Kuşkularım var

Ekran görüntüsü: MA
Geçtiğimiz günlerde Kur’an kursunda kalan 12 yaşında bir çocuğun intihar haberi ile sarsıldık. İntiharın kendisi sarsıcı olduğu kadar, bu olayın intihar olup olmadığına dair kuşkular da hepimizi etkiledi. Tüm intihar iddiaları adli tıp uygulamalarının zorlu alanlarından birisidir. Kuşkuları ortadan kaldıracak, kafamızdaki soruları aydınlatacak olan etkili bir soruşturma ve tıbbi belgeleme, kapsamlı bir otopsi incelemesidir.
Otopside ölüm nedeniyle birlikte ölüm şeklinin, yani kaza, intihar veya cinayet olup olmadığının da aydınlatılması gerekir. Otopsi deyince yalnız morgda beden üzerinde yaptığımız inceleme anlaşılmamalı. Otopsi işlemi olay yerinde başlar. Türkiye’de pek alışık olmasak da bu ölümü tıbbi boyutuyla araştıracak olan adli tıp uzmanı gelmeden hiç kimse ölen kişiye ve bulunduğu yerde onunla ilişkili olabilecek eşya, leke, iz gibi delil niteliği taşıyabilecek şeylere dokunmaz. Olay yeri koruma altına alınır. Fotoğraflanır. Adli tıp uzmanı geldiğinde ölenin giysileri ile birlikte ilk muayenesi olay yerinde yapılır. Ölenle ilişkili olabilecek delillerin bulundukları yerde bir kroki üzerine numaralandırılarak çiziminden sonra bu deliller incelenmek üzere toplanır, ölenin bedeni morga kaldırılarak tek tek kayıt altına alınan giysiler çıkarılıp fotoğraflanır. Bedenin dış muayenesi ardından açılarak tüm organ, sistem muayeneleri yapılır, organ ve vücut sıvılarından örnekler alınır. İlgili laboratuvarlara yönlendirilir. Laboratuvarlardan gelen sonuçlar, bedenin dış ve iç muayenesi, olay yeri incelemesi ve olay yerinden toplanan delillerin laboratuvar sonuçları ve elbette olay öyküsü birlikte ele alınarak ölüm nedeni ve ölüm şekline ilişkin bir değerlendirme yapılır. Tüm bilimsel olanaklardan yararlanıldığı koşullarda dahi olayın oluş şekli ve her olaya özgü ortaya çıkabilecek sınırlılıklar nedeniyle tüm dünyada her yirmi otopsinin biri sonuçsuz kalmaktadır. Türkiye’de olay yeri aşamasında adli tıp uzmanı varlığı yaygın bir uygulama olmadığından, olay yeri ve özellikle olay öyküsüne gereken önem de verilmediği için sonuçsuz kalma oranı daha yüksek olmaktadır. Bu kadar genel bilgi üzerine, başta sözünü ettiğimiz çocuk intiharı iddiasına geri dönelim.
Haberlere göre çocuğun ölmeden önce bulunduğunu ve hastaneye kaldırıldığını öğreniyoruz. Kurtulsaydı sevindirici olabilecek bu durum, ölümle sonuçlandığında olay yerinin gerektiği gibi incelenememesinden kurtarma girişimleri sırasında birtakım delillerin ortadan kalkmasına, yeni bazı izlerin oluşmasına birçok zorluğu barındırıyor inceleme yapanlar için. Bedenin incelenmesi, alınan örneklerin laboratuvar sonuçları kalıyor elimizde. Elbette o Kur’an kursundaki diğer çocuklarla psikolog eşliğinde yapılacak görüşmeler, aile öyküsü gibi etkili bir soruşturmanın tüm aşamalarının hâlâ ulaşabileceğimiz bilgiler içereceğini ve sorulara yanıt oluşturabileceğini biliyoruz. Bu aşamalar da dahil, tüm aşamalarda bağımsız gözlemci ve yargının bileşenlerinden avukatların varlığı da kuşkuların giderilmesinde önemli araçlar. Oysa bu konuda nasıl bir yol izlendiğini görünce soruların artacağı, kuşkuların derinleşeceği muhakkak. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve Muş Barosu Çocuk Hakları Komisyonu, soruşturmayı yürüten Muş Cumhuriyet Başsavcılığıyla görüşmüş ilgili haberlere göre. Dosyanın içeriğiyle ilgili gizlilik kararı nedeniyle bilgi alamamışlar. Basının olayları ele alış biçimiyle ilgili sorunlar olabildiğini görüyoruz zaman zaman. Kullanılan dil, haberin intihara yönlendirici nitelik taşıması söz konusu olabildiği gibi yakınını yitiren insanların yasına hürmetsiz yaklaşımlar da sergilenebiliyor. Basına yönelik bir sınırlama anlaşılabilirse de avukatlara yönelik getirilen gizlilik kendi başına kuşkuları çoğaltacaktır. Özellikle son dönemlerde bu tür ortamlarda artan çocuk istismarı iddiaları, istismarın kanıtlandığı koşullarda dahi “iyi hal indirimi” adı altında cezasızlığa yönelen yargı pratikleri kuşkularımızı haklı çıkarmaktan öteye gitmiyor. Elbette neden kuşku duymamız, hangi soruları sormamız gerektiğini bilmekte yarar var. Örneğin ası ile intihar eylemlerinde intihar edenin boyundan daha alçak bir yere kendisini asması sıklıkla gördüğümüz pozisyonlardan biridir. Hayır, kuşku uyandırmaz bu pozisyon!
Ancak daha önce çocuk istismarından sorumlu bulunmuş, iyi hal indiriminden cezası azaltılmış birinin; “Yanlış yapılmış olabilir, kin besleme, kibir besleme. Müslüman’ın Müslüman’da hakları vardır. Görmezlikten gel, duymazlıktan gel, bilmezlikten gel. Zaten bir insan her şeyi görürse, duyarsa mutlu olmaz. Görmeyeceksin, duymayacaksın, bilmeyeceksin. Öyle değil mi?”, ifadesi dahi tek başına ceza indiriminden yararlanmaması gereğine işaret ederken yargının bu türde yaklaşımlarını bilenler olarak bizler için bu olaydaki gizlilik kararı fazlasıyla kuşku uyandırıcıdır.
Evrensel'i Takip Et