‘Lambda virüsü, lambada dansı’ meselesi
Kirvem,
Bir aralar pandemi bahanesiyle ülkemizdeki “alkol trafiği” falan tarihlerde veya feşmekan saatlerde kesinlikle yasakken, şimdilerde de gecenin bir vaktinde müziğin “azı karar, çoğu zarar” fermanıyla gele gele nihayet gelip dayandığımız bu günlerde; Allah’ın izniyle kovid-19 lakaplı bu virüsün şerrinden çok şükür kurtulduk, kurtuluyoruz derken, aslında bu bapta henüz çayı görmeden paçalarımızı sıvadığımız anlaşılıyor…
Önceleri şu aşı veya bu aşıların serencamını şaşı gözlerimizle bir taraftan izlerken, diğer yandan da cebi cepkeni zaten delik deşik olan devletimizin bütçesinden, kevgire dönüşmüş hazinesinden hesapça uygun fiyatlarla, yani ona buna komisyon falan fıstık ödemeden, onu bunu koruyup kollamadan, helale hile katmadan güçbela aldığımız bu aşılarla halkımızın sağlığı için gereken her türlü gayreti sarf ettiğimizi her fırsatta dillendirip durduk ama, beri yandan da atalarımızın buyurduğu, “Acele işe şeytan karışır” deyimini nedense unutup, dahası da; bu nemrut virüsün başımıza ne türlü herzeler açacağı tam anlamıyla henüz belli değilken, hatta tıpkı bir vakitler ülkemizin yollarındaki bilumum kamyon, kamyonetlerin kasalarında, içlerine tıklım tıkış doluştuğumuz minibüslerin camlarında özenle yazılmış olan “Acele giden ecele gider” uyarısını da sanki bir kalemde silip, maskelerimizi fora edip, fiziki mesafe kurallarını iplemeyip, dolayısıyla düğün dernek, bayram seyran havalarına büründüğümüz tam da şu günlerde; dünyanın her tarafındaki telgraf tellerine konan kuşların cik cik çitlembik makamında öterken verdikleri nahoş haberlere bakılırsa; anlaşılan o ki, kısa bir müddet önce Şi Cinping’in ülkesinden yola çıkan bu virüsün hâlâ “in” veya “cin” mi olduğunu bir türlü çözemediğimiz için başımız yine belada!
Bu ceberut virüsün kökünü dünya alem hep beraber kuruttuk, kurutmak üzereyiz, bu kulvarda yolun sonuna geldik, geliyoruz diye sevinirken, bu kez de, nerden, nasıl peydahlandığını bilemediğimiz bu virüsün şimdi de aynı soyun sopu olan akrabalarıyla, torun ve torbalarıyla müşerref olunca, yine sil baştan feleğimizi şaşırdık…
Nitekim adıyla sanıyla, daha da doğrusu uluslararası Interpol kayıtlarına göre, ismi Kovid, sabıka numarası 19 olan, keza dünyanın dört bucağında kırmızı bültenle aranan bu sergerdenin piyasaya yeni yeni çıkan Hintli akrabalarının bir kısmı Delta aşiretini temsil ederken, kimileri de bununla yetinmeyip bir de asaletlerine ilaveten ekledikleri “Plus” tamlamasıyla Delta Plus kisvesi altında caka üstüne caka satmaları sanki yetmezmiş gibi, bu sefer de, “Hoppala yavrum yaz geldi, çarşıya kiraz geldi, aldım on paralık, o da bana az geldi” türküsünü tamburuyla dillendiren Lambda virüsüyle “lambada” dansına, milletler camiası olarak ister istemez hazırlanıyoruz…
Önceleri uyduruk bir kovid lakabıyla ortaya çıktıktan sonra ufak tefek askeri kamuflajların yanı sıra, keza bukalemun misali renk değiştirmenin ardından; Delta, Delta Plus derken, şimdilerde de Lambda unvanıyla ortalıkta gezinmeye başlayan bu virüsün, ezeli ve ebedi düşmanımız olan “şımarık” Yunanlıların yirmi dört harften oluşan alfabelerine göre, bundan sonraki varyantları da belki de “Pi”, “Psi”,“Theta”, “Tau” ya da “Sigma” gibi saçma sapan adlarla kuyruğa girip, bir bakıma dünyanın zaten olmayan huzurunu hepten mi kaçırırlar, bunun en kestirme cevabını belki de ömrünü tarih yazmakla geçiren amcaları Herodot’a sormak mı gerekir bilemiyorum Kirvem!
Evrensel'i Takip Et