1 Temmuz’a az kaldı, kadınlar sokakta, iktidar "figüran" arayışında
Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel
Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece yarısı hukuksuzca ve keyfi bir biçimde aldığı kararla İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak ayrılması süreci 1 Temmuz’da resmileşecek. Son 2 senenin önemli başlıklarından biri olan İstanbul Sözleşmesi, hem kadın hareketinin yıllardır sürdürdüğü mücadelenin somut bir belgesi olması nedeniyle, hem de devlete getirdiği yükümlülüklerle kadınların ve LGBTİ’lerin yaşam haklarının garanti altına alınmasını bir zaruret haline getirmesi, eşitsizliği şiddet sorununun temeline almasıyla önemli bir belge. Tam da bu nedenlerle 2 senedir tartışmaların ve sokak eylemlerinden evlere, işyerlerine, kampüslere, yurtlara uzanan mücadelenin de ana gündemi. 20 Mart’ta verilen Cumhurbaşkanı kararı ile birlikte 1 Temmuz’a kadar giderek ivme kazanan bir mücadelenin yol ve yöntemleri, araçları, mecraları ne olacak, nasıl olacak konusu da önemli oldu.
Pek çok ortak eylem ve çalışmayla birlikte, 19 Haziran’da 130 kadın ve LGBTİ örgütünün, emek ve meslek örgütlerinden, siyasi partilerden, dernek, inisiyatif ve platformlardan kadınların ortak imzasıyla İstanbul’da “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” mitingi yapıldı. Birbiriyle daha önce temas halinde olsa da, çeşitli platformlarda şu ya da bu düzeyde ortak bir söz ortaya koyma çabasının parçası olsa da, bu düzeyde bir eylem birliği yapmamış çok çeşitli çevrelerden, kurumlardan kadınların bütün zorluklarına rağmen böyle bir mitingi birlikte gerçekleştirme ısrarı oldukça önemliydi. Çok farklı hassasiyetler, politik tutumlar, değerlendirmeler, hareket kıstasları taşıyan bu farklı grupların birlikte ortak bir söz söyleyebilmesinin zeminini sağlamak için büyük bir çaba harcandı.
Sonuç olarak; devletin bu mitingi yaptırmamak için elinden geleni yaptığı, Deniz Poyraz’ın katledildiği HDP İzmir İl Örgütüne yönelik saldırının ardından yaratılmaya çalışılan korku iklimine bir de “Aman sokağa çıkmayın” söylemlerinin eklendiği, kadın hareketinin içinde kimilerinin bu mitingin değerini küçültmeye, bile bile yanlış bilgiler yayarak birlikte hareket etme zeminine yönelik çabayı ve emeği kıymetsizleştirmeye çalıştığı bir tabloya rağmen miting gerçekleşti. Artısıyla eksisiyle önemli bir deneyim, çokça sonuç çıkarılacak bir süreç olarak hanemize ve hafızamıza yazıldı.
Bu hafta, Mecliste büyük tartışmalarla devam eden Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonundan CHP ve İYİ Parti ardı ardına çekildiklerini açıkladılar. Gerekçe de “Komisyonun, kadın ve çocuk haklarına yönelik saldırıların mekanı haline gelmesi.” Geç kalınmış bir hareket. Sözleşmeyi kaldırıp yerine “yerli ve milli” sözleşme ve yasalar yapacağını alenen ilan eden hükümetin göz boyama hamlesi olduğu apaçık olan bu komisyona baştan rest çekmek gerekiyordu. (Bu komisyonun mahiyetine ilişkin Ekmek ve Gül TV’de yürüttüğümüz tartışmayı şuradan izleyebilirsiniz.)
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan kadın örgütü temsilcilerini Saray’a davet edecekmiş. Daha önce de haklarımız bakımından başka bir aksa geçildiğinin nişanesi olan böyle pek çok davet yapılmıştı. Belli ki 1 Temmuz öncesinde biriken tepkinin ve uluslararası alanda ortaya çıkan durumun yarattığı gerilimi azaltmak için kadın örgütleriyle verilecek bir fotoğraf istiyor iktidar. Kadın örgütlerini iktidarın “destek” arayışına figüran yapmaya çalışan bu hamlenin “Biz bu fotoğrafa gitmeyeceğiz, kadınların sözü açık, kararı net, İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” karşılığını alması gerekir.
Şimdi sırada 1 Temmuz var. 1 Temmuz günü ülkenin her yerinde sokak eylemleri yapılacak. Haklarımızın bir gece yarısı tek bir adamın aldığı kararla gasbedilemeyeceğini söylemek, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik bu saldırı planının bir parçası olduğu, çok çeşitli haklarımızı hedefe koyan geniş saldırı furyasına karşı mücadele etmekten vazgeçmediğimizi dile getirmek için 1 Temmuz’a kadar ve 1 Temmuz günü her yerde sokakta olacağız.
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52