Engin Dinç’in görev karnesi
Engin Dinç | Fotoğraf: MA
Konya’nın Meram ilçesinde aynı aileden 7 kişinin silahlı saldırıyla katledilmesi pek çok yönüyle üzerinde düşünüp sonuçlar çıkarılması gereken özellikler taşıyor.
İçişleri Bakanı Soylu, hemen ardından, olayın “Kürt-Türk meselesiyle ilgili olmadığını” savunurken, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Konya'daki vahşi katliamın ideolojik saiklerle işlendiği propagandası bir provokasyondur” ifadelerini kullandı.Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Provokatif yönlendirmelerin aksine olayın etnik veya ideolojik bir saikle gerçekleştiğine dair bir bulgu söz konusu değil” dedi.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada ise, “İlk bulgulara göre olayın komşu iki aile arasındaki önceye dayalı husumete dayandığı değerlendirilmektedir” denildi.
Konya’ya giderek süreci takip eden arkadaşımız Meltem Akyol ve Konya’dan iki aileyi de tanıyan bazı kişilerle yaptığım görüşmelerden çıkan izlenim, iki aile arasında bir gerilim olsa da etnik yönü göz ardı edilemeyecek duruma işaret ediyor.
7 ferdi katledilen Dedeoğlu ailesi o köye (sonra mahalle olmuş), 1990’ların başlarında Kars’tan göç etmiş bir Kürt aile. Oradaki tek Kürt aile olduğu söyleniyor. Saldıranlar da ülkücü. Aynı ailenin 12 Mayıs'ta mahalledeki 60 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğradığı haberlerle gündem olmuştu.
Bu noktada en önemli soru, Emniyet’e defalarca aksetmiş olan bu gerilimle ilgili neden bir tedbirin alınmadığı.
Katliamın gerçekleştiği Konya’nın Emniyet Müdürü olan Engin Dinç,
Hrant Dink cinayeti davasında da Dink ailesi avukatlarının mahkeme heyetine esasa ilişkin görüşlerini beyan ederken, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü olarak, cinayetin işleneceği istihbaratını aldığı halde önleyici bir tutum almadığı için cezalandırılmasını talep ettiği isimdi. Ancak Dink davasında beraat eden isimler arasında yer aldı.
Engin Dinç, daha Dink davası sürerken Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yapıldı. Dinç, bu görevdeyken IŞİD’in 10 Ekim Ankara Katliamı’na dair 8 Ekim 2015 tarihinde elde edilen istihbarat raporunu, 10 Ekim 2015 günü sabahı, yani iki gün gecikmeli olarak, katliam günü Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerine göndermiş olan isimdi. Bu haber, 12 Nisan 2016 tarihli Evrensel’de Cem Gurbetoğlu ve Tamer Arda Erşin arkadaşlarımızın imzasıyla yayımlandı. Aynı haberi Cumhuriyet’te de Kemal Göktaş yapmıştı. Bunun üzerine haberlerde imzaları bulunan arkadaşlarımızla iki gazetenin genel yayın yönetmenleri hakkında -Can Dündar ve bana- dava açıldı. Daha sonra bu dava ilk duruşmasında zaman aşımından düştü.
Engin Dinç, Konya’dan önce de Eskişehir Emniyet Müdürü’ydü.
O bu görevdeyken, 25 Eylül 2018 günü, Avukat Heval Yıldız Karasu’nun Eskişehir Odunpazarı’ndaki avukatlık bürosunun bulunduğu bina tarandı ve duvarına “Odunpazarı’nda HDP’li istemiyoruz” yazıldı.
Yine Dinç’in Eskişehir Emniyet Müdürü olduğu dönemde,5 Nisan 2018 tarihinde Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde, aynı üniversitede çalışan araştırma görevlisi Volkan Bayar, 3 akademisyen ile fakülte sekreterini öldürmüştü.
Belki, ‘Türkiye’de hiç olay olmayan il var mı?’ diye sorabilirsiniz. Ancak Hrant Dink cinayeti, 10 Ekim Katliamı ve son olarak Konya’da 7 kişilik Dedeoğlu ailesinin katledilmesi olaylarında Engin Dinç’in görev performansını nereye koymalıyız?
10 Ekim Katliamı’nın ardından NTV’nin canlı yayınında soruları yanıtlayan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’de bulunan canlı bombaların isim listesi elimizde, ancak eylem yapılmadıkça tutuklayamıyoruz” demiş ve sosyal medyada alay konusu olmuştu.
Engin Dinç’in görev pratiği insanın aklına Davutoğlu’nun bu cümlesini getiriyor. Yani potansiyel sanık adaylarını icraatlarını gerçekleştirinceye kadar ‘başarı’ ile takip eden bir isim. Cinayet işlendikten sonra da onu, aslında süreci ne kadar titiz takip ettiğini ve kendisinin ortaya çıkan sonuçla suçlanamayacağını söylerken görüyoruz.
İktidarın önemli bir mensubuna dair suikast istihbaratı alındığında bu kadar ‘serinkanlı’ davranılmayacağına göre, istihbarat alındığı halde önleyici refleks gösterilmeyen alanlar gözden çıkarılmış ‘sorunlu’ alanlar mıdır?
Geçmiş denebilir belki ama bizim açımızdan geçmediği için hatırlatalım: Engin Dinç, Hrant Dink olayında, sokakta cinayetin istihbaratını alan sıradan bir istihbarat elemanı değildi. O istihbarat alındığında Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesinin başındaki kişiydi. Cinayet sürecini üstten izleyerek not edip bildirmekle yetiniyor ve önleyici bir tutum almıyorsa elbette sorumluluğu var.
Son olarak Konya’daki olayda, defalarca Emniyet’e aksetmiş, kısa bir süre önce katledilen aileye karşı ırkçı bir saldırı gerçekleşmiş ve basına yansımışken neden bu sonun yaşanmasını engelleyecek tedbir alınmadı?
Eğer bir ailenin 7 ferdi ile evlerinde katledilmesini konuşuyorsak burada Emniyet’in sorumluğunu atlayarak yapılacak bir değerlendirme adaleti baştan sınırlar.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00