01 Temmuz 2021 00:05

Hırsız

küçük bir sandık önünde duran dolara uzanan el

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Yıl 1980. ’80’in 13 Eylül’ü. Kenan Evren’in sabahın köründe “Ordu yönetime el koymuştur” açıklamasının ve bu sesi duyar duymaz tecrübeli annesinin “Fırına koş, ekmek al. Darbe oldu” feryadının üzerinden henüz 2 gün bile geçmemiştir. Önce karakol, sonra hakim derken kendini Sağmalcılar Cezaevinin kapısının önünde bulmuştur. Beyaz Toros yavaşça açılan demir kapıdan içeri süzülür. Sağmalcılar’da hakimiyet kayıtsız şartsız askerin elindedir. Önde bir, arkada iki sivil polisin arasında, elleri önden kelepçeli teslim edilir bodrum katındaki karantinaya.

Diğer toplananlarla birlikte karantinanın demir parmaklıkları önünde dizilirler. Karşıda camlı ofisin önünde berber ve fotoğrafçı beklemektedir. Yeni gelenlerle 13 kişi olmuşlardır. Gelenlerin bazıları “hep” gelenlerdendir. Koğuşlardan direniş sesleri gelmektedir. Tıraş ve fotoğraf işi tamamlandıktan sonra karantinanın demir parmaklıklı kapısı açılır. 13 kişi tek sıra içeri girer. Gelenleri içeride ikinci bir kontrol beklemektedir. Yine duvarın önüne dizilirler. İri yarı, çirkin suratlı bir mahkum, yanında biraz daha çelimsiz olanla birlikte elleri arkada yeni gelenlerin ifadelerini almaya başlar.

Adın ne?

Cevdet.

Suçun?

Suçsuzum abi.

Suçun ne lan?

Hırsızlık abi.

Utanmıyor musun ulan çalmaya.

“Çat” bir tokat. Ses yok. Diğerlerini de aynı akıbet beklemektedir. Kimi gaspçıdır, kimi araba hırsızı. Tokadı yiyen hırsız, çok kişilik, kötü kokulu, kanlı çarşaflı, ranzalı odada kendine bir yer aramak için odaya kaçar.

Senin suçun?

Ben devrimciyim.

O siyasidir. Tokat yemez. 2 ranzalı 4 kişilik küçük odadan biri çıkar ve “Gel yoldaş” diyerek onu içeri çeker. Boş olan ranzanın üst katına yerleşir.

Burası karantinadır. Arınıp, temizlenmek için konulduğu bu bölümden bitlenmeden koğuşa çıkarılacağı günü bekler. Gelenler çoğalmıştır. “Hırsızım” diyen tokadı yiyip pis koğuşta ranza kavgasına başlamaktadır. Hepsi hırsızdır ama nedense bazı hırsızlar diğerlerine çok kızmaktadır.

50 kişilik koğuş 150 hırsızla dolmuştur. Faruk ranzanın alt katında yatmaktadır ve üst kat hep boştur. Bu işin raconu budur. Tüm hırsızlar, 150 kişi, anlaşsa Faruk’u bir güzel döveceklerine bir tokat yiyerek işi geçiştirmeyi uygun bulmaktadır.

İki gün sonra Faruk’u köşeye çeker.

İsmin ne?

Faruk, ama bana Bahçekapılı derler.

Suçun ne Bahçekapılı?

Hırsızlık. Ama ben büyük çalarım. Tüm hırsızlar beni tanır ve korkar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa