‘Şah-mat’ meselesi

Kirvem,

Son zamanlarda ülkemizin en tepesindeki koltuklarda oturan kimi “muhterem” zevatın çoğunlukla durduk yere, zaman zaman da şu veya bu olayların hemen akabinde dillendirip durdukları, “Türkiye artık o eski Türkiye değil” derken, neyi kastettiklerini kendi payıma henüz doğru dürüst çözemedim…

Çözemedim; çünkü “eski” Türkiye’nin eskiyen, lime lime olan “çarığının” acaba ne zamandan beri dama atılıp, bunun yerine “yeni” Türkiye’nin pırıl pırıl cilalı  “pabucunun” hangi tarihten itibaren “tedavüle” sokulduğunu bilemediğim için bu hususta zihnim fazlasıyla bulanık…

Bu bapta boz bulanık zihnimi kendimce mıncıklayıp kurcalarken, diğer yandan da işin içine “eski, yeni” Türkiye meselesi girince, zaten olmayan aklım giderek daha da karıştı…

Maziye gittim…

Yani daha henüz ilkokul sıralarındayken, öğretmenlerimiz tarafından elimize tutuşturulan tarih kitaplarından aklımda kalan ufak tefek kırıntıların yanı sıra, ayrıca gerek ortaokullarda, gerekse liselerdeki “talim ve tedrisat” sayesinde “Türklerin ana yurdu” denen diyarlardan dünyanın dört yanına göç eden atalarımızın kılıç kalkan kuşanarak at sırtında gittikleri ülkelerde önce çeşitli beylikler, akabinde de zamanla dillere destan olan Osmanlı İmparatorluğu’nun önce “yükseliş, duraklama, gerileme”  süreciyle sürüp giden bu serencamının ardından, nihayet “yedi düvelle” savaştıktan sonra kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti”ne vasıl olduğumuz bu günleri, tıpkı eski bir sinema şeridi gibi hayalimde izleyip durdum…

Vee şimdilerde, seksen üç milyonu sollayan “yerli ve milli” vatandaşlarımıza son yıllarda katılan Suriyeli “din” kardeşlerimiz sayesinde; belki yarın, hatta en az “üç çocuklu aile planlamasıyla” inşallah yakından da yakın bir zaman diliminde doksan milyonu aşmaya namzet olan nüfusumuzla hep birlikte el bebek gül bebek yaşayıp, bunun keyfini, hazzını peşin peşin sürdürürken, öte yandan birdenbire peydahlanan bu “Türkiye, eski Türkiye” değil lafının nedenini kendi kıt aklımca gerçekten de anlayamadım ama, diğer taraftan da durduk yere kimin başının altından çıktığını bir türlü çözemediğim bu “eski, yeni” Türkiye lafazanlığının, bu “bölücü” yaklaşımın, memleketimizin, milletimizin “hayrına vesile” olmayacağı özüme göre kesin!

Nitekim memleket sathındaki şu veya bu minvaldeki manzaralara bakılırsa; “aççık, seçik” görünen o ki, iki dudakları arasından “şah” misali emirler yağdırıp, bunu da bir nevi  “keramet” gibi halka yutturmaya çalışan tepemizdeki kimi siyaset erbabının, bu gidişle sonu, belki de “mat”la mı noktalanacak kim bilir Kirvem!

Evrensel'i Takip Et