Geçtiğimiz hafta gördüğüm bir haber başlığında, “Minikler talep etti” geçiyordu. Haberin çocuklarla ilgili olduğunu anladığım için okudum. Özetle, siyasi açıdan önemli bir yetişkin bir açılış töreni için Çiğli’ye gelmiş ve çocuklar ondan bir park istemişler. Haberin son paragrafı şöyle yazılmış: “Kılıçdaroğlu merkez girişinde miniklerin sürpriz talebiyle de karşılaştı. Çiğli Maltepe Mahallesi’nde boş bir alanda park kurulması için aralarında imza toplayan çocuklar, isteklerini Kılıçdaroğlu’na da iletti. Miniklerin kendi tasarladığı parkın resimlerini inceleyen Kılıçdaroğlu’nun onayı ile Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, park için hemen girişimleri başlatacaklarını söyledi.

Bu haberi kimin hazırladığı belli değil. Ama belli olan, haberin çocuklarla ilgili haberlerde kullanılan kalıplara alışkın birilerinin ürünü olduğu. Yani, çocuk dostu gazetecilikten haberi olmayan birilerinin. Haberin başlığında ve çocuklarla ilgili bölümünde, “çocuklar” yerine daha çok “minikler” kullanılmış.

Bu kullanım birkaç açıdan yanlış. “Minik” yakıştırması çocuklara tepeden bakan bir anlayışın ürünü. Bu anlayışın ölçüsü her zaman yetişkinler. Yetişkin boyutlarında olmayanlar “minik”, yetişkin yaşlarında olmayanlar “küçük”. Bunun ne anlama geldiğini de söylemek gerek. Çocuklara tepeden bakan anlayışta, çocuklar eksiklikleri ile tanımlanır ve birer özne, birer yurttaş olarak görülmezler.

Gazete haberlerinde ve genel olarak medyada kullanılan söylem, buz dağının görünen tarafı. Çocuklara tepeden bakan anlayış aslında çok geniş bir etkiye sahip. Bu anlayışa uyan belediye başkanları çocukları birer yurttaş olarak görmez. Onları ancak ana babalarını, yani seçmenleri etkilemek istedikleri için düşünürler. Tepeden bakmacı anlayış okulları da olumsuz etkiler. Öğretmenler öğrencileri birlikte öğrenme yolculuğuna çıktıkları yoldaşları olarak görmek yerine, edilgin bir sürü gibi görmeye başlarlar. Okul müdürleri çocukları okulun yurttaşları olarak görmezler ve okulda demokratik bir işleyiş kurmaya çalışmak yerine; tepeden inme yönetimi benimserler. Bu da keyfi uygulamalar, cezalar ve şiddet kullanımına yol açar. Çocuklara tepeden bakılan her ortamda (yerleşim yeri, mahalle, okul veya sınıf) çocuklar birer tüketici konumuna itilirler; üretkenlikleri ve yaratıcılıkları sürekli engellenir. Bu saptama ev ortamı için de geçerlidir.

Medyaya dönersek, tepeden bakmacı anlayış o kadar yaygın ki, medyada çocuklarla ilgili haberlerin çoğunluğunda “minik” ve türevleri kalıplara dönüşmüş durumda. “Minikler doyasıya eğlendi”, “Miniklerin karne coşkusu” gibi bir sürü garip türeve rastlanıyor. Bu minik kalıbı öylesine yaygın ki, haberi yazan kişiler görüştükleri kişi kullanmıyor olsa bile, ısrarla bu sıfatı kullanabiliyorlar. Anadolu Ajansı haberlerinde bu eğilime sık rastlanıyor.

Bir yayın organı veya kuruluş, ne kadar eskide kalmış bir zihniyetle yönetiliyorsa, minik kalıbına o kadar sık başvuruyor. Belediyelerin çocuklara yönelik etkinliklerinde ve bu etkinliklerin duyurularında, minikten geçilmiyor. Minikler Anaokulu gibi adların verildiği kuruluşlar bile var.

Çocukları ilgilendiren haberlerde ve günlük yaşamda “minik” sıfatı neden kullanılmamalı ve bu kalıbın parçası olduğu tepeden bakmacı anlayış neden geride bırakılmalı uzun uzun anlatılabilir. Ama yanlış apaçık ortada. Çocuklar kendilerine “minik” denmesini istemezler. Birbirlerine “minik” diye seslenmezler. Çocuklara kalıplar kullanmadan bakmak demokratik bir toplum kurabilmek için atılması gereken temel bir adımdır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et