Mülteciler, Kürtler ve ırkçı dalgaya su taşıyanlar
Arzu Sabancı | Fotoğraf, @arzusabanci Instagram hesabından alınmıştır
Sabancı ailesinden Arzu Sabancı “Sessiz işgale son, memleketimde mülteci istemiyorum” dedi ve mültecilerin hedefe konduğu kampanyaya katıldı, CHP’li Engin Özkoç da destek verdi. Tekelci burjuvazinin karakterine aykırı olmayan bir durum bu. Burjuvazi bukalemun gibidir. Bir bakarsınız; liberal özgürlükçü, hümanist sözlerin sahibidir. Ama bir bakarsınız ırkçı ve hatta faşist sözlerin sahibi. Çarklar döndüğü sürece sorun yoktur, büyük patronlar kulübü işine nasıl geliyorsa öyle davranır.
Pandemide dahi ölümüne çarklara sürülenler patronlar kulübünün peşine düşmemelidir. Eğer biz işçiler emekçiler kendimizi mülteciler konusunda patronlarla aynı şeyi söylüyor buluyorsak, burada bir sorun var demektir.
Sosyal medya paylaşımlarına bakıldığında, “Sessiz işgale son, memleketimde mülteci istemiyorum” başlığıyla açılan kampanyaya yoksul kesimlerden, ilerici demokrat halk tabanından da bir kısım destek geldiği görülüyor.
İşçilerin bir bölümü işsizlik ve düşük ücret nedeniyle kampanyaya dahil oldular. Alevi yurttaşların bir bölümü buna laiklik kaygısıyla katıldılar. Seküler düşünenlerin bir bölümü yaşam tarzına müdahalenin koyulaşmasından korktuğu için “Mülteci istemiyorum” dedi. Kürtlerin bir bölümü de bölgede demografik yapının değiştirilmesi ve asimilasyon kaygısıyla mültecilere önyargılı hale geldi.
Oysa bu kampanya gericidir ve başka propaganda türleriyle bir arada düşünüldüğünde ırkçı saldırılara zemin hazırlayan mevcut siyasal iklimin bir aracı haline gelmektedir. İşsizliğin yoksulluğu nedeni mülteciler değil sermaye düzenidir. Faşist bir rejimi inşa etmek isteyen tek adam yönetimi her ırkçı yükselişi fırsata çevirmektedir. Alevi evlerine atılan çarpı işaretleri, faşist sloganlar unutulmasın. Kıyafeti nedeniyle minibüste, otobüste gerici saldırıya uğrayan kadınlar yine bu iklimde zehirlenmiş güruhlar tarafından hedef oldular, olmaya devam ediyorlar. Son günlerde mültecilere yönelik yapılan yoğun kışkırtma faaliyetinin en sert vurduğu kesim ise Kürtler oldu. Ankara-Karaman, Afyon ve Konya’da ırkçı saldırılar meydana geldi. Konya’da 7 Kürt topluca katledildi. Katliamı protesto edenler İstanbul Kasımpaşa’da ırkçı saldırıya uğradı, gazeteciler yaralandı.
Mülteci karşıtlığı üzerinden oy oranlarını yükseltme taktiğine başvuran Millet İttifakı ise AKP’nin oluşturmak istediği şoven dalgaya su taşıyor. İyi Parti CHP’lileşmiyor, CHP hızla İyi Partilileşiyor! Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ırkçı ifadeleri aslında herkes için demokratlığın da turnusol kağıdı oldu. Suya batırılan turnusol kağıdından ne yazık ki hâlâ birçok sosyal demokrat isim demokrat olarak çıkamıyor. Zira Tanju Özcan açıklamasına açık tutum alınamıyor.
Oysa Ankara Çubuk’ta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi de böylesi ırkçı bir atmosferde peydahlanmıştı. Irkçılık zehri toplumu sarmayagörsün, bazen ondan medet uman muhalif sağcıları da saldırıların hedefi haline getirir. İyi Parti lideri Meral Akşener’e Rize ziyareti sırasında nasıl bir saldırı girişimi olduğunu hatırlayalım. Ayrıca ırkçılığa bu kadar çok kırmızı halı sererseniz, iktidar olmanız durumunda sizin de mevcut gerici dalgayı sürdüreceğiniz sonucu çıkar.
AKP’nin son 10 yıllık “mülteci politikası” elbette nereden tutsan elinde kalır türden ve her bakımdan eleştirilmesi gereken bir konu. Türkiye’nin, sağlıklı bir göç politikası oluşturması için AKP iktidarından kurtulması şart. Ama iktidara karşı etkili bir mücadele ortaya koyamayan Millet İttifakı göç politikaları konusunda da bunu yapamıyor, daha doğrusu yapmayı tercih etmiyor. Çünkü o, göçleri daha da büyüten Suriye ve Afganistan’daki savaş tezkerelerine hayır diyemiyor. Yerli ve göçmen emekçileri birbirine karşı kışkırtan, rekabeti kızıştıran burjuva şoven akımlardan medet umuyor. Şoven gericiliğe verilen her prim ise dönüp işçileri, emekçileri, Alevi ya da Kürtleri, demokrasi güçlerini vuruyor.
AKP’nin bu kampanya karşısındaki tutumu ise bir diğer burjuva anlayışı ortaya koyuyor. Bakan Özhaseki, “Şimdi bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Gaziantep sanayisine gidin yüzbinlerce insan en ağır ve en zor işlerde çalışıyorlar. Kayseri sanayisinde de öyle. İşçi bulamıyorlar, bu adamlar çalışıyor” açıklamasında bulundu. Bu sözler malumun itirafıdır. Tek adam yönetimi mültecileri hakları olmayan bir tebaa toplumu olarak görüyor ve mültecileri, Türkiyeli işçileri baskılayacak ucuz ve güvencesiz emek gücü olarak kullanmak istiyor. Kuralsız çalışmaya itiraz eden yerli ve göçmen işçiler ise koyu şovenizm dalgası altında sert biçimde bastırılıyor.
AKP’nin tutumu Kürtlere yönelen ırkçı saldırılar karşısında da farklı değil. Konya katliamı sonrası açıklama yapan Bakan Soylu, “Olay bir husumetin devamı” dedi ve 12 Mayıs saldırısından beri sarf edilen ayrımcı, ırkçı sözleri görmezden geldi. Oysa ırkçı saldırılar sadece can güvenliği değil mal güvenliği açısından da büyük tehlikelere işaret ediyor. Gayrimüslimleri sürgüne zorlayan 6-7 Eylül olaylarından bildiğimiz mülksüzleştirme eylemi, son dönemde ise çete-mafya-siyaset tartışmalarıyla öne çıkan “çökme” kavramı, Kürtlere yapılan ırkçı saldırılarda da bir tehlike olarak beliriyor. Anadolu’ya dağılmış ve bulundukları yerlerde nüfus olarak az sayıda bulunan Kürtler; toprağı, malı, mülkü terke zorlayan bir psikolojik iklimle kuşatılıyor.
Son olarak, yükseltilen ırkçı ve şoven dalganın halkın taleplerini perdelediğini, işçilerin birliğini zedelediğini, iktidarın ekmeğine yağ sürdüğünü de not düşelim. Önümüzde 1.2 milyon kamu işçisinin TİS süreci var. Toplam 6.5 milyon kamu emekçisi de toplu sözleşmeye hazırlanıyor. Bu nedenle ırkçılığa, şovenizme, faşist zihniyete prim verilmemelidir. Orman yangınlarında teşhir olan, selde yangında insanların başına çay fırlatmakta beis görmeyen Erdoğan yönetimine nefes aldıracak çarpık muhalefet anlayışına da bu yüzden hayır denmelidir. Devrimci demokratik bir halk seçeneği olarak üçüncü seçeneğin temel taşlarından biri de ırkçılığa, şovenizme, mülteci ve Kürt düşmanlığına karşı olmaktır.
- Deprem illerinde işçiler ve patronlar 21 Mart 2023 04:52
- Beyaz Toros’lar ve onu üreten işçiler 07 Mart 2023 04:52
- Kapitalist yağma düzeniyle hesaplaşmadan bu enkaz kalkmaz 28 Şubat 2023 04:18
- Domuz damı 21 Şubat 2023 04:39
- ‘Asrın felaketi’ ve acil ihtiyaç listesi 14 Şubat 2023 04:33
- Dipten gelen dalga 31 Ocak 2023 04:40
- Bir mitingden ötesi 17 Ocak 2023 05:06
- İBB’ye kuşatma, siyasete vesayet: Ne yapmalı, ne yapmamalı? 03 Ocak 2023 04:45
- Siyaset ve sendikalar 27 Aralık 2022 04:24
- Denizlerden Erdallara yürüdüğümüz bir yol var bizim 13 Aralık 2022 04:34
- Vizyon ve emekçi ittifakı 06 Aralık 2022 04:31
- Gençlik ve umudu kesilen ülke 29 Kasım 2022 04:28