11 Ağustos 2021

İhtiyatlı (!) vatandaş

Türkiye’yi günlerdir üzüntüye boğan orman yangınları ile birlikte, devasa çok sayıda meselemizin yanında, nur topu gibi yeni bir sorunumuz daha oldu: Kendini kamu düzeninin sağlanmasından, pardon, suçluların cezalandırılmasından mesul gören, kendini kolluk güçlerinin yerine koyan vatandaş tipi. Aslında Türkiye tarihinde bu durum pek de yeni bir mesele sayılmaz. “Devletin bekasının sağlanmasında”, “vatanın bölünmez bütünlüğünün korunmasında”, “huzurun sağlanmasında” kendini sorumlu (!) hisseden yurttaş modeli bu ülkede hep var oldu. Bu yurttaşlar gün geldi muhbirliğe soyundu ve devrimcileri, siyasi aktivistleri ihbar etti, gün geldi eline palasını alıp protestocu avına çıktı, gün geldi kamu ahlakı adına komşusunun evine girip çıkanı dikizledi, gün geldi hocasını, meslektaşını, arkadaşını, komşusunu hizaya getirmek için BİMER/CİMER’e iki satır ihbarını yapıverdi… Kamu düzenin sağlanması kolluk güçlerine, adaletin tesisi de adli makamlara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir ne de olsa!

Her taraf yangın yeri iken, “kolluk güçlerinin ve adli makamların işini de kolaylaştırmak gerek” düşüncesiyle günlerdir iş başında bu birtakım ihtiyatlı (!) yurttaşlar. Yol kesip kimlik sorup gerekirse ceza kesiyorlar. Bir tür GBT kontrolü yapacaklar ama herhalde ellerinde buna ilişkin bir veritabanı olmasa gerek. Yani umarım yoktur. O halde neye göre yapıyorlar bu denetimleri? Neye bakıp karşılarındaki kişiyi alıkoyuyor, sorguya çekiyor, yargılıyor ve cezalandırıyorlar? Hakkâri doğumluysa baş şüpheli, İzmir ya da Balıkesir doğumluysa en masum mu oluyor önlerine çıkan? Gömlek giymişse geçebilir, tişört giymişse sabotajcı mıdır? Nedir kriterleri? Ya yetkileri kaynağını nereden alıyor? Yetkisiz zorbalar mı söz konusu şahıslar?

Son yıllarda sosyal bilimlerde “ihtiyatlılar” (vigilents) diye bir toplumsal kategori tartışılıyor. Devletin kamu düzeninin sağlanmasına katkıda bulunması için mobilize ettiği ya da kendi kendine vazife çıkaran yerel halktan vatandaşlara verilen bir isim bu. Böyle bir resmi kamu düzeni politikasının yaşama geçtiği ülkelerde bazı köy ya da kasabaların girişinde bir tabela görüyorsunuz, üzerinde “bu köy ihtiyatlıdır” diye. Bu tabela, köyü çok dikkatlice gözetleyen, köyde olağandışı ve kamu güvenliğine aykırı bir gelişme olduğunda hemen yetkililere haber verecek olan gözünü kulağını dört açmış kişi veya kişilerin olduğu anlamına geliyor. Ancak, “ihtiyatlılar” bunlarla sınırlı değil, kamu düzenini sağlamak için yasayı ihlal etmekten imtina etmeyen, kendi kendine vazife çıkaranlar da bu adla anılıyor.

Neoliberal kamu düzeni politikalarının bir parçası kabul edilen bu “ihtiyatlılık” uygulamaları oysa hiç de yeni politikalar değil. Nazi dönemi Almanya’sından, 12 Eylül Türkiye’sinden biliyoruz bu “ihtiyatlı vatandaşları”. Yeni olan, bu statünün bazı ülkelerde yasal ve aleni hale getirilmesi.

Peki, orman yangınları sırasında silahla yol kesip kimlik soranlar bu tür bir “ihtiyatlı vatandaş” mı? Sorunun yanıtı hiç de kolay olmamakla birlikte, “ihtiyatlılığın” hem tarihsel kökenleri düşünüldüğünde hem de “ihtiyatlıların” aynı zamanda kendi kendine vazife çıkaran, gönüllü hareket eden, yasayı ihlal edip kamu düzenini sağlama işine soyunan, halk adına hareket ettiği iddiasındaki sıradan vatandaşlar olduğu düşünüldüğünde, onların “ihtiyatlı (!) yurttaşlar” olduğunu söylemek mümkün. On dokuzuncu yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygınlaşmaya başlayan “ihtiyatlılar”, ailesini, mülkünü ve mahallesini korumak için kamu düzenini tesis etme ve bizzat adaleti sağlama işine soyunan, beyaz, gerici, Protestan ve ırkçı profile sahip kişilerdi. Peki bugün Manavgat’ta, Milas’ta yol kesip kimlik kontrolü yapan bu şahıslar hangi toplumsal profil özelliklerine sahip? Henüz pek bilmiyoruz.

Milis ya da “ihtiyatlı vatandaş”, bu kişi ve grupları nasıl adlandırırsak adlandıralım, gelişmeler bize siyasal rejimlerin, özellikle de Türkiye’de siyasal rejimin nasıl bir yöne evrildiği ile ilgili çok şey söylüyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Başpınar'da yüzde 30 kavgası

Başpınar'da yüzde 30 kavgası

Asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk sefalet zammı, tüm ücret artışlarına üst sınır çizen bir bıçağa dönüştü. Ücret zammı ve toplu sözleşme dönemindeki tüm emekçiler o bıçağı kemiğinde hissediyor. Antep Başpınar OSB’de de bu yüzde 30 dayatmasına karşı kavga sürüyor. Bir arada durmayı başaran işçiler kazanıyor.

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et