26 Haziran 2021

Onlar gidici, ya ana muhalefet(ler)?

Gece 12’den sonra müziğe getirilen “Hiç kusura bakmayın” yasağı birçok müzisyenin işsiz kaldığı, birkaçının intihar ettiği bir ortamda haliyle tepkiye yol açtı. Yükselen tepkiyi, müstakbel bir seçim zaferinden sonra after parti düzenleme vaadiyle yumuşatan iki ana muhalefet vekili, belirsiz bir yakında ‘Her şeyin çok güzel olacağı’ ezberinin modasının geçtiğini galiba pek anlamadılar. Partinin halkla ilişkilerinin eksenini oluşturan, seçim zaferine kadar dişlerin sıkılması öğüdü artık biraz ters tepiyor. Değişimi anlamamak ana muhalefetin her zaman başlıca kusuruydu. Fakat yapılması gerekenleri sürekli erteleyerek zaman geçirmek artık ayağa dolanıyor. İktidara gidiyorlar tezahüratı yaparken bulunduğu kabın şeklini almış, bu arada halkın kendine olan güvenini törpülemiş muhalefetin giderinin dolduğunu görememek gibi bir şey bu.

Kabile devletinin müstesna şahıslarına ve ayakçılarına bedava Paramount cennetinde konaklama imkanları açarken fukarayı öte dünyada din ulularına komşu peşinatsız parselle oyalayan hakim siyasetin taşıyamaz hale geldiği sınıfsal çözülme sadece iktidarı etkilemiyor. Körle yatanın şaşı olduğu bir ilişki içinde, elindeki anketleri evire çevire, iktidarın içten çürümesinin kendisine nasıl yaradığını takip eden laik binyılcılığı da çözüyor.  

Kimsenin bekleyecek hali, ötelenecek bir hesaba sabrı kalmadı. Halkta sıkılacak diş kalmadığı için değil sadece. İktidarın en önce, artık bir safra haline gelmiş olan, suç ortaklığının irili ufaklı daralarını, yancıları, ayakçıları feda ederek kurtarmaya çalıştığı ana gövdesi, diriliğini ve iriliğini, şimdiye kadar ona yakışır bir muhalefete de borçluydu. Bu bir tür kader ortaklığı sayılır.

İktidardaki çözülmenin muhalefete özerk bir varoluş biçimi sağlayacağı, onu kaçınılmaz bir seçenek haline kendiliğinden getireceği bir temenniden ibaret. Ama ana muhalefetin en güzel rüyası da bu. Bu yolları sadece kendi seçmenleri ve mal paylaştıklarıyla değil aynı zamanda her kritik aşamada yanında olan ana muhalefet partileriyle de yürüyen iktidar, bugün düştüğü gülünç duruma ve artırdığı şiddet dozuna rağmen beklentileriyle oyalanan bu muhalefet türünü kendisiyle birlikte aşağı çekiyor. Öyleyse kriz iktidar siyasetine olduğu kadar, ana muhalefete de ait.

Tek adam rejimi kurulurken devlet kurumlarında hiçbir şey değişmemiş gibi davranan, aklı ve liyakatiyle övünürken seçmenini inisiyatifsiz ve cahil bırakan kibirli, halktan kopuk bir muhalefet türü miadını dolduruyor. Tamam iktidar gidici ama muhalefet de nereye kadar ‘gidici’ kuşkulu.

Şimdi patlayan lağıma set çeksin diye yana yakıla yürekli savcıları göreve çağıran seçmenlerine, bağımsız bir hukukun kalmadığını, her kararın tek adamın iki dudağı arasında olduğunu, bütün hukuk kurumlarının o merkeze bağlandığını anlatmadığı; tersine sanki sonuç alacakmış gibi durmadan dava açmaktan bahsettiği için, göz yumduğu realite ana muhalefetin yakasını bırakmıyor. Bu pislik karşısında yapacak hiçbir şeyi, kullanabileceği hiçbir enstrümanı yok. Kurumların yok edilmesini vaktiyle iyi seyretmişti, şimdi kurumların boşluğuyla kuşatılıyor.

Patlayan cerahat, boşalan kanalizasyon, faş olan pislik…  Adına ne derseniz deyin, böyle bir tablo iktidarı önüne katıp sürüklerken ana muhalefet anlatısını da mesnetsiz bırakıyor. Halka yönelik tehditlerini korku ortamı yaratmak gerekiyordu diye savunan mafya lideri hem kendisinin geçmişte oynadığı rolü hem de dayandığı bürokrasiyi gülünçleştirerek kendi kendini eski rolünden azlederken hâlâ sokaktaki muhtemel provokasyona işaret etmek yerinde saymak değil de ne?

Ana muhalefetin sokaktaki provokasyon korkusu bir gün her şeyin çok güzel olacağı temennisiyle tamlama oluşturur. Halkın enerjisini, dinamizmini, öfkesini sömürür, iç soğutur. Bugün artık uyuşturucu trafiğinden Deniz Poyraz’ın öldürülmesine, kamu kaynaklarının yağmalanmasından dolandırıcılığa kadar, faillerin bir açık kimlik ve beden kazandığı devlet işlerinin karşısında belirsiz imalar ve şekilsiz vaatler ve anketli beklentiler ile vakit doldurmak mı… Yetti artık. Müzik yasağı karşısında seçimden sonra after parti hayal ederek muhalefet oyalanmaya devam etsin, atı alan Üsküdar’ı geçsin.

Halkın yüzünü güldürecek herhangi bir zafer artık onun gayretine, inisiyatifine kaldı. Kendi göbeğini keserken, kimseden beklemeden partisini de yapar, şenliğini de hem.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et