10 Ağustos 2021 00:50

Afgan göçüyle birlikte göçmen sorunu büyüyüp ağırlaşırken...

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Afganistan’da ABD ve NATO güçlerinin ülkeyi terk etmeye başlaması ve Taliban’ın ülkeye hızla hakim olduğu bir sürece girilmesiyle giderek artan Afgan göçmen (sığınmacı, mülteci) dalgası, “göçmen sorunu”nu yeniden Türkiye’nin gündemin üst sıralarına taşıdı.

“Göçmen sorunu”, Afgan grupların açıkça İran güvenlik güçlerinin oluşturduğu “koridor”dan geçerek Türkiye’ye geçmeleri, sınırdan ciddi bir engelle karşılaşmadan ve kayda bile geçmeden geçmeleri, tırlarla ülkenin ortasına kadar getirilip salıverilmeleri,... biçimindeki görüntülerin medyada yer alması göçmen düşmanı, ırkçı şoven çevrelerin yeniden harekete geçmesi için vesile edildi. İktidarın göçmen politikasından çok da göçmenlerin hedefe konulduğu bir kara propagandaya hız verildi.

Irkçı şoven karakterli göçmen düşmanlığı karşısında, ülkeyi batı emperyalizminin göçmen deposuna dönüştüren, göçmenleri “at pazarlığı” konusu yaparken, Erdoğan Türkiye’sinin aynı zamanda “mazlumların sığınağı” bir ülke olarak gösteren AKP propagandası son dönemde bir adım daha attı. “Göçmenler olmasa ülke ekonomisi batar” diyerek “göçmen düşmanı” kesimlere karşı çıkar görünen AKP sözcüleri, kendi insan hakları karşıtı ve işçi düşmanı politikalarına meşruiyet kazandırmayı amaçlayan bir propagandayı da başlattılar.

BURJUVA SİYASETİN SIKIŞMASI VE İŞÇİ ENTERNASYONALİZMİ YAKLAŞIMI

Son yıllarda sermayenin siyaset çevrelerinde göçmen tartışması;

  1. Bir ucunda, göreve geldiğinden beri Bolu’dan göçmenleri sürmek için uğraşan ve en son tüm yabancı uyruklu kişilerin su ücretlerini normalin 10 katı artırmayı belediye meclisine getirecek kadar “ilerleyen” ve partisine meydan okuyacak kadar pervasızlaşan Bolu’nun CHP’li Belediye Başkanı Tanju Özcan ve “Yabancı uyrukluları Sungurlu’da barındırılmayacak. Bunlar işe yaramaz adamalar. Vatanı ve namusunu bırakıp Türkiye’ye kaçtılar!...” gibi ırkçılıkta, yabancı düşmanlığında sırları zorlayan, yoksulluğun ve işsizliğin ve geleceksizliğin pençesindeki vatandaşların çaresizliklerini ve kafa karışıklıklarını istismar ederek ırkçılığa, yabancı düşmanlığına meşruiyet kazandırmak isteyenlerin,
  2. Öteki ucunda ise, “Göçmenler olmasa Türkiye ekonomisi batar” diyen, AKP’nin eski genel başkan yardımcısı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Yasin Aktay ile AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin sözcüsü olduğu, en aç gözlü kapitalist odakların çizgisinde savunamaya girişen bir anlayış var.
  3. Sınıf partisi ve çeşitli ilerici güçler ise, özetle; insan hakları ve işçi enternasyonalizmini esas alan bir yaklaşımla mülteci yasasının çıkarılmasını, mültecilerin misafir olarak gören anlayışa son verilmesini, entegrasyon ve bu girişimlerin başarılı olabilmesi için vatandaş ve mülteci işçiler arasındaki rekabeti ortadan kaldıran çalışma koşullarının oluşturulması için gerekli talepler öne sürülüyordu.

‘AFGAN GÖÇÜ’ ORGANİZE BİR GÖÇ DALGASI OLARAK GÖRÜNÜYOR

Kısacası son haftalarda, Afganistan’dan başlayan göçün ABD’nin Afganistan’daki güçlerini ve işbirlikçilerini tahliyesiyle bağlantılı olduğu, bu konuda ABD yönetim ile Erdoğan arasında bir anlaşmaya varıldığı anlaşılıyor. Bu anlaşmadan Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığının pek de haberi olmadığı anlaşılıyor. Reuters’in ABD Dışişleri Bakanlığının yetkililerine dayandırılarak yaptığı, “Sadece ABD hükümeti ve ordusu için çalışan Afganları değil, ABD'nin finanse ettiği projeler, ABD merkezli STK'ler ve medya kuruluşları için çalışanları da kapsayacak bir göç”ün planlandığı ve Türkiye’nin bu göçteki “üçüncü ülkelerden birisi” olduğuna (öteki de Pakistan) dair açıklamalar böyle bir anlaşmanın varlığını göstermektedir. Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye onları (göçmenleri) güçlü olduğu için koruma altına alıyor. Bundan sonra finansı iyi yönetmek suretiyle böyle adımları atacağız...” biçimindeki ilk bakışta öznesiz gibi görünen açıklamalar Afgan göçünün, bildiğimiz bir göç dalgasından farklı özellikler taşıdığını göstermektedir. Dahası bu göçün ABD ile tek adam yönetimi arasında, Türkiye’nin “Afganistan görevi” talebi ile bağlantılı olan bir “at pazarlığı” üstünden biçimlendirilen “organize bir göç dalgası” olduğu olasılığını güçlendirmektedir. 

Bu da ülkemizde son 8-10 yıldır gündemde olan ama son haftalarda yeniden gündemin üst sıralarına çıkan “göç”, “göçmen” tartışmalarını sıcaklaştırıp büyütmüştür. Önümüzdeki günlerde daha büyütecek görünmektedir.

YA İŞÇİLER SORUNA EL ATACAK YA DA SORUN DAHA DA BÜYÜYECEK!

ABD ve Erdoğan tarafından yapılan açıklamalar, Afgan göçüyle birlikte “göç” ve “göçmen” sorunundaki antiemperyalist yanı önemli ölçüde öne çıkarmaktadır. Bu yüzden de bu son gelişmeler, ülkemizin antiemperyalist güçlerin sorumluluğunu artırmaktadır.

Bu da göçmen tartışması ile antiemperyalist mücadele ilişkisinin öne çıkarılmasını gerektirmektedir.

Ama öte yandan Afgan göçü tartışmaları etrafında AKP propogandasının göçmenlerin köleleştirilmesinin üstüne kurulu olması, işçi enternasyonalizminin, dolayısıyla işçi sendikalarının ve konfederasyonlarının bu konuda tutum almalarını daha da yakıcı hale getirmiştir.

Ülkemiz koşullarında bu “göçmen sorunu”nun işçi enternasyonalizmi temelinde çözümü için ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların inisiyatif alması, bunun gereği olan taleplerin öne çıkarılması, konfederasyonların ve bağlı sendikaların konuyu gündeme almaları için somut girişimler yapması demektir.

Aksi halde ”göçmen işçi sorunu” burjuvazinin ve emperyalizmin iş birlikçilerinin istismar ettiği bir sorun olarak giderek daha ağırlaşan ve büyüyen bir sorun olacaktır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa