17 Temmuz 2021 23:44

Ahmed Arif’in saklı kitabı

Diyarbakır'daki Ahmed Arif büstü | Fotoğraf: DHA

PAZAR
Paylaş

Refik Durbaş sormuş Ahmed Arif’e. “Yeni kitabının adı ne olacak? Söylemesen de bir ipucu verir misin?”

Ahmed Arif Anlatıyor üst başlığı ve Kalbim Dinamit Kuyusu adıyla bildiğimiz kitapta belgesi var her şeyin, olanca açıklığı ve gizliliğiyle nice bilgiye ulaşmak mümkün. Refik Abi sormuş, Ahmed Arif anlatmış bir güzel. Uzun bir söyleşi. Kısa bir giriş yazmış söyleşinin başına, Refik Durbaş 16-17 Ocak 1990 imzasını da atıvermiş.

Yanıt vermiş Ahmed Arif: “Yeni kitabımın adını çok seveceksiniz. Çok romantik bir ad. (…) Bu adı bir tek Cemal Süreya biliyor. Şunu söyleyeyim, ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’e benzer bir ad.”

Ben bu kitabı 90’lı yılların ortalarında okumuştum, geçen gün şair arkadaşım Binali Duman’ın evinde görünce ödünç aldım, bu satırları da oradan aktarıyorum.

***

Refik abi söyleşinin yapıldığı zamanların şiirine dair şu yanıtı almış Ahmed Arif’ten: “Şimdi senin şiirini de seviyorum, Ahmet Erhan’ın şiirini de… Oysa ikinizin şiiri de bana yabancı…”

***

27 Eylül 2013 gününün akşamı Silivri’de bir araya gelip Ahmet Erhan Parkı’nın açılışına katılmıştık. Refik Abi, “Bir dünya muhaciri idi” demişti Ahmet Erhan için yaptığı konuşmada. Çok insan vardı, çok insan biraradaydık. Parkla ve açılışıyla ilgili muhtelif yazılar yazdığım için burada ayrıca o günü yazmayacağım ama sahilde tahrip edilmiş Nâzım Hikmet heykelinin yanında hısım akraba poz vermiştik gün içinde, parkın açılış saatlerinde bir avuç şair Ahmet Erhan adına çocuklar gibi şendik.

O gece yemekte yan yana oturduğumuzda sormuştum Refik Abi’ye. Ahmed Arif yeni kitabından bahsediyor söyleşide, kitapta geçiyor, adını söylemese de biz onun yeni kitabı olduğunu, ikinci bir Ahmed Arif kitabı okuyacağımızı müjdelediğini ama ortada böyle bir şeyin olmadığını söyledim.

Dedi Ahmed Arif şiirlerini kağıda yazmak yerine zihninde tutardı, aklına yazardı..

Hadi ben kalem seviyorum, daktilodan geldim; ama zaten kalem ve daktilo bilgisayar hükmüne kadar geçerli yazın aletleri değil miydi? Yazmak, yazarak çalışmak varken her şeyi belleğinde tutmak niye ki?

Meğer telefon numaralarını da ezberlemezmiş Ahmed Arif; ayıptır söylemesi çok insan bilerek ezberlemez. Aklında ne kadar az şey tutarsan o kadar iyi. Kendi içinde bir nedeni var elbet, bunu en iyi devlet bilir.

***

Faşistler Togliatti’yi vurdu. Komüntern’de görev almış, sürgünde kalmış bir İtalyan komünisti Palmiro Togliatti. Müthiş işler başarmış dünya barışı ve sosyalizm adına; dünya sosyalist hareketini etkileyen bir insan vurulunca Ahmed Arif de onun için bir şiir yazmış. Ahmed Arif bu, yazar. “Cezayirli Cemile Buhayrad’a Mektup” da yazmamış mıydı? Canım Bay Selim Temo bu mektubu ince ince işleyen bir yazıyı teslim etmiştir edebiyat arşivimize.

Yüz bin dala konduk, mevzuya gelemiyoruz bir türlü. Ahmed Arif ceketinin cebine koymuş Togliatti için yazdığı şiiri. Şimdi neden kağıda yazmış diye soran olacak, sorunun yanıtı bende değil, Refik Durbaş’ta.

Ceketinin cebindeki şiiri biri hacılayıp çoğaltmış bir güzel. Ahmed Arif adını vermek istemediği zayıf  ve çelimsiz kişi için “arkadaş kılığındaki adam” diyor ve olayı alçaklık ve provakatörlük olarak adlandırıyor… Bu kişi çaldığı şiiri 80 nüsha çoğaltarak dağıtıyor. Bundan günler sonra haberi oluyor şairin ama o sırada bir dostu, yakın arkadaşı Melahat Hanım, bu şiir evindeki radyonun arkasında bir rulo halinde bulunduğu için gözaltına alınıyor. Şiirin altında imza ve işaret yok! Şiir suçtur!

Ahmed Arif yazdığı şiir nedeniyle arkadaşı ve Türkiye Gençler Derneği Yönetim Kurulu üyesi Melahat Hanım’ın gözaltına alındığını öğrenince soluğu karakolda alır. “O benim şiirimdir” diye ortada bir suç varsa üstlenmekte, suçlu varsa aranmamasını kendisinin geldiğini söylemektedir. Mesele şiir midir, derneğin kapatılması mı, bu sorunun yanıt için de uzun uzun açıklamalarda bulunmuş Ahmed Arif…

Refik Abi’nin dediğidir ki, bu olaydan sonra bir daha dikkat kesilmiş, şiirileri nedeniyle kimsenin polislik olmasını istememiş Ahmed Arif; yazarak değil ezber ederek aklında tutmuş şiirlerini. Öldüğünde de kendisiyle birlikte toprağa götürmüş. Refik Abi bu meseleyi gazetedeki bir yazısında da dile getirdi, Atilla İlhan’nın gözaltına alındığı ortaokul yıllarına götürdü mevzuyu ve ustalıkla bağladı elbet. Ustam!

Neleri kaybettiğimizi, nelerden mahrum kaldığımızı, arşivini kendinde saklayan insanların varlığıyla zenginleşen hayatımızın onların eksilmesiyle nasıl çöle döndüğünü başka nasıl anlatmalı?

Ahmed Arif’in kitabında olmayan şiiri aşağıda. İlk defa yayımlandığını iddia edecek değilim elbette, arandığında hemen bulunabilecek bir sürü mecra var. Ben “Kalbim Dinamit Kuyusu”ndan aktarmayı tercih ettim. Ahmed Arif  zaman tanımak istemiş şiire ama nafile. “Şimdi buna şiir denir mi denmez mi? Olsa olsa bir dölüt, cenin. (…) Bu ancak öyle sanıyorum, edebiyat tarihçilerini, araştırmacıları ilgilendiren bir konu olabilir. Yoksa halkın huzuruna çıkacak bir şiir değil bence…”

“Palmiro, Palmiro şanlı işçi/ Sıcak yaralarındaki barut kokusu/ Kesik, anaların sütü/ Ve kaçmıştır bebelerin uykusu/ Korku katedrallerinde yarımadanın/ Güngörmüş meydanları Roma’nın/ Bizimledir/ Mavi mavi eser deniz meltemi/ Sicilya’nın güneşli kalçaları/Bizimle kartpostal dalgınlığında Napoli bahçeleri/ Bizden yanadır hava/ Bizden yanadır su/ Bizden yanadır Sinyor de Gasperi’nin/ Ve bütün sinyorların korkusu/ Ürkmüştür manastır fareleri."

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa