31 Temmuz 2021 23:51

Yangınlar ve yangın devşirmeye çalışanlar

Manavgat'ta orman yangını

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Daha üç beş gün önce sellerle boğuşuluyordu. Şimdi de yangınlar. Ormanlar yanıyor. Ağacın, kuşun kurdun, börtü böceğin yaşam alanı ormanlar... Günlerdir sürüyor ve “görülmemiş yangın” başlıklarıyla haber oluyor. “Görülmemiş sel”den “görülmemiş yangın”a; memleketin başı belalardan kurtulmuyor.

Sel de yangın da hep vardı oysa hayatımızda. Hiç de ‘görülmemiş’ değildi. ‘Görülmemiş’ diye nitelenmesi sonuçların giderek daha ağırlaşmasından. Bu da kader falan değil elbette. Neden sonuç ilişkisinden bağımsız bir şey yok. Doğanın rant, kâr ve sermaye birikimi adına gözü kara bir şekilde kuşatılıp tüketilmesinden, sel ve yangın gibi öngörülebilir sonuçlara dair bilinen önlemlerin alınmıyor oluşuna kadar bir dizi neden sayılabilir. Özellikle yaz sıcaklarında rutinleşen yangınların böyle ‘görülmemiş’ hale gelmesinin de, ‘görülmemiş’ denilenlerin bu kadar sıradanlaşmasının da nedeni bilinmez değil yani.

***

Bu kadar ‘görülmemiş’ şeyin bu kadar çok görülür oluşu, lamı cimi yok, memleketin nasıl yönetildiğiyle doğrudan ilişkilidir.

Kadersizlik, uğursuzluk, talihsizlik, lanet falan değil.

Uygarlığı ve gelişmişliği “beton sarfiyatı”yla ölçen bir düzenin kendisi felaket değil midir zaten?

Bir dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın ağzından duymuştuk şu sözleri: “Çiçeği böceği boşverin, inşaata odaklanın!”

Çiçek de ağaç da böcek de yanıyor şimdi cayır cayır...

Eminiz ki odaklanılan şey yine değişmeyecek.

Orman içlerine yürüyen beton kervanının istikameti de...

***

“Yanan ağaçların yerine misliyle dikeceğimiz fidanları sahiplenin” çağrısı yapıyor Orman Bakanı!

Hep aynı ezber. En son İkizdere’de dozerlerle girilmiş güzelim vadide duymuştuk bu sözü; ‘misliyle dikeceğiz’!

Yanan sadece ağaçlar değil, binlerce canlının yaşam alanı oysa. Hadi bu bir tarafa; yanan ağaçları neden kurtaramadınız, asıl soru budur. Bu soruyu karartmak için ‘misliyle fidan dikeceğiz’ diyen sayın Bakan’ın, gerçekten de yangına bakmak dışında müsbet bir fonksiyonunun olmadığını bir kez daha gördük. Türk Hava Kurumu’na (THK) ait olup da bugün hangarlarda çürümeye terkedilmiş dokuz uçağın nasıl işe yaramaz olduğunu kanıtlamaya çalışan, eldeki üç kiralık uçakla yetinip “bu kadar yangını öngörmemiştik” diyen ‘pilot’ Bakan! Daha birkaç yıl önce başka ülkelere yardım için gönderilen uçakları soranları ise “biz antikacı değiliz” diye yanıtlıyor.

Yunanistan’da 38, Fransa’da 26, İtalya’da 19, İspanya’da 17 söndürme uçağı varken, Türkiye’de sadece 3 adet kiralık uçak bulunuyor. Yangınla mücadele yöntemlerini doğrulamak için, “elimizde uygun uçak yok” deyip duruyorlar, övünecekler neredeyse.

THK’nun başına atanmış ve yangın gecesi düğünde değil de nikahta olduğunu ispatlama derdindeki kayyum yetkili ise sözkonusu uçakların neden ‘antika’/hurda muamelesi gördüğünü maliyet hesabıyla açıklıyor: “Bunları kullanılır hale getirmek için 4 milyon dolarlık yatırım gerekiyor.” Ortalama bir futbolcunun bonservis parası ya da örneğin Galatasaraylı Falcao’nun yıllık ücretinden daha düşük bir para, T.C. için tasarruf gerekçesi sayılıyor! Ki kiralık üç uçağa ödenen ücret 4 milyon dolarla kıyas bile kabul etmeyecek düzeyde... Orman yangınları, “İtibardan tasarruf olmaz” düsturunun kapsama alanında değil demek ki.

Kime ne anlatacaksın ama. Bilmezlikten değil zaten. Ne yaptıklarını bizden iyi biliyorlar. Öyle olmasa, eldeki uçaklar hurda sayılıyorken, Milli Savunma Bakanı ve Orman Bakanı ayrı ayrı açıklamalarla İnsansız Hava Araçlarının (İHA) reklamını yaparlar mı hiç? Son teknolojiymiş ve çok yararlanıyormuşuz! Ne çok yararlandığımız yangınların akıbetinden belli zaten. İHA’lar yangının yerini, koordinatlarını saptıyor da ne oluyor? Sonuçlar ortada.

Böylesine önü sonu nereye çıktığı belli hesaplarla sermaye birikim modeline arklar kazılabiliyor belki ama karşılaşılan felaketlerle mücadele edilemiyor maalesef. Karartma söylemler ve “80 milyonun duası bizimle” gibi hamasi sözler, eli böğründe yangınları izlemekle yetinen bir iktidar  gerçeğini değiştirmeye yetmiyor.

***

Bitirirken, orman yangınlarından hareketle, çok daha korkunç bir yangının fitilini ateşlemeye çalışan uğursuz hesapları da es geçmeyelim. Resmî yetkililerden bile ‘böyle bir iz yok’ açıklamaları gelirken, ilk elden “teröristlerin sabotajı” teşhisini koyup bir başka yangına koşanlar var. Malum Perinçek hemen yumurtladı mesela: “PKK’nın işidir, HDP hemen kapatılmalıdır!”

Yangınlara tepkiyi şovenizme yöneltmeye çalışan gözü kara bir siyasal gericilik bu. Böylesine açıktan bir hesap içine girer mi, göreceğiz ama iktidar blokunun epeydir nefret diliyle sürdürdüğü düşmanlaştırıcı politika bu en gerici tür ve çizgi için de uygun bir zemin sunuyor.  

Konya’da daha önce de defalarca ırkçı saldırılara uğramış bir Kürt  aileye yönelik katliam, işte bu yangından yangın devşirmeye çalışan faşist çizginin alan açtığı siyasal koordinatlarla birlikte değerlendirilmeyi hak etmiyor mu acaba?

7 insanımızın katledilmesiyle sonuçlanan bu vahşeti sadece “münferit , kişisel husumet” klişeleriyle açıklayıp geçmek, sunulan zemini görmezden gelmek, orman yangınlarından daha fena bir yangını fitillemeye çalışanların hesaplarını da görmezden gelmekle eş değer olmuyor mu?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa