DNA’nın Kara Leydisi: Rosalind Franklin
Görsel: DNA'nın Kara Leydisi: Rosalind Franklin kitabının kapağı
Kalıtım materyalimiz DNA’nın yapısının ortaya çıkarılışının üzerinden neredeyse kocaman bir ömür geçti. James Watson, Francis Crick ve Maurice Wilkins’e Nobel Ödülü’nü ve şöhretlerini getiren bu gelişme ve onlara atfedilen bu keşif, uzun yıllar boyunca bir kadın bilimciyi gölgede bıraktı. O bilimcinin adı 25 Temmuz 1920 yılında doğan Rosalind Elsie Franklin idi. Rosalind Franklin DNA’nın o ünlü 51 numaralı X-ışını fotoğrafını X-ışını kristallografisi yöntemini uygulayarak çeken bilim kadınıdır. Franklin, yöntemi DNA, protein gibi makromoleküllere uygulama konusunda başı çeken isimlerdendir aynı zamanda. Tütün mozaik virüsü gibi virüslerin, DNA gibi nükleik asitlerin, proteinlerin, kömür ve grafitin yapılarının anlaşılması konusunda çalışmalarda bulunmuştur. Ne yazık ki kullandığı yöntemin o dönemler çok da bilinmeyen etkileri nedeniyle yakalandığı kanser onun aramızdan erken ayrılmasına neden olmuştur. Yaşamını kaybettiğinde 38 yaşındadır. DNA’nın yapısına dair Watson ve Crick’in 1953 yılındaki Nature makalelerine[i] paralel makalelerini [ii] Gosling ile birlikte yayımlandığında 33 yaşındadır. Hayatının baharında derler ya. Bilim hayatının baharında yaşamını kaybettiği için; kadın bilimcilerin emekleri uzun yıllar boyunca küçültüldüğü, küçümsendiği, yok sayıldığı için, onun da gölgede bırakılması kolaylaşır.
Ginko Bilim’den geçtiğimiz hafta çıkan Brenda Maddox’un “DNA’nın Kara Leydisi: Rosalind Franklin” kitabı bu gölgede bırakılışın, o dönemde yaşanan olayların, Rosalind’in arkasından 51 numaralı fotoğrafın Watson ve Crick’e nasıl gösterildiğinin öyküsünü aktarmakta. Kitap, o dönemin aktörleriyle Brenda Maddox’un yaptığı röportajları, olaylarda adı geçen kişilerin birbirlerine yazdıkları mektupları da aktarması bakımından önemli bir görevi üstlenmiş aslında. Brenda Maddox, yıllardır Rosalind Franklin’in üzerine yapıştırılmaya çalışılan yalnız, huysuz, işbirliğine kapalı, karanlık bir bilim kadını görüntüsünü de bertaraf ediyor. Onun bilimci ve insan yönünü, o dönemde bir kadın bilimci olarak yaşadığı maddi ve manevi zorlukları, ailesi ve diğer bilimcilerle olan yazışmalarının örnekleriyle birlikte ortaya koyuyor. Örneğin, Maddox’un kitabın başlığında kullandığı “Dark Lady” (Kara Leydi) tanımını Maurice Wilkins’in Crick’e yazmış olduğu 7 Mart 1953 tarihli mektuba borçluyuz.
Brenda Maddox, Rosalind’in çok genç yaşlarda bile bilime bakışını kitapta şöyle aktarıyor: “Rosalind, Cambridge’in sonbahar döneminden önce kapanma ihtimali gerçekleşirse kimyager olarak çalışabileceğini düşündü. Tripoların birinci bölümünde başarılı olmak, derece almaya denkti. Babası bir tür “arazi çalışması” (tarla işi) önerdi, ama Rosalind hiç düşünmeden reddetti. Bilim dışındaki herhangi bir alanda “son derece yetersiz” olurdu. Bu kesin ifade, Ellis’in Rosalind’i sadece bilimle ilgilenmekle (aslında bilimi din haline getirmekle) suçlamasına yol açtı. Bir yerde haklıydı. Rosalind babasına onun hayatının merkezinde olduğunu uzunluğuyla kanıtlayan dört sayfalık etkili bir mektup gönderdi:
<> “
Tüm bunların yanı sıra Maddox kitapta, Franklin’in bir bilimci olarak bulunduğu, eğitim aldığı kurumları, çalışma arkadaşlarını, yakın arkadaşlarını, ailesini ve onlarla olan ilişkilerini de yansıtarak bütüncül, ayakları yere basan, yansız ve romantiklikten uzak bir bilimci portresi oluşturmuş. Yıllardır süregiden Franklin’i gölgede bırakma eğilimleri ile paralel olarak onun ne aksi, ne geçimsiz bir kadın olduğu yönündeki şeytanlaştırma söylemlerinin karşısına kitap, bilimi günlük hayatında tüm hücrelerine kadar özümsemiş bir bilimci olarak Rosalind Franklini koymaktadır. Watson-Crick-Wilkins-Franklin-Gosling ve diğerleri arasında yaşananlar dönemin egemen bilim anlayışını açık seçik yansıtmaktadır. Bugün bu görüşlerin kalıntıları bilim dünyasında hala bulunmaktadır. Ancak bilimi ve bilimsel ilerlemeyi, toplumların ve bilimcilerin tarihsel boyunca oluşturduğu kolektif deneyim ve bilgilerin üstüne oturt(a)mayan ve tek tek kişilerin tek başına zekasına bağlayan her görüşün eninde sonunda çökmeye mahkum olduğu unutulmamalıdır.
Emeği yok sayılan tüm bilimcilerin şahsında, kitabın Türkçe olarak ilk kez yayınlanması vesilesi ile geçmiş doğum günün kutlu olsun Rosalind!
[i] WATSON, J., CRICK, F. Molecular Structure of Nucleic Acids: A Structure for Deoxyribose Nucleic Acid. Nature 171, 737–738 (1953). https://doi.org/10.1038/171737a0
[ii] FRANKLIN, R., GOSLING, R. Molecular Configuration in Sodium Thymonucleate. Nature 171, 740–741 (1953). https://doi.org/10.1038/171740a0
- Deprem ve salgın hastalıklar 12 Şubat 2023 04:55
- Modern tarım uygulamaları ve yabani otların evrimi 11 Aralık 2022 01:40
- Evcil retroviral elemanlar retrovirüslere karşı 06 Kasım 2022 04:58
- Proto-hücrelerden sentetik amipsi hücrelere 25 Eylül 2022 04:20
- İnsanlığın sivrisinek ile dansı 04 Eylül 2022 03:23
- Hapşıran süngerler 14 Ağustos 2022 02:08
- Tüp bebek başarısızlığının arkasında yatan sebep, erken dönem DNA çoğalması hataları olabilir mi? 24 Temmuz 2022 04:08
- Yer değiştiren genetik elemanlar ve ahtapotun bilişsel yeteneklerinin evrimi 10 Temmuz 2022 03:58
- Evrimsel ilişkiler kara ölümün kaynağının Orta Asya olduğunu ortaya çıkardı 19 Haziran 2022 04:49
- HIV ilacı ile orta yaş hafıza kayıpları engellenebilecek mi? 29 Mayıs 2022 04:15
- Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları ve mikrobiyom 08 Mayıs 2022 01:18
- Antik enzimlerin yeni çağı 24 Nisan 2022 00:07