11 Temmuz 2021 00:02

Evrimsel biyoloji ve genetikte devrimci bir çınarın ardından: Richard Lewontin

Richard Charles Lewontin

Fotoğraf: Museum of Comparative Zoology, Harvard

PAZAR
Paylaş

Bilim dünyası, 4 Temmuz’da Richard Charles Lewontin’i, öğrencilerinin ve yakınlarının hitabıyla “Dick”i 92 yaşında kaybetti. Lewontin yaklaşık 72 yıldır birlikte olduğu sevgili eşi Mary Jane Lewontin’in ölümünden 3 gün sonra hayata gözlerini yumdu.

Lewontin, “Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şey anlamlı değildir” diyen Theodesius Dobzhansky’nin doktora öğrencisiydi. Büyük bir evrim savunucusu olmasının yanında, ana akım evrimsel biyolojinin, biyolojik ve genetik determinizmle sosyobiyolojinin katı bir eleştirmeniydi. Kalemi keskin bir akademisyen ve bilim yazarıydı. Çalışmalarını tek bir köşe yazısında özetlemek oldukça zor ve ona büyük bir haksızlık olur ancak kısaca şunları söyleyebiliriz.

Lewontin’in ana çalışma alanı, insanlardaki ve diğer hayvanlardaki genetik değişimler (varyasyonlar) idi. O ve öğrencileri, bunları çalışırken istatistiki yöntemlerle moleküler biyoloji yöntemlerini uygulayarak evrimsel değişimin mekanizmalarının anlaşılmasında büyük bir yol kat etmemizi sağladılar. Çalışmalarıyla türler, topluluklar ve bireyler arası genetik ve fenotipik farklılıklar konusundaki yanlış ön kabullere dayanan ırkçı ön yargılar alaşağı edilmiş oldu. Geçmişte türler arasında fenotipsel (dış görünüşsel) farklılıkların arkasında gen düzeyindeki büyük değişimlerin, mutasyonların yattığı düşünülürdü. Lewontin’in sirke sinekleri (Drosophila), çekirgeler ve insanlar üzerinde yaptığı çalışmalar, fenotipsel çeşitliliğin arka planında beklendiği kadar büyük genetik değişikliklerinin yatmadığını ortaya koydu. Bu, o yıllarda “beyaz ırkın” zekasal üstünlüğü iddialarını savunanlara büyük bir darbe vurdu.  

Biyolojiyi ve evrimi canlıların diyalektik ilişkileri bağlamında ele aldı ve “doğa mı, çevre mi” (“nature vs. nurture”) tartışmasının ilerletilmesi konusunda, canlılarda görülen daha karmaşık özelliklerin, genlerde görülen tek tek mutasyonlarla açıklanmasından ziyade, canlı ve içinde yaşadığı niş ve bunların birbiriyle karşılıklı etkileşimiyle ortaya çıktığı perspektifini ortaya koydu. Lewontin’in “niş inşası” olarak 1983 yılında öne sürdüğü görüşüne göre canlılar çevrelerindeki koşullara edilgen bir şekilde yavaş yavaş uyum sağlamazlar. Tam tersine etken bir şekilde, diğer çevresel seçilim kaynaklarını da etkileyebilecek çevre koşullarını inşa eder ve değiştirirler[i]. Canlılar bizzat bu değişimin hem öznesi, hem de nesnesidir. Canlının yaşadığı niş, onun bu karmaşık özelliklerini belirlemektedir. Canlı, aynı zamanda içinde bulunduğu, yaşadığı bu nişi etken bir şekilde yaşamı boyunca değiştirerek, şekillendirerek onunla dinamik bir ilişki içindedir. Bu diyalektik ilişki, canlının karmaşık özelliklerinin ortaya çıkışını sağlar.

Lewontin, evrimsel biyolojide ana akım adaptasyoncu programı kıyasıya eleştirdi. Stephen Jay Gould ile birlikte 1979 yılında yayımladıkları “The Spandrels of San Marco and the Panglossian Paradigm: A Critique of the Adaptationist Programme” kitabında Venedik’teki San Marco bazilikasının kubbesinin altında yer alan köşebentlere (spandrel) ve Voltaire’in Candide romanındaki kurgusal karakter “Pangloss”a yaptıkları iki gönderme ile adaptasyoncu görüşü eleştirirler. Gould ve Lewontin’e göre, köşebentlerdeki mozaik tasarım “O kadar ayrıntılı, uyumlu ve amaçlı ki analizimizin başlangıç noktasında, onun, kendisini çevreleyen mimarinin bir anlamda sebebi olduğunu görme eğiliminde olduğumuzu savunuyoruz”. İkili daha sonra, bunun uygunsuz olacağını, çünkü köşebentlerin kendilerinin “Mozaikçilerin çalıştığı bir alan sağlayan” mimari bir kısıtlama olacağını yazar. İkili, bu köşebentler ile canlı organizmaların evrimsel kısıtlamaları, bir özelliğin mevcut kullanımı ile evrimleşme nedeni arasında ayrım yapma ihtiyacı arasında bir benzetme yapar. Pangloss şahsında ise erekselciliğin eleştirisi yapılır.  Pangloss, yaşadığı dünyanın mümkün olan en iyi dünya olduğuna inanır. Pangloss’un “Her şey en iyi amaç için yapılmıştır. Burunlarımız gözlük taşımak için yapılmıştır, dolayısıyla gözlüklerimiz var. Bacaklar açıkça pantolon için tasarlanmıştır ve biz onları giyeriz” şeklindeki sözlerinde somutlaşan bu görüş, evrimde adaptasyonculuğun ve canlıların bir amaç uğruna evrimleştiği fikrinin yansıtıcısıdır.

Kanımca Lewontin’in, iyi bir bilimci olarak, öğrencilerinin de özgür bilim yapmasının önünü açmak üzere kurguladığı araştırma ortamı ve Marksist kimliği, çalışmalarının deneysel ve düşünsel derinliğini artırmış, bugün bilimde çığır açmış olan daha bütünsel sonuçların çıkmasını sağlamıştır.  Güle güle Dr. O. Sophila![ii]

[i] Lewontin R. 1983. Gene, organism, and environment. In Evolution: From Molecules to Men, ed DS Bendall, pp. 273–85. Cambridge: Cambridge University Press

[ii] Lewontin’in Harvard Üniversitesi ofis kapısında yer alan bir kartta, çalışmakta olduğu model organizma Drosophila’ya (sirke sineklerine) atfen Dr. O. Sophila yazar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa