19 Temmuz 2021

Küba, Peru, Şili, Haiti…

Fotoğraf: Küba Komünist Partisi

Literatürde kendine yeni yeni yer bulmaya başlayan bir kavram var: Yeni tarz darbecilik. Peru’da Ollanta Humala’nın, Honduras’ta Manuel Zelaya’nın, Brezilya’da Dilma Rousseff’in iktidardan düşürülmesi süreçlerinde temel karakteristiklerini gördüğümüz bir iktidar değişikliği modeli. Sermaye gruplarının hakim oldukları medya tekelleri sayesinde zeminini hazırladıkları, siyasetteki temsilcileri ve yargı mensupları ile koordineli bir biçimde örgütledikleri, orta sınıfların desteğini almaya çalıştıkları, dışarıdan gelen yardımlarla güçlendirdikleri yeni bir iktidar blokunun oluşturulmasına tekabül eden bir kavram. Bu tarz bir iktidar değişiminin en son örneğini Bolivya’da Evo Morales’in yeniden başkan seçildiği 2019 seçimlerinde görmüştük.

Bu seçimlerde, yurt dışı medyanın da Amerikan Devletleri Örgütünün de belirleyici rolleri olmuştu. Bu tarz iktidar değişikliklerinde meşruiyetin de yine subjektif ilkeler üzerine kurulduğunu hatırlamak gerek. Örnek vermek gerekirse, Venezuela’da Batı ülkelerinin birçoğu tarafından halen resmi devlet başkanı olarak kabul edilen Juan Guaido’nun başkanlığının bugün için hiçbir hukuki ya da fiziki temeli yok. Ancak Guaido, Şili’nin Venezuela’daki büyükelçisini belirleyebilecek, Venezuela’nın parasal kaynaklarını uluslararası bankalar tarafından dondurabilecek kadar da destekleniyor. Bu bağlamda bölgede siyasetin hızlı bir biçimde meşru zeminden kaydığını görüyoruz. Yakın zamanda ABD menşeli paralı askerlerin muhalefet içindeki bazı gruplar ile Venezuela’da darbe yapmaya teşebbüs etmeleri de buna örnek olarak verilebilir.

Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moïse’nin geçen hafta suikasta uğrayarak öldürülmesinin altından da yine ABD’de yaşayan muhalif grupların finanse ettiği Kolombiyalı ve ABD’li paralı askerler çıkıyor. Haiti’de iktidarı ele geçirmeye çalışan tüm gruplar an itibariyle CIA ile müzakere halinde bulunurken bölgenin en yoksul ülkesi yeni bir çatışma ve kaos sarmalının içine giriyor.

Benzer karakterdeki iktidar mücadelelerini bölgenin tamamında görmek mümkün. Peru’da seçilmiş Başkan Pedro Castillo’nun göreve başlamaması için medya ve sermaye grupları ve Fujimorici orta sınıflar ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Seçimleri az bir oranla kaybeden Keiko Fujimori seçimlere itiraz ederek destekçilerini sokağa dökmüştü. Bugün ise büyük medya kuruluşlarında Castillo yemin etse bile kendisini başkan olarak değil meşruiyeti olmayan ve ‘Başkan olarak ilan edilmiş’ bir kişi olarak tanıyacağını söyleyen gazeteci ve siyasetçiler boy gösteriyor. Bir diğer grup ise kongre çoğunluğuna sahip olmayan Castillo’yu başkan seçildikten sonra görevden alma planlarını yapmaya başladı bile.

Şili’de kurucu konvansiyon anayasa yazma sürecinde merkezi hükümetin fiziksel ve medyatik kısıtlamaları ile mücadele etmek durumunda. Komik gelebilir ama hukuken kısıtlı süresi olan konvansiyon ilk günlerde mikrofon olmadığından toplantılarına başlayamamıştı. Şimdiden konvansiyonun bir sene içinde anayasa yazamayacağı yönünde bir hava oluşturulmuşa benziyor. Aynı şekilde seçimlerle oluşturulmuş konvansiyonun meşruiyeti medyada tartışılıyor, toplantılar ikincil tartışmalar ile sabote ediliyor.

Küba’da ise yine ABD merkezli bir müdahale ile karşılaşıyoruz. 11 milyonluk bir ada ülkesinin 60 senedir ekonomik olarak boğazını sıkan ABD’nin pandemi döneminde ağırlaştırdığı yaptırımların meşruiyeti tartışılmazken, Küba’nın sosyal medyayı kısıtlaması dünya basınında geniş yankı uyandırıyor.

Her halükarda küresel emperyalizm bazı ülkelerde otoriter iktidarların değişmemesi için bazı ülkelerde de mevcut iktidar bloklarını değiştirmek için aynı stratejileri uygulamaya hız vermiş gibi gözüküyor. Yeni emperyalizm yeni darbecilik ile kol kola bölgede çatışma, yoksulluk ve ölüm saçmaya devam ediyor. Ama ‘meşru’ yollardan.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çocukları öğüten çark

Çocukları öğüten çark

Yoksulluğun pençesindeki ailelerin çocukları tüm dünyada acımasızca emek piyasasına çekilirken, Türkiye kapitalizmi bu konuda en önde koşuyor. Çarklar köle koşullarında dönsün diye devlet gücünü seferber etmekten geri durmayan iktidar, milyon milyon işçileştirdiği çocukların da uzun ve ağır çalıştırılmasına, onlarcasının ölüme sürüklenmesine göz yumuyor.

2.3 milyon çocuk MESEM kapsamında günde 8-10 saat çalışıp ustalık belgesi aldı

15-17 yaş grubundaki neredeyse her 4 çocuktan biri çalışma hayatında

71 çocuk 2024'te çalışırken hayatını kaybetti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et