Doğal tekel
Görsel: Unsplash ve TEİAŞ logosu
AKP iktidarı çılgın proje dediği işlerle gerçekten çılgınlık yapıyor, ama bu çılgınlık, projelerin ülkenin geleceğine katacağı değer ile değil, projenin maliyetleri ve farazi hizmetler üzerinden bütçeye yıktığı olağanüstü gereksiz ve haksız yüklerle ilgilidir.
Geçen gün bir siyasi liderin ortaya attığı doğal tekel kavramı çok yerindedir. Ne var ki, keşke bu kavram şimdilerde değil de, akla ziyan çılgın projelerin görüşülme ya da ihale aşamalarında gündeme getirilmiş, hatta o dönemlerde parlamentoya girilmeyerek tepki verilmiş olsaydı. Olmadı! Siyasi hırsla adeta bölünen parlamentoya girmek sanki bir namus borcu gibi algılanmakta ve böylece iktidar koalisyonunun akla zarar hemen her projesi muhalefetin de mevcudiyeti ile geçmiş olmaktadır. Halbuki kritik kararların geçişinde Meclise girilmese belki de dünya siyaset literatürüne parlamento diktatörlüğüne karşı etkili siyaset stratejisi kazandırılmış olabilir. Her hal ve koşulda parlamentoda bulunma bir tür obsesif duygu olsa gerek! Ya da, ben siyasetçi olmadığım ve bu maaşla yetinmeye razı olduğum için, bu işlerden fazla anlamıyor olabilirim. Doğal tekel meselesine dönersek, zararın neresinden dönülürse kâr misali, bugünlerde dahi tartışmaların bu boyuta taşınması bence faydalıdır.
O halde, meseleye biraz yakından bakalım; nedir tabii tekel ya da daha teknik adıyla azalan maliyetli işletme kavramı, bu tür işletmelerde maliyet ve arz koşulları nasıl oluşur ve devletin bu alandaki rolü ve etkisi nedir?
Siyasi liderin bu konudaki tartışmasına dönersek, verdiği örnekte İngiltere’nin elektrik dağıtım şebekesini özelleştirmediği ifade edildi. Doğrudur; hatta ona ilaveten, Japonya’da demir yolları devletin, demir yolları üzerindeki taşıma işletmeciliği ise kısmen özeldir. Hemen her ülkede hava yolları özeldir, fakat havaalanları devletindir. Umarım, bir hata yapıp, havaalanlarının halen devlette olduğunu ve oraların da özelleştirilerek siyasi kazanç sağlanabileceğini siyasilere hatırlatmış olmamışımdır!
Şimdi konunun teknik boyutuna gelelim. Derin teknik açıklamalara girmeden, sarsıcı bir iki şey hemen söyleyeyim. Birincisi, bu tür işletmeler tekeldir ve bunların tekel olmaları doğaldır; yani, ikinci bir işletmenin bu alana girmesi hem işletmeler hem de ülke için akla ziyandır. İkinci işletme bu alana giremez diye bir kural yoktur, fakat ekonomi kuralına göre alanda tek işletmenin olması gerekir, çünkü ikinci işletmenin varlığında özel işletmeler kâr eder, fakat ülke büyük masraflara sürüklenir. Yani, işletmelerin kârı ülke ekonomisinin zararınadır. Sebebi çok teknik olan bu meseleyi burada şöyle kapatalım, iki ya da daha fazla işletme olduğunda her bir işletme kâr ederken kapasite altında çalışır ve atıl kalan anlamsız yoğun yatırımlar yapılmış olur. Üretim fiyatı atıl yatırımların maliyeti ve tekel fiyatlamasının aşırı kârından oluşur. İşte bundan dolayı, yatırımların etkinliği ve maliyet tasarrufu gayesi ile havaalanları, demir yolları, elektrik şebekeleri ve hatlarla iletişim sağlanan teknoloji tüketim alanları doğal tekeldir. Ancak veri altyapıyı kullanan şebekeler özel olabilir. Fakat burada da kamu yararına fiyat denetimi yapabilmek için, İngiltere’de olduğu üzere, ya özel firmalara hat izninde sıkı denetim yapılır ya da ana hat devletin elinde tutulur, özelleştirilmez.
Doğal tekellerde, maliyet ve talep koşullarına bağlı olarak, tüketicilere en yüksek refah sağlayıcı düzeyde üretim ve fiyatlama koşulunda firma zarar eder. Ancak tüketici refahından bir miktar kısıntı ile varılan satış ve fiyatlama noktasında üretim maliyeti ve firma geliri başabaş olur, yani ne kâr ne de zarar söz konusudur. Doğal tekel koşulunda firmanın devletin uhdesinde olmasının bir sebebi de budur. Şimdi, arkamıza yaslanalım ve bu milletin üzerinde emperyalistler siyasilerle el ele nasıl boza pişirmektedir, halkımız da bu vurguna nasıl seyirci kalmaktadır, hatta oyları ile bu gidişatı desteklemektedir, bir görelim! Alt üst geçitler, köprüler ya da yollar doğal tekel niteliği ile yapılıp, işletilmesi gerektiğine ve bu mantıkla aşırı bir kâr elde edilemeyeceğine göre, hangi firma buraya yatırım yapar, hele de faiz haddi yüzde 18-19’larda iken? Peki, yolcu, hatta hasta garantisinin anlamı nedir acaba; doğal tekel zararını gizleme olabilir mi? Kısacası, bütçeden bir kuruş dahi çıkmadığı aldatmacası ile yerli ve yabancı müteahhit-işletmecilere verilen proje halkımıza bugün yoksulluk olarak döndüğü gibi, gelecek nesilleri de yoksullaştırıcı etkisiyle vuracaktır. Mesele Merkez Bankasının boşaltılması, yüksek faiz, yüksek enflasyon değildir, çünkü bunların çok gerisinde alt katmanlarda emperyalistlerle el ele ülkenin vurgunu yatmaktadır. Arabada hız, motor devir sürati ya da benzin deposu göstergesi nasıl sürücüye motor dairesinde olanların bir tür özetini veriyor ise, aynı şekilde, enflasyon, faiz haddi, pahalılık, emekli maaşlarının tırpanlanması da, arabadaki göstergeler gibi, yanlış ekonomi politikası ve gidişatının özetidir. Üstelik meseleyi sadece yanlış ekonomi politikası ya da plansızlık gibi sudan sebeplerle de geçiştiremeyiz. Günümüzün en çılgın proje taslağı kamu-özel ortaklığı ya da iş birliği veya yap-işlet-devret projeleridir. Neoliberal politikalar bağlamında gündeme gelen yönetişim uygulaması ile ülke ekonomisi iç ve dış güçlü sermaye tarafından soyulurken, parıltılı göstergeleri ile siyasilerin oyuncağı bu projeleri anlamamız ve bunlara karşı çıkmamız gerekmektedir.
Siyasiler doğal tekel kavramını bilmeyebilir. İşte, Özal’ın kırtasiye ile karıştırarak ortadan kaldırmaya çalıştığı bürokrasinin seçilmiş siyasiye akıl verme özelliği bu bağlamda çok önemlidir. Ekonomide olduğu kadar dış siyasette ve tüm alanlarda atanmış bürokratların yaşamsal rolünü anlayamayanların emperyalizme nasıl hizmetkar olduğunu lütfen artık görelim!
- Devlet sermaye çatışması: Bir ilk mi? 01 Şubat 2025 05:43
- Faciayı salt sorumsuzluk olarak görmek yetersizdir 25 Ocak 2025 04:22
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08