Evrensel bir okuldur
Fotoğraf: Polat Çağlayan
Bundan tam 24 yıl önce, bu mevsimde Evrensel’in Ankara Bürosunda çalışmaya başladığımda gazeteciliği bir meslek olarak seçmeye de karar vermiştim. Birkaç ay sonra İstanbul’daki merkezde çalışmam teklif edildiğinde Ankara hayatını geride bırakıp bu kente gelmemde bu karar çok etkiliydi. 1997 yazından, 2005 sonbaharına kadar yazı işlerinin bir parçası olduğum, kültür servisini yönettiğim Evrensel’in devamlılığını sağlayabilmek o dönemin koşulları açısından çok önemliydi. 1998 ve 2001 ekonomik krizleriyle, yoğun adli ve hukuki baskılar altında bugün her biri önemli birer gazeteci olarak medyada adından söz ettiren bir avuç genç insandık. 20’li yaşlarımızın ilk demlerinde, mesleğin çok başındaydık. Kendimizle birlikte gazeteyi de inşa ediyor, biz gelişip serpildikçe, meslekte mahirleştikçe gazete de bizimle birlikte büyüyordu.
Sosyal medyanın olmadığı, ana akım medyada görünürlüğün çok az olduğu bir dönemde yalnızca okurların desteği ayakta tutuyordu gazeteyi. Bir okurun telefon açıp övgüler dizmesi, bir işçi mektubunun yazı işlerine ulaşması, bir direnişte gazetenin elden elde dolaştığına dair bilgi dönemin ağır koşullarını hafifleten, bizleri yaptığımız işe daha çok motive eden unsurlardı. Evrensel okurlarının gazeteye yönelik bu dayanışma duygusu, içerideki biz çalışanları da benzer bir dayanışmanın parçası haline getirdi. Birbirimizin fikirlerine, haberlerine, yazılarına katkı sunduğumuz; olanaklarımızı karşılıklı olarak seferber ettiğimiz bir okula dönüştü o yıllar. Gerektiğinde fikirlerimizi karşılıklı acımasızca eleştirip, gerektiğinde birbirimize omuz attık. Birbirimizi kolladık, destek olduk. Tam da bu yüzden o dönem birlikte çalıştığım insanlar bugün hâlâ en yakın dostlarım/arkadaşlarım arasında.
Çünkü Evrensel bir okuldur.
Yalnızca gazeteciliği değil, dayanışmayı, yardımlaşmayı da öğrendiğimiz bir okul. Herkesin bilgi, deneyim ve olanaklarını cömertçe ortaya koyduğu bir sahadır Evrensel. Başka türlü bir ‘havuz medyası’(!) Bütün birikimlerin ortak bir havuza konulduğu ve herkesin istediğini aldığı, tek tek herkesin birikiminden daha fazlasını oluşturan bir toplamın adıdır Evrensel deneyimi. Bu temel ve birikim, Evrensel’den ayrılıp başka mecralarda çalışmaya başlayan herkes için yol gösterici oldu ilerleyen zamanlarda. Evrensel’de kazandığımız meslek ahlakı, nerede olursak olalım bize rehber oldu.
26. yaşını kutlayan Evrensel’in bu kadar uzun bir yolu katetmesinde her aşamasında çalışanlarının ve okurlarının katkısı birinci sırada yer alır. Hatta katkı demek yeterli olmayacaktır, ‘fedakarlık’ olarak tanımlamak daha doğru. Üç kuruş maaşıyla her gün gazeteyi almaktan vazgeçmeyenlerin, dayanışma etkinliklerine gönüllü olanların, sokaklarda-fabrikalarda gazete satanların, zorlu ekonomik şartlar altında gazeteyi ayakta tutmak için mutfakta çalışmakta ısrar edenlerin alın terinin toplamıdır Evrensel. Bu bileşim, bu inat onu yalnızca günlük bir işçi gazetesi olmaktan çıkarmış, Türkiye medya tarihinde bir okul hatta bir ekol haline getirmiştir. Evrensel gazetecilikte çok özel bir deneyimdir ve kendi adıma bu deneyimin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.
Yukarıdaki güzellemeleri yapmamın nedeni, Evrensel’i bugünlere getiren sürecin büyük fedakarlıklar istediğini bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak aslında. Bu yüzden gazete için başlatılan destek kampanyalarına, abonelik çağrılarına özel bir önem vermek gerekiyor. Karşılıksız banka kredileriyle, sermaye ve iktidarla girilen akçeli işlerle değil, bizzat okurlarının fedakarlıklarıyla bugüne kadar gelen bir gazete için yine onlara dönmekten daha doğal ne olabilir.
Evrensel’in 26. yaşı vesilesiyle başlatılan abonelik kampanyasında herkesin bütçesine uygun bir seçenek var. Evrensel, Türkiye emekçilerinin megafonudur. Bu megafonun 20 yıl önce yalnızca satılan gazete ile sınırlı olan desibel seviyesi, bugün yüz binleri bulan sosyal medya takipçileri sayesinde her yerden duyuluyor. Evrensel’e destek olmak, kendi sesimizin daha gür çıkması demek aynı zamanda.
- Zamanı eğip bükmenin şehveti 21 Aralık 2024 04:15
- Uçucu bir peri masalı 02 Kasım 2024 04:15
- Altın Koza ve kronik festival problemleri 05 Ekim 2024 04:30
- Dibini görmeyen... 31 Ağustos 2024 04:25
- Silahlı kuvvetler sermayeye hükmetmeye yelteniyor! 10 Ağustos 2024 04:50
- ‘The Boys’ evreni nasıl kuruldu? 03 Ağustos 2024 04:15
- Roma’nın gurbet kuşları! 27 Temmuz 2024 04:25
- En güzeli uzaktan sevmek belki… 20 Temmuz 2024 04:42
- Analardır, adam eden adamı! 13 Temmuz 2024 04:40
- Amerika kimin rüyası? 06 Temmuz 2024 04:46
- Türkiye’nin film festivali rejimi 11 Mayıs 2024 04:15
- Müslüm’ün yapımcısından: Amy Winehouse! 04 Mayıs 2024 04:37