06 Temmuz 2021 23:39

Tıbbın kadın hali

üzgün bir doktor

Fotoğraf:rawpixel.com

Paylaş

Dünyada olduğu gibi bizde de hekimlik giderek kadınların ağırlık kazandığı bir meslek olma yolunda.

Geçen hafta azmin, başarının kadın haline tanıklık ettik: 74 yaşında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu Nimet Süner. Kolay değil, 30 yıl aradan sonra afla dönüp  3. sınıftan devem ederek mezun olabilmek!

Aynı günlerde bir başka kentte, Antalya’da üçüz kız kardeşler hekimlik yemini ediyordu.  Antalya Tıp Fakültesi mezunu üçüzlerden Deniz psikiyatri, Başak enfeksiyon hastalıkları düşünüyorken Aslı ise kararsızmış. Kutluyorum genç meslektaşlarımı.

1 yıl önce benzer bir haber de Sivas’tan gelmişti. Üçüz kız kardeşler bu kez farklı illerde tıp fakültesi kazanmışlardı.

Rıza temelli eve kapanma ve sağ kalmaya odaklı pandemi günlerinde umudu yeşerten haberler bunlar.

Kadınların yıllar içinde hekimlik mesleğinde sayılarının giderek artmasının bir nedeni eğitimde cinsiyet temelli fırsat eşitsizliğinin görece azalması olsa da diğer bir nedeni yıllar içinde meslekte yaşanan gelir kaybı olsa gerek.

Gelişmiş ülkelerde daha belirgin olmak üzere tüm dünyada kadınlar ne zaman ki iş gücüne daha fazla katılıyorlar burada cinsiyet ayrımcılığı daha da önem kazanıyor. Cinsiyet ayrımcılığının önemli göstergelerinden birisidir işlerin “kadın işi”, “erkek işi” olarak tanımlanması. Ve bilindik bir ayrıntıdır kadınların iş kollarında kazançlarının düşük olması.

Özü itibari ile kadınların iş kollarındaki dağılımı ideolojiktir. Misal “Sovyetler Birliği’nde doktorların yüzde 75’i kadın iken aynı süreçte Amerika’da sadece yüzde 7’si kadındı”. Ancak 2000’li yıllara gelindiğinde Amerika’da tıp fakültelerinde kız öğrencilerin sayısı yüzde 20’lere ulaşabildi.

Bir bütün olarak ele aldığımızda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık sektörü kadın yoğunluklu bir alan. Ama on yıllarca bu sektördeki yüksek gelirli grup olan hekimlik erkeklere bahşedilmişti. Hekim olsalar bile geliri daha yüksek olan branşlar erkeklerin tekelindeydi. Tıpta uzmanlık sınavı (TUS) sonrası ancak kadınlar bazı branşlarda uzman olabildiler. Doksanlı yıllarda kadın cerrah, plastik cerrah, ürolog, ortopedist sayısı neredeyse sıfıra yakındı Türkiye’de.

1990 genel nüfus sayımına göre “Sağlık iş kolunda çalışan 227 bin 789 kişinin 118 bin 229’u yani yarından biraz fazlası kadındı”. Ama doktor kadın sayısı çok düşüktü. 1996 yılına gelindiğinde  “Hekimlerin yüzde 26’sı tıp öğrencilerinin ise ancak yüzde 27’si kadın” olabilmişti. Geçen sürede bu oran artmaya başladı. OECD verisi olarak “2015 yılında Türkiye’de kadın hekim oranı yüzde 40’a çıktı”. Ama yönetici kadın hekim oranı aynı oranda artamadı.

Günümüzde ise 2020 itibarı ile Türkiye’de hekim sayısı 160 bini geçti, hemşire sayısı ise 200 bine yaklaştı.

Uluslararası Çalışma Örgütü 2020 verisi olarak dünya genelinde sağlık alanında istihdam edilen kadın sayısı yüzde 70. Pandemideki anlamı şu: ‘Mücadelenin ön saflarında kadınlar var’. Ama hâlâ erkekler daha gelir getirici pozisyonlarda çalışıyor.

İnsanlık tarihinin diğer alanlarda olduğu gibi sağlıkta da geçmiş eşitsizliklere dair kadınlara bir özür borcu var. Ama özür yetmez, değil mi?

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa