Hiperenflasyonla nereye?
ARŞİV | Fotoğraf: Evrensel
Ekonomi uzmanları hiperenflasyona gidiş konusunda uyarıyorlardı. Hiperenflasyon, o uçacağı söylenen Türkiye’nin değil, ama tersine, enflasyonun uçması ve yaşamın eskisinden de çekilmez olması demek.
Aslında bu gidişi fark etmek için uzman olmaya gerek yoktu. Bütün koşulları bir araya gelmişti ve görünen köy kılavuz istemiyordu.
Haziran ayının açıklanan enflasyon rakamları uyarıları doğruladı. Rakamlarına ciddi ekler yapmak gereken tamamen siyasallaşan istatistik kuruluşu TÜİK’in açıkladığı bu rakamlar bile alarm verici. Haziranda aylık enflasyon yüzde 2’ye yakın (1.94), önceki yılın haziranına göreyse yüzde 17.53 arttı.
TL hızla değer kaybediyor yani. Dolar 8.68 TL. avro 10 lirayı geçti. Bu ne demek? Çok büyük ölçüde ithal girdilere dayalı üretim daha da pahalanacak ve enflasyon artışı yakalanmaz olacak demek en başta. Başka? Yakın zamana kadar damadın yönettiği inanılırlığı düşük bir diğer kurum durumundaki Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin geçen yıl sonundaki dış borç toplamı 450 milyar dolar. Ve bu borç, çok daha büyük çaba ve üretim karşılığı olarak ödenebilecek demek. Yani dış borç durduk yerde arttı demek.
Üretimin pahalanması, ÜFE denen üretici fiyat endeksi ya da üretici enflasyonundaki artışın büyüklüğünden belli. Tüketici fiyatları -TÜİK’e göre- 17.53 artmışken, üretici fiyatları geçen hazirana göre yüzde 42.9 arttı. Ne demek bu? Üretim pahalanırsa pazarda, markette fiyatların sabit kalması mümkün mü? Pahalıya mal eden ucuza satmayı sürdürür mü? Bu, hiperenflasyona gidiyoruz bile değil, gitmekteyiz demek.
Şimdiden ulaştırma, yani otobüs, dolmuş vb. fiyatları yüzde 26.3 arttı. Gıda yüzde 20. Elektrik ve doğal gaz, biliyoruz ki yakalayabilene aşk olsun, zaten uçuyorlar. Tümü ortalama enflasyonun üzerinde.
Enflasyonu azdıracak bir temel etken halkın, ücret ve maaşla geçinenlerin alım gücünü sınırlayıp düşük tutmak. Kısa günün hesabıyla devletin maliyesini halkın sırtından finanse etmek. Enflasyon uçmakta, ama işçi emeklilerine enflasyonun yarısı bile tutmayan yüzde 8.45, memur emeklilerine yüzde 6.45’lik bir maaş zammı reva görülüyor. Toplu sözleşme dönemi geldi ve hem özel hem de devlet olarak patronlar işçiyle kamu emekçilerine en düşük zam vermek için didiniyorlar. Yani emekçi enflasyona ezdirilecek. Sonucu nedir, ne olur peki? Emekçinin alım gücü düştüğünde, kim alacak üstelik daha pahalı üretilmekte olan ürünleri? Tümünü, haydi yüzde 10’luk diyelim üst gelir diliminden zenginler mi? Bütün sigaraları onlar mı içecek örneğin ya da tüm ayakkabıları onlar mı giyecek?!
Ve sadece dış borç artmıyor. Kişisel kredi borçları da tavan yaptı. 34.5 milyon kişi bankalara borçlu ve bankalara toplam kredi borcu 1 trilyon liraya ulaşmış durumda. Rakam, Bankalar Birliğinin: 951 milyar TL. Bu borçlara sanayi yatırımları için alınan krediler dahil değil. Sadece konut, taşıt ve bireysel ihtiyaçlar için çekilen kredi borçlarından söz ediyoruz.
Girilen yolun ise çıkışı yok. Bunca kredi borcu olunca olağan olan bankaların açtıkları kredilere sınır getirmesidir. Öyle mi oluyor? TV reklamları, tam tersini söylüyor. Bir örnek, QNB Finansbank yüzde 1.39’dan başlayan ödeme taksitleriyle yeni kredi dağıtımı için reklam yapıyor. Çivi çiviyi söker hesabı. Borç borçla kapatılacak ya da ödenemeyen borcun üstesinden yeni borç kredileri açılarak gelinmeye çalışılacak! Olur mu? Olmaz tabii. Çaresizlik!
Reklamlar kredi dağıtımıyla sınırlı değil ve çıldırtıcı. D Smart Go, eğlence pazarlamaya çalışıyor örneğin. Trendyol, mobilya. TOKİ ise, 1 milyon konut kampanyasıyla, konut. En can sıkıcılarından biriyse, göz hastanesininki. Ballandırarak, nasıl göz sağlığını garanti ettiği anlatılıyor reklamda. “Küçük” kusuru, sağlıktan para sızdırma peşinde oluşu. Enflasyon emekçiyi ezerken sağlık bile paralı ve reklamla müşteri aranıyor!
Emine Hanım’sa, sanki çok kişi pazar artıklarını toplamaya mahkum edilmemiş gibi, akıl veriyor: “Porsiyonlarınızı küçültün!”
Sadece Erdoğan’la AKP ve Cumhur İttifakı, yolun sonuna gelmiş ve denizleri bitmiş değil. Kapitalist tekeller de yolun sonundalar. Çaresizler. Yeter ki üstelerinden gelecek olan emekçiler yeterli örgüt gücüne sahip olsunlar -sorun burada.
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50