'Nanemolla' meselesi

Van'da bir semt pazarı | Fotoğraf: MA
Kirvem,
Ülke sathındaki bu baştankara, bu falsolu gidişatımız tıpkı yampiri yürüyen çağanozlar misali daha ne zamana kadar böyle sürüp gider, bu biteviye, bu yeknesak “bozuk düzen” bundan kellim acaba hangi menzillere doğru nasıl yol alır, hatta her defasında sanki bukalemun gibi ikide bir renkten renge mi dönüşür, bunun cevabını “sokaktaki vatandaş” kimliğimizle henüz doğru dürüst nedense bir türlü bulamadık vesselam!
Son zamanlarda, özellikle de şu son günlerde memleketimizin hal ve ahvaliyle ilgili sorunlarımızın kimileri, hani deyim yerindeyse incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz ya da devede kulak misali ufakken, diğer yandan kimi sorunlarımız da, her geçen günün ardından yuvarlana yuvarlana nihayetinde devasa bir kartopundan ziyade, neredeyse heyelan boyutlarına ulaştı, ulaşıyor…
Halkımızın kahir ekseriyeti, daha da doğrusu ellerindeki boş fileleriyle çarşı pazar dolaşan vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu, ülkemizin bu sallapati halinden memnun olmadıklarını arada bir, “Derdimi ummana döktüm asumana inledim…” deyip dillendirirken, kimileri de; duvardaki çengellerde asılı duran tozlu tamburlarını, bağlamalarını, kemençelerini indirip, “Karadır bu bahtım kara…” türküsünü “gıygıy” makamında bıkıp usanmadan çalıp çığırıp, böylece ülkemizin tepesinde tamı tamına son on dokuz yıldan beri “taht” kurmuş muhterem reisine, bu sazlı sözlü nağmelerle bir bakıma “subliminal” mesajlar yollayıp, dolayısıyla dertlerine derman arıyorlar ama, bu gayretlerine karşılık aldıkları cevap, nedense “tıss” makamında!
Anlı şanlı devletimizin en görkemli, en şatafatlı, en muteber, en “şahsi” makamında oturan cumhurumuzun reisinin, tabii ki öncelikle olmazsa olmaz babındaki “yahşi” direktiflerini anında, tez elden devreye sokmak için “kuyruk” oluşturan “emir erleri”nin yanı sıra, ayrıca hemen her şeye tuz, biber, salça, tere, dereotu, bol miktarda da maydanoz kesilen bilumum kadrolu, bordrolu “danışmanlar” ordusunun gece gündüz demeden, ha baban de babam ordan burdan derleyip, toparlayıp, akabinde de bu “yüksek makamın dikkatine” arzettikleri “raporlar” sayesinde; ülkemizin maddi, manevi, dahili, harici sorunlarının hepsi, sanki tereyağından kıl çekercesine çözülüp bertaraf edildiği gün gibi aşikarken, buna rağmen ortalıkta “avara kasnak” gibi dolaşıp, öte yandan da memleketimizin bölünmez bütünlüğüne çomak sokmak için kendi aralarında yarışan bilumum düşmanlarımızın; bu menfur, bu mendebur emelleri kursaklarında düğümlenip kaldığına göre, demek ki geride kalan bu on dokuz yıllık “iktidar“ dönemindeki icratların tümü, “Görünen köy kılavuz istemez” misali memleketimizin hayrına, milletimizin ali menfaatlerine vesile olmuştur çok şükür…
Vee fakat, bunun, bu iktidarın kadrini, kıymetini maalesef bilmeyen içimizdeki kimi gafiller, “Havasına suyuna, taşına toprağına, bin can feda…” şarkısını koro halinde onurla, gururla haykırıp, yeri göğü inletmeleri, “kanun hükmündeki kararnameler” tarzında yerine getirmeleri gerekirken, bunun yerine tam aksine hinlik, cinlik, hainlik edip, ardından da; bozuk, cızırtılı plak gibi, “Kara bahtım, kem talihim taşa bassam iz olur, ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur…” nakaratıyla ortalığı durduk yere velveleye vermek için çırpınıp durduklarına bakılırsa; o zaman memleket sathındaki gidişatımızın sonu, halimiz ahvalimiz belki de tümüyle “nanemolla” havalarında mı sürüp gider, bilemiyorum Kirvem!
Evrensel'i Takip Et