyonlarda ya da silahlı çeteler için son derece mümbit komşu toprakların yerli-milli has tugaylarının levazımında bulunmuş, sonra da “görevini” tamamlayarak sivil hayata dönmüştü. Terör örgütünden ayrı düşünmediği HDP’ye nefretini genç bir HDP’liyi öldürerek kusmuştu.

Bu cinayet ister istemez herkesin aklına 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce tek başına iktidar olamayacağı belli olan AKP’nin çevirdiği dolapları getiriyor. Parti kurmayları ‘Beyaz Toros’larla tehdit etmiş ‘Ver dört yüzü al huzuru’ diye halka rüşvet vermeye de kalkmıştı. Seçimden bir hafta önce Diyarbakır HDP mitinginde patlayan bombalar münferit kalmadı.

Delik deşik olmuş sınırlardan çete ve malzeme geçişine göz yummanın karşılığı bombalamaların devam etmesi oldu.  2015 yazında Suruç’ta, 10 Ekim’de Ankara Garı’nda ve çeşitli mahallerde irili ufaklı patlamalarla halkın sindirilmesi hedefleniyordu.  

Bütün bunların, 2014 eylülünde Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından hazırlanıp MGK’ye sunulan ve kamuoyunun Çöktürme Planı olarak bildiği ‘simülasyon’un unsurlarına çok benzediği daha önce de tespit edilmişti. 2015-2016 yıllarında uygulanan sokağa çıkma yasakları, Toledo’ya çevireceğiz denilen Sur’un kuşatılması, Cizre, Silvan, Lice ve diğerlerinde sönen ocaklar… Annesinin, kokmasın diye cesedini buzdolabında saklamak zorunda kaldığı küçük Cemile Çağırga ile oğullarının, yoldaki naaşını alamadıkları Taybet ana… Uzak bir tarihte değil birkaç yıl öncesinde yaşandı. Batı, sıcak bölgeden gelen haberlere refleks gösteremeyecek kadar mecalsizleştirilmeliydi, tabii.

HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü daha önce de verdiği ve yanıt alamadığı, Çöktürme Planı ile ilgili bir araştırma önergesini 2018 yılında yineledi.  Bu kez Çöktürme Planı’nın ikinci bölümü hakkında bilgi soruyordu. Plan belgesindeki ifade şuydu: “Legal alanda örgütlenmesinin verdiği avantajlar, Anayasa’nın kendilerine verdiği anayasal hakları ve koruma zırhı terör destekçisi partiyi dağdakilerden daha avantajlı duruma getirmiştir… Terör örgütünün uzantısı malum partinin kadroları ve ellerinde bulunan belediyelerin kademeli olarak tasfiyesine öncelik verilmesine azami önem verilmesi gerekmektedir…”

Aradan geçen üç yıl içinde bu hedefler doğrultusunda iyi çalışıldı. Kayyum atamalarını ‘Oh oh paralar teröre gitmiyor’ diyerek savunan İçişleri Bakanının hiç de ulvi duygular taşımadığı, onun parayla ilişkisinin sigorta poliçesi kesen makinenin sesine meftun olacak kadar kişiselleştiği eskiden malum değildi ama bugün iyi biliniyor. Kayyum da HDP’li belediyelerin birikimine bir tür çökme vakasıydı ve ama şimdiki İçişleri Bakanını da aşan, sistematik bir kötülüktü.

Deniz Poyraz öldürülmeden bir gece önce Halk TV programında Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay yıllardır avanta talep eden otelci tayfayı reddetmesinin bedelinin kendisine nasıl ödetildiğini anlatıyordu. Başkan bir restoranda yemek yerken beyzbol sopasıyla, fena halde dövülmüştü. Karadeniz’de Ünye Belediyesinin AKP’li belediye başkanı da benzer bir yıldırma sürecinden geçmiş, partisinin gadrine uğramıştı.

Bütün bunlar çöktürme planının lümpen burjuvazinin aynı şiddet içeriğine sahip, hukuksuz mafyatik çökme faaliyetiyle bir arada yürüdüğünü gösteriyor. Her şey önce HDP üzerinde denendi sonra yurt sathına yayıldı. Sedat Peker’in itiraflarında bunların sayısız örneği var.

Kılıçdaroğlu’na suikast teşebbüsünün, Rize’de Meral Akşener’in önünün kesilmesinin de sorumlusu, siyasi alanı da bir çökme konusu haline getiren aynı lümpenlik. Bütün bunlar olurken, içinden geldikleri sistemin kodlarını okuyan Eski MİT’çi Eymür ile ‘Kanınızda banyo yapacağız’ diye tehdit ettiği akademisyenler nezdinde halk içinde ‘Korku iklimi yaratmakta’ki rolünü ve payını üstlenen Mafya Lideri Peker, siyasi suikastların beklenebileceğinden söz ediyor.

Çünkü iktidar partisi, çok yerinde bir benzetmeyle kendi pisliğindeki müsilajda eriyor. Muhtemel bir seçimde kazanamamak bir sonraki seçimde kazanmak için toparlanma fırsatı anlamına asla gelmiyor böyle bir güruh için. Çökme-çöktürme ilişkisine ayarlı bir siyasetin kaba ısrarı kaybetmelere tahammülü de ‘sıfırlıyor’.

Ancak soyup soğana çevrilmiş olan millet, travma yaşaya yaşaya perşembenin gelişini çarşambadan görmeyi öğrendi. HDP’nin kapısını açanın kendi kapısına dayanacağını da gördü. Bu yüzden cinayetin gürültüsü kayıp 128 milyar doları ve İçişleri Bakanının poliçe makinesinin sesini bastıramadı. Azmettirici nezdinde kral o kadar çıplak ki ve bu saldırıyı halk o kadar iliklerinde hissetti ki Deniz Poyraz’ın naaşını bağrına bastı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa