26 Haziran 2021 00:10

Görüntü netleşiyor

NATO zirvesine katılan liderler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Değerli okuyucular hatırlayacaklardır; geçen haftaki Tehlike Büyüyor başlıklı yazıda giderek kötüleşen ekonomik koşulların yol açacağı sosyal tehlikeden söz etmiştim. Yanılmayı çok isterim, fakat maalesef, ekonomik göstergeler durumun hiç de iç açıcı olmadığını göstermektedir. Bugün, yine ekonomiden söz etmek istiyorum, ancak bu kez ele alacağım konu doğrudan ekonomi değil, ekonominin sebep olduğu sosyal ve siyasal yapılanma olacak. Sonucu baştan söylemek gerekirse, siyaset ve sosyal dokulardaki depremler öylesine vahim sinyaller vermektedir ki, belki kabilelerde dahi böylesi yozlaşmalara izin verilemez.

Hemen herkesin rahatlıkla gördüğü ve maalesef hüsranla seyreylediği bir olgu toplumsal bölünmeler ve birbirine hasım toplulukların oluşması, daha vahimi, siyasi beka uğruna iradi olarak oluşturulmasıdır. Anlaşılmadık şekilde toplumsal yapı çimentolarının bilerek ve büyük bir hırsla, adeta edinilmiş görevi ifa edercesine toplumun bölünmesi ve birbiri ile kavgalı hale getirilmesi telafisi olanaksız çürüme ve çöküşe neden olmaktadır. Bu bölünmenin çok temelinde çoğunlukla merkez yapılanma şeklinde oluşturulan ve çevreye yayılamayan Cumhuriyet Devrimleri ile oluşturulan Batı kültürüne dönük yapılanma karşısında, çevre olarak adlandırılan ve geleneksel yapıdan kopamamış yapılanma yatmaktadır. Gerici tarikatçı örgütlerin baskılandığı dönemlerde merkezin göreli başatlığı ulusal bütünlüğü saplayabiliyordu. Ancak, siyasi oy kaygıları ile sürdürülen ve tarihsel süreçte tanımlanamayan özgürlük adına zamanla ileri düzeylere taşınan gericiliğin yaygınlaştırılması neticesindedir ki, var olan siyasi yapılanma adeta ulusun selameti pahasına da olsa, iktidardan inmemeyi hedeflemişçesine 20 yıla yaklaşan süredir şöyle veya böyle iktidar olma saadetini sürdürmektedir.

Henüz netleşmemiş olmakla beraber, siyasi hanedanlık sisteminin inşa zorlaması özgürlükleri tedricen günümüzden daha da gerilere taşımaktadır. Siyasi iktidarın hakimiyet ve liderlik saltanatını sürdürebilmesi amacıyla iç ve özellikle de dış alemde çok farklı tavizlere yönelmesi kaçınılmaz olmaktadır. Kısa sürede günü kotarma adına, uzun dönemde ise aile bekası uğruna yaşanacak yönelişlerde ülke geleceği riske atılmaktadır. Afganistan’ın tüm yabancı güçlerin çekilmesini istediği Kabil Havalimanına gönüllü olma, ülke kanı pahasına, havaalanından nakledilebilecek her türlü ürünün(!) denetlenmesinin ele geçirilme gayreti, yapılan olağan ya da sorunlu nakillerle ilgili çok yönlü kuşkuyu kafalara getirmektedir. Oluşması çok muhtemel bir lekenin tüm ülkeye mal edileceği ve uluslararası arenada ülke prestijini sarsacağı ortadadır. Aynen Libya, Suriye ya da Mısır hataları gibi Afganistan olayı da ülkemiz üzerinde temizlenmesi oldukça güç lekeler bırakma potansiyeli taşımaktadır.

Uzun erimli bir başka tehlike de potansiyel beyin göçünün fevkalade hızlanmış olmasıdır. Beyin göçü sanayinin teknoloji ağırlıklı ürüne yönelmesinde temel etmendir. Sanayinin teknolojik ağırlıklı üretime yönelmemesi ise dış borçlarımızı ödeme zorluğunun en önemli ögesidir. Bugün yaşanan beyin göçünün etkisi 10 ya da 20 yıllar sonra ortaya çıkacaktır. Peki, siyaset neden bu konuyu, en azından her ailenin asgari 3 çocuğu olması gerektiği gibi akla durgunluk verici fetva kadar önemsemiyor ki? Çünkü, gerici ortamda 3 çocuk oy potansiyelidir, aydın insan ise var olan siyasi iktidar için oy kaybıdır. Bu durum, geçmiş iktidarların oy kaygısı ile toprak ağalarını ve tarikatları pohpohlamasının bugünün önlenemez siyasi kirlilik yaratması gibi, bugün yine oy kaygısı ile siyasilerin göz yumduğu, hatta kışkırttığı beyin göçünün vahim sonuçları da ileride toplumun üzerine kabus gibi çökecektir. Bu Nasıl bir cehalettir ki, aile saadeti için ülkeyi karanlığa boğmaya vicdanlar razı olabilmektedir!

Son NATO toplantısı siyasi aktörlerin uluslararası alanlarda ne denli acemi kaldıklarını çok açık şekilde göstermiştir. Rusya ve Çin birliği gibi algılanan eski sosyalist topluluklara yönelme potansiyelini ortadan kaldıran toplantı sonucunda, ulusal egemenlik adına milyonlarca para verilip alınan Rus hava savunma sisteminin müzeye kaldırılması da, halkı oyalayıcı laflara rağmen, netleşti. Şu komediye bakın ki, toplantıya taşınmayacağı tasarlanmış iken, toplantıya harekette 24 Nisan olayının ABD başkanına sorulacağı toplumsal gururu okşarcasına dile getirildi. Bu komik senaryoda şu düşünülmedi mi ki, ABD Büyükelçiliği bu mesajı derhal başkana iletecektir. Olası soruya hazırlanmış başkan bu soru ile karşılaşmayınca, sizce müstehzi tavırlarla ne düşünmüştür? İşte, siyasi zeka fıkdanı ve uluslararası arenadaki çaresizlik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa