5 Temmuz 2021

Suriye’de Kürtlerle müzakere ve çözümün önündeki engeller

Rojava Özerk Yönetimi, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Şam yönetimi ile diyalog kurulması çağrısına olumlu yanıt verdi. Bu yanıtın ardından Şam yönetimi ile Kürtler arasında Rusya’nın ara buluculuğunda yeni bir müzakere sürecinin başlatılması bekleniyor. Suriye yönetimi ile Rojava Özerk Yönetimi arasında müzakereler yoluyla bir çözüme ulaşılması, Suriye’de siyasi çözümün barışçıl yollardan sağlanması ve demokratik bir geçiş sürecinin başlatılması bakımından belirleyici bir önem taşıyor. Ancak bu durum yeni müzakere sürecinin öncekilerden farklı ilerleyebilmesi ve dahası bir çözüme ulaşılabilmesi için aşılması gereken önemli engeller bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Rojava Özerk Yönetiminin Lavrov’un çağrısına verdiği yanıt, aslında çözümün önündeki engellerin bir yönüne de dikkat çekiyor. Açıklamada Lavrov’un çağrısının ve Rusya’nın ara buluculuk rolünün çözüme yönelik olumlu bir adım olduğu ve diyalog yoluyla çözüme bağlı kalınacağı belirtildikten sonra Suriye yönetiminin tutumu eleştiriliyor. Şam yönetiminin yeni durumu müzakere etmek yerine 2011 öncesine dönme konusundaki ısrarı nedeniyle daha önce yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığının vurgulandığı açıklamada ayrıca son dönemlerde Halep ve Cizre’deki provokatif eylemlere de dikkat çekiliyor.

Suriye yönetimi ve Rojava Özerk Yönetimi arasında daha önce yapılan görüşmeler iki temel noktadaki anlaşmazlık nedeniyle tıkanmıştı. Birincisi, Rojava’nın yeni Suriye’ye nasıl bir statüyle bağlanacağı ve ikincisi de Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) Suriye ordusuna nasıl katılacağı. Rojava yönetimi, Suriye’nin yeni yönetim modelinde özerkliği tanıyacak bir idari yapılanmanın olmasını istiyor. Ancak Suriye yönetimi, Kürt sorununu yaşayan diğer ülkelerde yabancısı olmadığımız bir siyasi refleksle bu talebin Suriye’nin parçalanmasına yol açacağını söylüyor. Öte yandan Suriye yönetimi, yapılan görüşmelerde SDG’nin Suriye ordusuna katılmasına öncelik veriyor ama Rojava yönetimi de siyasi model konusunda anlaşmadan bu yönde bir adım atmak istemiyor.

Geçen yılın ağustos ayında Suriye Demokratik Meclisi (SDM) Eş Başkanı İlham Ehmed ve Rusya’ya yakınlığı ile bilinen muhaliflerden Halkın İradesi Partisi Başkanı Kadri Cemil arasında Moskova’da yapılan anlaşma, Rusya’nın Suriye yönetimi ve Kürtler arasındaki müzakerelere yaklaşımını anlamak bakımından önem taşıyor. Çünkü Kadri Cemil’in İlham Ehmed ile yaptığı anlaşma, bir bakıma Rusya’nın Kürtlere çözüm için hangi taahhütlerde bulunduğunu ortaya koyuyordu.

Anlaşmada Kürtlerin uluslararası sözleşmelerde garanti edilen haklarının tanınmasına dayanan bir çözüm taahhüt ediliyor; bu temelde Kürtlerin Suriye anayasasının yazımı sürecine (Cenevre süreci) dahil edilmesi ve Suriye’nin toprak birliği temelinde ama özerk yönetimin deneyimlerinin de dikkate alınacağı bir idari yapılanmanın oluşturulması kabul ediliyordu.

Bu anlaşma Rusya bakımından aynı zamanda Kürtlerle anlaşması için Suriye yönetimine baskı kurmanın bir aracı olarak da işlev görüyordu. Çünkü Rusya, Suriye’de ABD’yi etkisizleştirip kendi elini güçlendirecek bir çözüm için, Suriye yönetiminin Kürtlerle uzlaşmasının zorunlu olduğunu biliyor. Öte yandan Rusya, ABD ile iş birliğini sürdüren Kürtler üzerinde Suriye yönetimiyle uzlaşmaları yönünde baskı kurmak için de Türkiye’deki Erdoğan iktidarını (Erdoğan iktidarının Kürtleri tehdit olarak gören müdahale politikalarını) kullanmaktan da geri durmuyor.

ABD ise, bir yandan özerk yönetimin en önemli siyasi gücü PYD ile Rojava’da Barzani çizgisindeki partilerin oluşturduğu ENKS arasında ‘birlik’ görüşmelerine önayak olurken öte yandan da Erdoğan iktidarının PKK’ye yönelik operasyonlarını destekleyerek PKK’yi Rojava ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini kendi politik ekseninde birleştirmenin önünde bir engel olmaktan çıkarmaya çalışıyor.

Bunlar dışında son zamanlarda Kürtler ve Suriye yönetimi arasındaki müzakerelerden çözüme ulaşılmasını zorlaştıran ve dahası bu müzakereleri provokasyonlara açık hale getiren başka bir gelişmeye de dikkat çekmek gerekiyor. ABD’nin İran yanlısı Şii milislerin üslerini Irak’tan sonra Suriye’de de vurmaya başlaması, tehlikeli bir gidişatı haber veriyor. Çünkü ABD ve Şii milisler arasındaki gerilim ve çatışmaların Suriye sahasına çekilmesi, ABD ile iş birliği halindeki Kürtlerin de bu çatışmaların içine çekilmesine yönelik girişim ve provokasyonların önünü açabilir. İkincisi de Rojava Özerk Yönetiminin açıklamasında da dikkat çekilen Halep, Cizre gibi özerk yönetim ve rejim arasında bölünmüş, Kürtlerin ve Arapların birlikte yaşadığı şehirlerde provokatif saldırılar gelişebilir -ki, böylesi saldırıların halkların birlikte barış içinde yaşamasını tahrip edici etkisi göz ardı edilmemelidir.

Böylesine kırılgan ve tehditlere açık olmasına rağmen Suriye yönetimi ve Rojava Özerk Yönetimi arasında yeni bir müzakere süreci, siyasi çözüm ve demokratik bir Suriye’nin inşa edilmesi yönünde umut verici bir adım olacaktır. Çünkü Suriye’nin asli unsurları demokratik barışçıl bir çözüm yönünde adım attıkça işgalci güçlerin ülkede tutunabilmesinin koşulları da önemli oranda ortadan kalkacaktır. Elbette Suriye’nin geleceğinin Suriye halkları tarafından belirlenip işgal politikalarına son verilmesi, aynı zamanda emperyalistler ve iş birlikçi bölge gericiliklerinin bitmeyen paylaşım savaşlarının yıkıma uğrattığı bütün bölge halklarının bir kazanımı haline gelecektir.

Evrensel'i Takip Et