05 Temmuz 2021 00:20

Olimpiyatlara neden hayır diyoruz? (2)

Vila Autodrome’da “Terörist Devlet” ve “Rio 2016 Dışlama Oyunları” pankartlarıyla yapılan yürüyüş.

Vila Autodrome’da “Terörist Devlet” ve “Rio 2016 Dışlama Oyunları” pankartlarıyla yapılan yürüyüş. | Fotoğraf: Agencia Brasil Fotografias/Wikimedia Commons (CC BY 2.0)

Paylaş

“Olimpiyatlar küresel kapitalizm için kusursuz bir metafor: Halktan çeşitli şekillerde faydalanan, kendini sıradan insanların aleyhine olacak şekilde zenginleştiren, hesap sorulamayan kodamanlardan oluşan seçilmemiş bir topluluk.”
Steve Ducey, OlimpiyatlaraHayır (NOlympics) LA üyesi

1984 Los Angeles Olimpiyatları kamunun değil tamamen özel şirketlerin fonladığı ilk modern olimpiyatlardı. Organizasyon Komitesi Başkanı Peter Ueberroth adanmış bir neoliberal ve Reagan’cıydı. Oyunların tamamen ticarileştirilmesi fırsatını o kadar önemsiyordu ki, LA84’ü “ABD için bir haçlı seferi” olarak tanımlıyordu. Ona göre 1984 Oyunları, Amerikan girişimciliğinin gücünü gösterecekti. Haklıydı, McDonald’s, Coca-Cola, General Motors, AT&T’nin de aralarında olduğu 39 firmanın sponsorluğunda Oyunlar 215 milyon dolar kâr açıklayarak türünün tek örneği oldu.

1976 Montreal Yaz Olimpiyatları’nın tarihi müsrifliği, 1976 Denver Kış Olimpiyatları’nın, bütçenin halk tarafından reddedilmesi sonucu iptal edilmesi, 1980 Moskova etrafındaki politik tartışmalar derken LA1984, neoliberal bir kurtarıcı olarak sahneye çıkmıştı. Ortada Oyunların arkasındaki irade için büyük bir zafer vardı ama zafer varsa kaybedenler de olmalıydı. LA1984’ün kaybedenleri yıllar geçtikçe daha güvencesiz, daha öfkeli şekilde Los Angeles’ta kendini göstermeye başladı. 1992 İsyanı’nın taşları 1984 Olimpiyatları bahanesiyle yoksul mahallelerin üzerine kabus gibi çöken kentsel rant çeteleriyle ve hiç olmadığı kadar güçlenen, pervasızlaşan polisin şiddetiyle döşenmişti. Olimpiyatların polisi ve toplamda güvenlik aygıtını nasıl bu kadar güçlendirdiği meselesini üçüncü yazıya bırakalım. 1984-1992 sürekliliği içinse sizi 8 Haziran 2020 tarihli Los Angeles: ’84 Olimpiyatları ve ’92 isyanından dersler yazısına alalım ve devam edelim.

Kâr da etse zarar da etse olimpiyatların kazanan ve kaybedenlerinin değişmemesinin nedeni her halükarda Oyunlar aracılığıyla hayata geçirilen politikaların aynı sınıfın ürünü olması. Los Angeles’ta 215 milyon dolarlık kârın 90 milyon dolarıyla kurulan LA84 Foundation, yerel sporları güçlendirme vaadiyle yola çıksa da zaman içerisinde tipik bir ticari kuruma dönüştü hatta kentte soylulaştırma politikalarının destekçisi oldu. Kurum, 2016 verilerine göre bir BM raporunda açıktan “Kiracıların haklarını altüst eden ve küresel barınma krizine neden olan kimliksiz şirketlerden biri” olarak tanımlanan Blackstone’a 23 milyon dolarlık yatırım yaptı. Aynı zamanda Goldman Sachs ve BT Private Equity gibi adı soylulaştırmayla anılan tekellerle ortaklık içinde. Tüm bu gruplar şu sıralar 2028 Los Angeles Olimpiyatları için ellerini ovuşturuyor.

Söz konusu politikalar içerisinde odağına rantı alan kentsel dönüşümün her zaman için ayrıcalıklı bir yeri var. Jules Boykoff’un deyimiyle bu bazen “Zorla tahliyenin demir yumruğu” bazense “soylulaştırmanın kadife eldiveni”yle gerçekleşiyor. COHRE verilerine göre sırasıyla 720 bin ve 1.5 milyon kişiyi yerinden eden 1988 Seul ve 2008 Pekin Olimpiyatları bu kategorinin en gaddar örnekleriydi. Soylulaştırma ise 1984 Los Angeles, 1996 Atlanta, 2012 Londra gibi turnuvaların en kalıcı etkilerinden oldu.

2016 Olimpiyatları için 77 bin kişinin evinden edildiği Rio de Janeiro’nun saha dışı yıldızlarından biri olimpiyat köyünü kamu bankasından aldığı krediyle inşa eden Emlak Baronu Carlos Carvalho’ydu. Carvalho olimpiyat köyünü daha sonra Ilha Pura (Saf Ada) ismiyle satışa çıkardı. Kamunun parası olimpiyatlar sonrası lüks dairelere dönüşmüştü. Carvalho’nun sloganı şuydu: “Elitlerin, ince zevk sahiplerinin şehri için… Bu yüzden konutlar yoksullar için değil asiller için olmalı…”

Olimpiyatların gerçek kazananları meselenin özünü yakalayan bu benzetmeleri üretme konusunda pek becerikli ama aynı şey rakipleri için de geçerli. Örneğin 2016’da olimpiyat karşıtı mücadelenin merkezi Vila Autodrome’da Dünya Kupası ve Olimpiyatlar Halk Komitesinin düzenlediği panelde yapılan şu vurgu çok yerindeydi: “Mesele sadece yoksullara olimpik masada yer ayrılmaması değil onların masaya konan yemeklerden biri olması.”

Haftaya olimpik masanın kıdemlilerinden, iştahlılarından “güvenlik endüstrisi” üzerine konuşacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa