Yeni YÖK, sahte üniversiteler
İhsan Doğramacı, Yekta Saraç, Erol Özvar | Fotoğraflar: İhsan Doğramacı Vakfı & DHA Kolaj: Evrensel
YÖK başkanı değiştirilmiş. Birkaç söz söylemek gerek. Ama önce YÖK neden kuruldu, anımsamakta yarar var. YÖK, 12 Eylül rejiminin ilk özgün kurumuydu. Gençliklerinde gazete bile okumaları engellenmiş cahil generallerin cuntasının ürünüydü. Gazetelerden bile korkan bir zihniyetin ürettiği cuntanın üniversitelerden korkması şaşırtıcı değildi. YÖK, üniversitelerin bir ordu disiplinine uygun olmasını, yani susturulmasını sağlamak için kuruldu.
YÖK ile akademik özgürlük karşısına hiyerarşi, demokratik üniversitenin karşısına “emir demiri keser” anlayışı, kamu yararına çalışan üniversitenin karşısına sanayi ile uyumlu, para odaklı çalışan işletmeler çıkarıldı. 12 Eylül rejimi üniversitelere ayrılan ödeneklerin kısarak üniversitelerin çaresiz kalmasını sağlamaya çalıştı. Ödenek isteyenlere hizaya gelmeleri söylendi.
Ardından üniversite işleyişinde paranın daha fazla ağırlık taşıması, özellikle de öğretim üyelerinin kendileri için kullanabilecekleri paranın çoğalması sağlandı. Amaç, ortak yarardan çok kendi cebini düşünen akademisyenlerle dolu bir üniversite yaratmaktı. YÖK’ün başına getirilen Doğramacı, tam da bu işlere uygun bir kişiydi. Akademik özgürlüğün yok edilmesini sağlayacak en etkili araçlardan biri olan özel üniversitelerin kurulması için çalıştı ve ilk özel üniversitenin başına geçti.
Artık çok açık ki, YÖK üniversiteleri hem 12 Eylül, hem de Türkiye’nin neoliberal kapitalizme geçişinin duyurulduğu 24 Ocak darbesine uydurmakla görevliydi. 24 Ocak sonrasında tüm olası direnişlerin önünün alınması, var olan toplumsal direniş damarlarının kesilmesi gerekiyordu. 12 Eylül darbesi tamı tamına bunun için yapıldı.
Üniversitelerin susturulması gerekiyordu. YÖK üniversiteleri muhalif öğretim elemanlarından, idari personelden ve öğrencilerden temizlemekle görevlendirildi. Üniversitelerin toplumla olan bağlarının mutlaka yok edilmesi gerekiyordu. Tam da bu nedenle, üniversitelerde özgür bir ortam yerine korku iklimi yerleştirildi.
Özetle, YÖK bir yıkım aracıydı. AKP bir süre YÖK’ün baskıcı olduğunu ve değişmesi gerektiğini söylese de, bu söylem tek adam rejiminin kurulmasıyla sona erdi. Üniversitelere tepeden rektör atanabildiği, tüm dekanların bir gün içerisinde istifa etmesi sağlanabildiği bir rejimde YÖK’ün bekçilik işlevinin önemi azalmıştı. YÖK tarafından yapılan açıklamalarda artık yerel kararların önem taşıyacağı belirtiliyordu. Bunun en açık örneği, Ocak 2016’da üniversitelere Barış Akademisyenleri hakkında gönderilen talimattı. Bu talimatta, rektörlüklerden imzacı akademisyenler hakkında “gerekli işlemleri” yapmaları isteniyordu. Üniversite rektörlerinin birer kuklaya dönüştürüldüğü dönemde, gerekli işlemlerin ne olduğu açıktı ve bu işlemlerin yapılacağı da kesindi.
Gelelim görev değişimine. Görevden alınan Yekta Saraç, tek adam rejimin kurulduğu dönemde üzerine düşen her görevi yapan biriydi. Adı anıldığında ilk akla gelen, ceketini ilikleyen ve eğilen memur imgesi olacak. Görevde olduğu dönemde yazdıkları ve söyledikleriyle üniversiteler tarihinin çöplüğünde yerini alacak.
Yerine gelen kişinin farklı olacağını düşünmek yanlış olur. Göreve atanmasının ardından yaptığı açıklamada, “şükranlarımı sunarım,” ve “Allah'tan ülkemize güzel hizmetler sunabilmeyi dilerim,” var. Ardından, “yeni YÖK” sakızları. Kalitenin artırılması, performans, Ar-Ge ve elbette üniversite-sanayi işbirliği var. Elbette, adalet yok, akademik özgürlük yok, özerklik yok. Yani, değişen bir şey yok.
Yeni YÖK ile eski YÖK, giden başkan ile gelen başkan arasında önemli bir fark yok. YÖK yıkım aracı olarak kuruldu ve bugün de bir yıkım rejiminin uzantısı olarak işliyor. Üniversiteleri ve tüm okulları birer propaganda aracı ve birer işletmeye çevirmek isteyen rejimin üniversitelerin çoğalmasını teşvik etmesi ise hiç şaşırtıcı değil. Bugün, sahte üniversitelerle dolu sahte demokrasiyi reddetmek ve direnmekten başka seçenek yok.
- Neden unutturmak istiyorlar? 22 Aralık 2024 04:15
- Çocuk çocuktur! 08 Aralık 2024 04:29
- Soul Behar Tsalik: Gazze’den çıkın! 01 Aralık 2024 04:30
- Profesör Saibaba ardından 17 Kasım 2024 04:01
- Irkçılığa karşı zırh gerek 03 Kasım 2024 04:03
- Almanya, militarizm ve okullar 20 Ekim 2024 04:15
- Nihon Hidankyo kuruluş bildirgesi 13 Ekim 2024 04:15
- Yuval: Soykırıma ortak olmam 29 Eylül 2024 04:54
- Ordunun kıskacındaki gençler 15 Eylül 2024 04:08
- Nükleer felaket önlenebilir 08 Eylül 2024 04:27
- Nükleer kuyu 01 Eylül 2024 04:25
- Oryan Mueller de reddediyor 25 Ağustos 2024 04:40