07 Ağustos 2021 00:09

Nereden başlamalı ki!

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Evet, ciğerlerimiz yanıyor!

Evet, uçakların kullanılamaz hale getirilmesi için THK’ye kayyum atanmış!

Herhalde, Atatürk’ün THK’yi kurarken “İstikbal göklerdedir” veciz ifadesiyle havaya bakış pozunu örnek almış olacaklar ki, ne hikmetse, aynı pozla havaya bakar olmuşuz! Tam bir oksimoron davranış; kurumu çökertirken, kurumu kuranın görüntüsüyle plagiarizm ilişkisine girmek! Çok ayıp!

Yazıya nereden başlamalı ki!

Bir arkadaşım harika bir özdeyiş göndermiş. Özdeyişin hikayesi de şöyle: Bir toplum, “Bu durum neden benim başıma sürekli geliyor” dediğinde, bir Şaman öğretisi şu yanıtı verirmiş: “Ders, sen öğrenene kadar devam eder.”

Ülkede güvenilir hukuk kurumu kaldı mı; peki bu durumdan ders aldık mı? Almadık, çünkü hukukla fazla işi olmayan zaten durumdan habersiz. Haksızlığa yatkın koca bir güruh da zaten hukuk istememektedir. Toplumun medeni kesimi hukuku ister, fakat tam da bu sebepten araçsallaştırılmış hukuk eli ile içeri tıkılır. Ne hazindir, değil mi, hukuk kurumu tek kişilik yönetimin vekil harcı gibi çalışan bir kurum mesabesine indirilmiştir. Peki halkımız bu inanılmaz vahim durumu anladı da, siyasi tercihiyle hem ülkeyi, hem de bizzat siyasileri bataklığa daha fazla gömülmeden kurtarabildiler mi?

Ülkede eğitim örtülü şekilde hallaç pamuğu gibi atıldı ve atılmaya da devam ediyor. Türkiye’nin en gelişmiş üniversitelerinden farklı kademelerde binlerce akademisyeni kadrosundan ihraç ederek gereksiz yere yargının önüne yığan siyasi kadroya halkımız bir yanıt verilebildi mi? Bu nasıl bir cehalettir ki adeta ülkenin genel eğitim ve kültür düzeyini yükseltmenin yerine, cehalette tüm toplumu birleştirmeyi hedefleyen bir siyasi kadro yıllarca “ülke törpüsü” olarak iktidarda tutulabiliyor. Siyasi taban bundan bir ders alabildi mi? Hayır! Bu cehalet yumağı bilmemekte ısrar etmektedir ki cehalette ısrar, kendileri de dahil herkesi kavurmaktadır. Bu arada ülkenin genç parıltıları kendilerine gurbette yer aramaktadır. Yanan her ağaç kaç yılda yeniden oluşabilir, o da yerine otel ya da AVM yapılmaz ise. Peki, ülkeyi terk eden her gencin yerine kaç yılda aynısı gelebilir, hem de ülke her aşamada daha geri düzeye çekiliyorken. Halkımızı bunu anladı da, siyasi tercihini ona göre yapıyor mu?

Ülkede basın adına bir kurum kaldı mı? Halkımız gerçek habere ulaşabiliyor mu? Peki, acaba neden halkın gerçek ve doğru haber alma kanalları tıkanıyor? Polisiye olaylarda telefonla dahi görüntü engelleniyor. Halkımız bu vahim durumu anladı da, siyasilere ona göre bir yanıt verebiliyor mu? Halkımız, anlamsız şekilde üzerlerine atılan çaylara tepki gösterebiliyor mu?

Ülkenin genel ahlak düzeyi, siyasilerin birbirlerine ve halka karşı ifadelerinin düzeyi, sizce eski siyasilerle kıyas kabul edilebilir seviyede mi? Sizce bu durum gerek iç siyasette gerek dış siyasette vahim durumlara yol açmıyor mu? Bir siyasi kişi nasıl kalkar da gerçek dışı bir ifadeyi müthiş bir öz güven (tam bir cahil cesareti!) ile seçmenin gözüne baka baka söyler ki? Söyler, çünkü halkı tebaası olarak gören siyasinin kafa yapısına göre, aynen köpek terbiyecileri gibi, halk her an baskı altında tutulmalı ki, özünde güç olan potansiyel uyanıp, kendisine karşı gelmesin. Bu nasıl bir yönetim biçimidir, bu nasıl bir siyasi cehalet ve halka yönelik saygısızlıktır.

Doğa ne yapsın, sosyal güç dengeleri ne yapsın; bir siyasi kadro emperyalistlerle el ele ülkeyi çukura götürmektedir. Suriye’den, Afganistan’dan gelen insanlar ülkenin nüfus ve kültür dokusunu bir daha geri dönülmesi olanaksız şekilde feci olarak bozmaktadır. Siyasiler bu kararı alırken halka, yani halkın temsilcisi olduğu farz edilen parlamentoya danıştı mı?

Tüm zokalar peyder pey halkın üzerine geldiği için değişik kesimler, hele de felsefeden yoksun genel halkımız durumu anlayıp, gerekli tepkiyi veremedi, veremezdi de!  Yangın, devlet yönetim felsefesini halkın tüm kesimlerinin gözüne sokarcasına, maalesef, halkın imdadına yetişti. Maalesef, ülke yanıyor ve siyasiler Güney Kıbrıs Cumhuriyeti kadar dahi uçağımızın olmadığını utanmadan söyleyebiliyor.

Tabii ki yangını siyasiler kibritle çıkarmadı. Fakat, orman yangınları adeta demoklesin kılıcı gibi tepemizde sallanırken, THK gibi bir müesseseye, işlevi bitmiş muamelesi yaparcasına kayyum atayan bir siyasi kadronun bu yangının tek ve baş sorumlusu olarak görülmesi kaçınılmazdır. Siyasi kişilerin halkın karşısına geçip de, “THK müzelik araçlarla dolu” ya da “THK’de yangına müdahale edebilecek uçak ve pilot yok “demeleri cehalet, gaflet ve çok daha ötesidir. Eğer söylenen yanlış ise, halka yalan söyleniyor demektir; eğer söylenen doğru ise, 19 yıllık iktidar neredeyse 19’a varacak sayıda saray yaptırıp, halkın parasıyla özel uçak depolamışken, yangın uçağını tedarik edip hazır bulundurmamış olması vahimden de çok ötedir.

Demek ki halkın siyasi kadronun niteliğini görebilmesi için etinden et kopartılması gerekiyormuş. İşte siyasi hırs, gaflet ve cehaletle birleşen seçmen çıkarcılığının ülkeyi getirdiği nokta budur!

Belki de yangın doğanın bir dersidir! Yangının külfetini fazlasıyla yaşadık. Halkımıza geçmiş olsun! Dileyelim, halkımız kuracağı yangın ve siyaset ilişkisiyle yangının külfetini siyasilere yansıtıp, ülkemizi “siyasi yangın”dan kurtarır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa