Muhbir vatandaş
Fotoğraf: Pixabay
Nazi dönemi Almanya’sında sıradan insanın Nazizmin inşasında ve konsolidasyonundaki yeri üzerine çok yazıldı çizildi. Sadece Nazi dönemi Almanyası için değil, İtalyan faşizminden, başta Polonya olmak üzere eski Doğu Bloku ülkelerine kadar bu konu az çok ele alındı. Mesele sadece bilimsel kitaplara değil, romanlara ve filmlere de konu oldu. Türkçede bu konuda yayımlanan en önemli kitaplardan biri Sebastian Haffner’in Bir Almanın Hikayesi (İletişim Yayınları, 2018) kitabı. Meseleyi bir başka açıdan ele alan çok önemli bir roman da var: Hans Fallada’nın (mahlas) kaleme aldığı Herkes Yalnız Ölür eserinden söz ediyorum. Romanın Fransızca baskısı Berlin’de Tek Başına başlığıyla yayımlanmış. Bence kitabın orijinal başlığı daha etkileyici ve düşündürücü. Hele de söz konusu olan 1940’lar Almanya’sı olunca. En nihayetinde, ayakta kalma mücadelesi yalnız bir mücadele.
Roman, mütevazı bir sokakta yer alan bir apartmanın sakinlerinden hareketle dönemin özelliklerini ele alıyor. Gündelik yaşamdan yola çıkarak Nazi iktidarını resmediyor. Bir apartman düşünün ki, zalim ile mazlum, ihbarcı ile ihbar edilen aynı çatı altında yaşıyor. Frau Rosenthal, ihbar mağduru ve komşularının mallarını yağmaladığı bir Yahudi. Baldur Persicke, ailesine bile dehşet salan, SS’in devşirdiği bir genç. Apartmanın diğer sakinleri, oğullarını cephede kaybetmiş, cehennem ateşine atılmadan önce Hitler ve Gestapo aleyhine yılmadan bildiriler dağıtan Quangel çifti. Bu insanların hepsi aynı yerde yaşıyor. Naziler düşmanlık tohumu ekmeden önce gündelik yaşamları sık sık kesişiyor, apartmanda karşılaştıklarında birbirlerine “günaydın”, “iyi günler”, vs. diyorlar. Dünün komşuları, Nazi iktidarı altında komşuluklarını unutup yan komşusunun muhbiri, celladı, zebanisi kesiliyor.
Roman, iktidar tarafından insanların nasıl dönüştürüldüğünü ve birbirine düşman edildiğini muhteşem bir biçimde ve ince ince anlatıyor. Bu tür rejimlerde -ama sadece faşizmde değil, baskıcı otoriter pek çok sistemde- ihbar ve muhbirlik sisteminin nasıl da iktidarlar için vazgeçilmez önemde olduğunu kitabın her satırında görmek mümkün. Sıradan insanın ortaklığı ve katılımı olmadan bu tür sistemlerin ayakta kalabilmesi neredeyse imkansız. Her sokağı, her apartmanı, her evi gözetleyebilmenin ve denetlemenin yolu, her yerde rejimin/iktidarın kendisine sadık bekçiler bulmasından geçiyor. İktidarın sadece “düşman olanı” tanımlaması yeterli, gerisi sıradan “muhafızların” işi. Bu düşman 1940’lar Almanya’sında Yahudiler oluyor, bir başka ülkede, bir başka zamanda falanca “terör” örgütünün yandaşları addedilenler, bambaşka bir diyarda ise göçmenler, dinsel ve etnik azınlıklar, vs. oluyor. Zaman ve mekan değişiyor, düşman tanımının içeriği değişiyor, ancak rejime sadakatini sergileme çabasında olan sıradan insanın iş birliği biçimleri pek de değişmiyor.
Kimi komşusunu, kimi meslektaşını, kimi ortağını, kimi eşini, kimi hocasını ihbar ediyor. Bu kişiler muhbirlik hizmetini(!) rejimin ve devletin bekası için adeta kutsal bir görev olarak görüyor. Bu kutsal görevin icrasında, arkada kişisel çıkar da varmış, kime ne? Ayrılmak istediği karısını ihbar eden de var, ihale konusunda anlaşmazlığa düştüğü ortağının muhbiri olan da, sınavda yeterli not alamadığı hocasını ihbar eden de var, malını mülkünü talan etmek istediği komşusunu ihbar eden de. Rejimin bekası sağlandıktan sonra bunların ne önemi var?! Aslolan devlet ve rejim ise, mahvolan hayatlar olsa olsa bir teferruattır! Fallada’nın romanı bize bunu bir kez daha tüm çarpıcılığı ile hatırlatıyor.
Not. Evrensel yolculuğum 1 yaşına girdi. Daha uzun yollar ve yolculuklarda her hafta buluşmaya devam etmek dileğimle…
- Umutla umutsuzluk arasında 2024 27 Aralık 2023 04:30
- Adabımuaşeret dersleri 20 Aralık 2023 04:42
- Zor zamanların dostu Tunç Soyer 13 Aralık 2023 04:57
- Bir mülksüzün konut krizi hatıratı 29 Kasım 2023 04:50
- Hukuk devletinde sona doğru 15 Kasım 2023 04:50
- Siyasetle ve siyaset için yaşayan kişiler 08 Kasım 2023 04:45
- Zordur barış akademisyeni olmak 01 Kasım 2023 04:57
- Filistin halkına destek, İsrail hükümetini protesto eylemleri 25 Ekim 2023 04:50
- Gazze'deki savaş Fransa'yı da yakar 18 Ekim 2023 04:20
- Gerçek dışı bir mekan olarak üniversiteler 04 Ekim 2023 04:57
- Göçmen karşıtlığından beslenen particiler 27 Eylül 2023 05:26
- Hakikat, özgürlükler ve otosansür 20 Eylül 2023 05:00