Küresel piyasalarda enflasyon korkusu
Fotoğraf: Pexels
Pandemiyle küresel ölçekte uygulamaya konan karantina tedbirleri sert bir ekonomik daralmayı da beraberinde getirmiş, ABD ekonomisi yüzde 3.5 küçülerek 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en zayıf performansı sergilemişti. Bu süreçte piyasaların gözü pandemiyle mücadele çabalarına çevrilmişti. Aşılanmanın hız kazanması ve sosyal yaşamın normalleşmeye başlaması ile birlikte küresel ekonomide de hızlı bir toparlanma yaşanmaya başlandı.
Son günlerde ABD ve Avrupa ekonomilerinden gelen olumlu sinyallerin piyasalarda satış dalgasını tetiklediği görülüyor. En son Euro Bölgesi Satın Alma Yöneticileri Anketi’nin (PMI) son 15 yılın zirvesine ulaşmasıyla Almanya ve Fransa borsalarında bir gerileme yaşandı.
Bu durum ilk bakışta çelişkili gözükmekle birlikte merkez bankalarının normalleşmeyle birlikte para politikalarını sıkılaştıracağı kaygısından kaynaklanıyor. Zira pandeminin ekonomilerde açtığı yara büyük ölçüde piyasalara pompanan likidite ile sarıldı. Bir noktada bu politika duruşunun değişmesi gerekiyor. Aksi takdirde 1970’leri andıran bir enflasyon dalgasının yaşanacağı endişesi giderek ağırlık kazanıyor. Buradaki tartışma bu politika hamlesinin hangi noktada yapılacağı ve nasıl bir takvim içerisinde ilerleyeceği konusunda yaşanıyor.
ABD’de enflasyon geçtiğimiz mayıs ayında yüzde 5 ile 13 yılın zirvesine tırmandı. Gıda ve enerji fiyatlarının dahil edilmediği çekirdek TÜFE’deki artış ise yüzde 5.3 ile 1992 yılından bu yana kaydedilen en yüksek seviye. Uzun zamandır deflasyonist baskılarla boğuşan Euro Bölgesi’nde ise enflasyon mayıs ayında yüzde 2’yi buldu. Her iki bölgenin merkez bankası da yaşanan fiyat hareketlerinin geçici olduğu ve henüz endişeye mahal olmadığı konusunda görüş birliğini koruyor.
Karantina tedbirlerinin sona ermesiyle birlikte ertelenmiş tüketim haracamalarının tüketici talebinin güçlendireceği zaten öngörülmekteydi. Özellikle pandemiden en sert etkilenen sektörlerde fiyat artışlarının oldukça yüksek seyrettiği görülüyor. Uçak bileti fiyatları, restoran, kafe fiyatları gibi. Bunun yanı sıra arz tarafındaki darboğazlar da etkili oluyor. Burada en dikkat çeken veri iş gücündeki toparlanmanın yavaşlığı. Ekonomideki toparlanma sinyallerine rağmen pandemi sürecinde iş gücünün dışına düşen nüfusun önemli bir kısmı tekrar iş gücüne dahil olmuyor. Bu durum özellikle hizmet sektöründe emek arzını baskılıyor.
Pandemiden çıkış sürecinde taşların yeniden yerine oturmasının bir süre alacağı muhakkak. Ancak son dönemde Amerikan Merkez Bankası (Fed) bilançosunda yaşanan benzersiz genişlemenin uzun dönem etkileri konusunda kuşkular giderek artıyor. Bu gelişmeler ışığında Fed yönetiminin faiz oranı artışına dair beklentileri öne çekildi. Son açıklanan raporda 2024 yılında gerçekleşmesi beklenen faiz arttırımına dair öngörünün 2023 yılının sonlarında iki kez faiz artırımına gidilmesi yönünde güncellendiği görülüyor. Kısa vadede en önemli soru işareti ise Fed’in aylık 120 milyar doları bulan varlık alım programının nasıl bir takvim içerisinde sonlandırılacağı. Dallas Fed Başkanı Robert Kaplan varlık alım programında kesintilerin önümüzdeki üç dört ay içinde gündeme gelebileceğini belirtiyor. Bu açıdan bakıldığında Fed’in eylül sonundaki toplantısı piyasalar açısından oldukça kritik bir rol oynayacak gibi görünüyor.
Türkiye’ye gelecek olursak, “kırılgan” ülke ekonomisinin Fed’in geçmişteki sıkılaşma kararlarından ne denli sert etkilendiğini tecrübeyle biliyoruz. Küresel faiz hadlerinin yükselişe geçtiği bir ortamda Erdoğan’ın Merkez Bankası üzerinde faiz baskısı oluşturması anlaşılabilir gibi değil. “Niye” derseniz, Erdoğan müdahale ettikçe kur fırlıyor. Kurdaki hareket enflasyonu yukarı çekiyor. Artan enflasyon ise piyasa faizlerini arttırıyor. Nihayetinde düşük faiz ısrarıyla orta vadede faizleri tırmandırıyor. Erdoğan henüz bu konudaki ısrarından vazgeçmiş değil. Merkez Bankası ise bu açıklamalara değinmeksizin fiyat istikrarı hedefine bağlı olduğunu tekrarlıyor. Eğer yakın geçmişte olduğu gibi Erdoğan sabrını yitirirse yılın son çeyreğinden itibaren kurda sert hareketler yaşanacaktır.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18