15 Temmuz 2021

Devlet tavrı

Fotoğraf: Evrensel

Bazen, “Devlettir ne yapsa yeridir” dersiniz. Demeyin. Siz devlet için değil, devlet sizin için vardır. En büyük örgüt/örgütlenme  devlete dair olandır.

Devlet dediğiniz, vergilerle, doğrudan ya da dolaylı vergilerle ayaktadır. Onu bu açıdan ayakta tutan en önemli güç, sizin verdiğiniz vergilerdir. Memurdan, işçiden, işverenden, esnaftan alınan ya da kim olursa olsun, zengin fakir, şekerden, tuzdan, meyvadan, sebzeden alınan vergilerdir.

Devletten açık, net, eylem ve işlemleri öngörülebilir ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun/uyumlu olmasını mı istiyorsunuz? Evet, istemekte haklısınız. Devletin o arada devlet adına hareket edenlerin yani kamu görevlilerinin size yani yurttaşlara karşı yasalarca belirlenmiş  ödevi/yükümlülüğü vardır.

Kamu görevlisi, başka bir ifade ile memur,  devletin asli ve sürekli görevlerini yerine getiren kamu hizmeti görevlileridir.

Sizin için varlar. Siz insanlar, vatandaşlar için…

Mesela Türk Hava Yollarının siz hiç uçuş iptalleri ile ilgili size bilgi verdiğini, uçuşun neden iptal olduğuna dair bir bilgi verdiğini duydunuz mu? Ben duymadım. Size iade ya da değiştirme seçeneği sunarlar. Seçenekler arasında açık, net bir biçimde iptal gerekçesini açıklamazlar. İletişim merkezindeki görevliler de bilmezler, sanırım. Onlar da başkaca bir bilgi vermezler, veremezler.

“Devletin iptal etme hakkı yok mu ?​” derler bazen, siz eleştirdiğinizde, bilgi istediğinizde.

“Devlet hakkı!”

Devlet hakkı diye bir şey yok. Devletlerin yükümlülüğü var. Bir de yetkileri. Bu yetkiler de uluslararası sözleşmelerde ve anayasa ve yasalarda belirlenmiştir. Devlet-yetkili görevlileri de yetkilerini bu çerçevede kullanabilirler.

Hakim anlayış şudur: Kamu görevlileri her durumda haklıdır. Onlar hiç eksik, kusurlu, hatalı ya da yanlış bir işlem yapmazlar.

Yanlışı, eksiği gediği vatandaş yapar. Devlet yapmaz.

Bir de güvenlik güçleriyle ve yargıyla ilgili işlerinize -soruşturma ve davalar- bir bakın. Ya da kadınsınız, çocuksunuz, hayatınız tehlikededir. Her gün öldürülüyorsunuz. Katiller ve potansiyel katiller serbestçe dolaşıyorlar. Erkek katillerden bahsediyoruz. Bu insanlar erkek ve eştir, kocadır, amcadır, dayıdır, sevgilidir, nişanlıdır.

Öldürmeye, şiddet uygulamaya hak görüyorlar kendilerini.

Veya bir suç soruşturmasında görevli adli ve güvenlik görevlisi, size itiraf ettirmeyi, suçu üstlenmeniz için işkenceyi meşru bir davranış olarak görüyor.

Vatanın ve milletin, işkence yaparak kurtulacağına inandırılıyor.

Kanunsuzluk ve vahşet, insanlığa karşı işlenmiş suçlar, göz yumulan eylemler haline geliyor, getiriliyor.

Devlet tavrı her bir durumda insan hakları sınavında çakıyor.

İnsan hakları ve özgürlüklerine yabancılaşıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birinci maddesinin başlığı, “İnsan haklarına saygı yükümlülüğüdür”. Devletiniz, size her gün zulmeder, hakları ve özgürlükleri tanımazsa, bu yükümlülüğe aykırı hareket ediyor demektir.

İnsan hakları ve demokrasi, hukukun üstünlüğü ve azınlık haklarına saygı temeldir.

Nutuklar ve “Ben devletim” tavırları karın doyurmuyor. Karın doyursa ne yazar, özgürlük yoksa eğer. Namık Kemal’in “hürriyet kasidesi”nde dediği gibi, “esiri aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten” der geçersiniz.

Lakin olmuyor.

 Özgürlük asıldır ve ekmekle özgürlüğü birlikte düşünmek, talep etmek lazımdır.

Her devlette geçerlidir bu ilke.

Bir de 12 Eylül darbe günlerinde olduğu gibi, mesela Ankara/İstanbul hattında otobüsler şehre giriş ve çıkışlarda kimlik kontrolüne tabi tutuluyor, jandarma tarafından.

“Sizin iyiliğiniz için, güvenliğiniz için” diyorlar.

Sizi, sizin iyiliğiniz için rahatsız ediyorlar.

Pandemiyle ilgisi yok. Ama bahanesi pandemi oluyor.

OHAL her yerde…

Evrensel'i Takip Et