Ülke futbolunun ASLI

Baştan söyleyelim: Bu yazı, doğrudan doğruya bir kitaptan alınmış detayları içerecektir. Kitap, geçtiğimiz haftalarda Kopernik Kitap etiketiyle okuyucuyla buluşan Ercan Öztürk imzalı “Bir Cinayetin Aslı”dır.

Ercan Öztürk, bir gazeteci.

21 Temmuz 2010 gecesi yaşanan çok enteresan bir ölümün peşinden ilerleyen, fikri takibini yıllar boyu sürdüren ve en nihayetinde bu şaibeli ölümden 11 yıl sonra davayı kitaplaştıran bir gazeteci. Mankenler Kraliçesi Aslı Baş’ın, o dönem birlikte olduğu iddia edilen Ahmet Derya Bayer’in otelindeki şüpheli ölümü sonrası bir komedyaya dönen dava süreci, 2020 yılında Bayer’in hem Aslı Baş soruşturmasından hem de (İlintili değilmiş gibi dursa da Aslı Baş soruşturmasıyla ilintili olan) FETÖ davasından aklanmasıyla -şimdilik- sona ermiş durumda.

Ancak Ercan Öztürk’ün kitaplaştırdığı, dava tutanaklarına girmiş deliller; meselenin iç yüzünü ortaya döküyor.

Bu olaya dair daha fazla detay verip, kitabın etkisini azaltmayalım. Ben içinden, ülke futbolunun tablosunu çizebileceğimiz üç önemli hususu ayıklayıp sunmayı tercih ediyorum bu yazımda. Ahmet Derya Bayer’in, kendisini aklama sürecinde yaptığı telefon görüşmelerinde dinlemeye takılan isimler arasından ülke futbolunun ‘çok’ yakından tanıdığı üç önemli kişi var…

İlki, Ali Şen. Fenerbahçe’nin Efsane Başkanı, bilirkişi raporları sonrası oğulları cezaevine giren Ahmet Bayer’le yaptığı telefon görüşmelerinde ona uzun yıllar Bodrum hakimliği yapmış ‘reisi’ Selami Bereket’i göndereceğini söylemesi kayıtlarla sabitlenmiş. Selami Bereketi Bolu’da çalıştığı dönemde rüşvet aldığı gerekçesiyle meslekten ihraç edilen, hesabında 2 milyon dolar civarında para tespit edilen sabık hakim.

İkinci kişi, Duygun Yarsuvat. Galatasaray’ın eski başkanlarından Yarsuvat, telefon dinlemelerine takılmıyor. Ancak dosyada enteresan bir rol oynuyor: Ahmet Derya Bayer’in hapisteki oğullarından Hakan’ın avukatı. Elbette, avukatlık faaliyetlerinden dolayı kimse zan altında bırakılamaz… Ancak Yarsuvat’ın Hakan Bayer’in avukatı olduğu sürecin işaret fişeği, Ahmet Bayer ile dönemin TBMM Müşaviri Rüçhan Akıncıoğlu’nun yaptığı bir telefon görüşmesinde ateşleniyor. Akıncıoğlu, bir cinayet soruşturmasının müsebbibi olan Bayer’e mutlaka iyi bir avukat tutmasını, kendisinin Bodrum’da tanıdığı kimsenin kalmadığını söylüyor. Ardından Bayer ailesi, Yarsuvat’la anlaşıyor…

Üçüncü ve en enteresan kişi ise, İhsan Kalkavan. Bir dönem Fethullah Gülen için Nişantaşıspor’u satın alan, ardından uzun süre Beşiktaş’ta genel kaptanlık ve yöneticilik ve en nihayetinde de Kasımpaşa’da yöneticilik yapan Kalkavan; 15 Temmuz sonrasında Gülen’in prenslerinden birisi olarak ilan edilmişti. Dava sürecinde Ahmet Derya Bayer’in onunla kurduğu iletişime istinaden, kendisine davayı çözmesi için sonradan örgütün Bodrum imamı olduğu tanık ifadeleriyle sabitleşen Zeki Yağmur’u “Bizim bölge sorumlumuz” diyerek Ahmet Bayer’e yönlendiriyor ve hedeflerinin ilk celsede Bayer ailesini bu soruşturmadan kurtarmak olduğunu ifade ediyor.

Aslı Baş davası, 2020 yılında bütün tanıkların beraatiyle sona eriyor. Bütün uyuşmazlıklar, intiharın doğasına uymayan ölüm şekli ve dahası, telefon kayıtlarıyla sabitlenmiş pek çok ifade tarihin tozlu yapraklarındaki yerini almaya hazırlanıyor. Geride, günümüzde daha yüksek sesle dillendirilmeye başlayan çürümüş medya düzeni (Daha Aslı Baş’ın otelin zeminindeki kanı kurumadan ‘Kokain çekip atladı’ manşeti atabilenler -ki Aslı Baş’ın kan testi sonradan temiz çıkıyor- ve parayla röportaj yapanlar) ile ülke futbolunun da aslını bizlere bırakıyor.

Ne acı bir ‘tesadüf’ ki…

Ülke futbolunun belli bir dönemine yön vermiş, daha da güçlü biçimde yön vermeye muktedir isimlerin hepsinin ortak noktası; üzerinde şaibeli bir ölümün gölgesinin düştüğü taraftan yana durmaları oluyor.