01 Temmuz 2021 00:00

Güven bunalımı

İstanbul'da kalabalık

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Kapitalist sistem, ekonomik toplumsal yaşamın bütün alanlarında bireyciliği ve güvensizliği her fırsatta yeniden üretmeye devam ediyor. Gelecek kaygısı içinde kendine ve geleceğe olan güvenini kaybetmiş, ileride ne olacağının belirsizliği içinde umutlarını büyük ölçüde yitirmiş bireylerin sayısı her geçen gün artıyor.

Türkiye’de toplumun geniş kesimlerinin geleceğe yönelik en küçük olumlu beklentilerinin bile ‘tek adam rejimi’nin politika ve uygulamalarıyla nasıl birer birer yok edildiğini görmek için iktidarın son birkaç yıllık pratiğine bakmak bile yeterli.

Toplumun önemli bir bölümü, etkisini her geçen gün arttıran ekonomik kriz ve iktidar-mafya ilişkilerinin gölgesinde gelişen siyasi istikrarsızlık ortamının kaçınılmaz bir sonucu olarak ciddi bir güven bunalımına sürüklenmiş durumda. Bu durumun ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yarattığı belirsizlikler, her açıdan çürüyen mevcut düzenin değişmesi gerektiği gerçeğinin sürekli geri plana itilerek, kitlelerin daha fazla umutsuzluğa kapılmasını ve daha önce defalarca olduğu gibi yeni bir kurtarıcı beklemelerine neden oluyor.

Yıllardır iktidar eliyle yaratılan ve giderek ağırlaşan sorunların halkın günlük yaşamını nasıl etkilediği, ülkenin içine çekildiği bataklığın nasıl giderek büyüdüğü, sadece bugünün değil, gelecek yıllarının bile nasıl ipotek altına alındığını herkes görüyor.

Milyonlarca emekçinin yaşadığı iş ve gelir kayıplarının en azından bir bölümünü karşılamak, yaşadığı sorunlara çözüm üretmek yerine, mevcut sorunları daha da derinleştiren adımlar atan tek adam rejimi toplumun büyük bölümünü adeta canından bezdirmiş, özellikle genç nüfusu büyük bir umutsuzluğa sürüklemiş durumda.

Emekçilerin yaşadığı herhangi bir sorun karşısında kendilerini çoğunlukla yalnız hissetmeleri, bu duyguyu tersine çevirmesi gereken örgütlü yapıların farklı konu ve gündemlerin peşine takılması önemli ve mutlaka aşılması gereken bir sorun olmayı sürdürüyor. Söz konusu yalnızlık ve güvensizlik durumunun bir süredir toplumun örgütlü kesimleri arasında da yaygınlaşmaya başladı. Örgütlü insanların bile geçmiş yıllara göre daha karamsar, pasif ve edilgen hale geldiği ya da getirildiği günümüz koşullarında örgütsüz milyonları kendi hak ve çıkarları için harekete geçirmek hiç kolay değil.

Türkiye’de başta ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan öğrenci ve işçi gençler olmak üzere, toplumun geniş kesimleri kendisi ve ülkenin geleceğine ilişkin karamsar düşüncelere sahip olduğundan bireysel kurtuluş arayışlarının artması kaçınılmaz oluyor. Toplumsal yaşamın bütün alanlarında, özellikle çalışma ilişkilerinde yaşanan olumsuzluklar, ayrımcılık, torpil, kayırmacılık vb. gibi uygulamalarının belirgin şekilde artması işleri daha da zorlaştırıyor.

Yıllardır şu ya da bu şekilde kapitalist sömürü sisteminin dişlileri arasında ezilen, işsizlik ve yoksulluk tehdidi ile terbiye edilmeye çalışılan milyonlar sürekli olarak dışarıdan yeni bir kurtarıcı beklemek zorunda değiller. Emekçi sınıflar, belli bir amacı gerçekleştirmek ya da önceden belirlenmiş bir hedefe varmak için kendilerine güvenerek harekete geçtiklerinde ve örgütlüyken ne kadar güçlü olduklarının farkına vardıklarında yalnız olmadıklarını ve yıllardır yaşadıkları sorunların aşılamaz olmadığını görecekler.

İşçi ve emekçilerin geleceğe güvenle bakabilmesi, insanca bir yaşam, kendileri ve aileleri için daha iyi, daha sağlıklı bir gelecek için ekonomik ve siyasal anlamda örgütlü mücadeleye katılmasından başka çıkış yolu bulunmuyor. Bu temel gerçeğin farkına varıldıkça, emekçilerin içine itildiği yalnızlıktan ve yaşadığı güven bunalımından sıyrılması çok daha kolay olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa