12 Ağustos 2021

İktidar ekonomiden toplumsal yaşama, eğitimden sağlığa kadar farklı alanlarda yaşanan sorunları çözmek için adım atmadıkça, yaşanan sorunların her geçen gün ağırlaştığı görülüyor. Sadece son birkaç ay içinde yaşananlar bile iktidarın ekonomik krizin ve salgının halkın günlük yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltacak somut adımlar atmak gibi bir planı ya da hazırlığı olmadığını gösteriyor. Hemen her alanda olduğu gibi, ekonomik sorunların çözülmesi, en azından işsizlik ve yoksulluk tehdidi altında bulunan milyonların sırtındaki yükün azaltılması konusunda en küçük bir ümit kırıntısının kalmadığı anlaşılıyor.

Türkiye’de resmi olarak tek adam rejimine geçişin başlangıcı sayılan 24 Haziran 2018 seçimlerinden bu yana geçen üç yılda merkezi yönetimin toplam borçlarındaki artış, 24 Haziran öncesindeki 95 yılda yapılan toplam borçlanmadan daha fazla. Şöyle ki, 24 Haziran 2018’e kadar geçen 95 yılda yapılan borç miktarı yaklaşık 970 milyar lirayken, sadece son üç yıl içinde iktidar tarafından yapılan toplam borç miktarı, döviz kurundaki artışın da etkisiyle, 1 trilyon 57 milyon liraya çıkmış.

Erdoğan ve iktidarının sistem değişikliğindeki ısrarı, ülke ekonomisi daha önce hiç olmadığı kadar büyük riskler ve tehditlerle karşı karşıya bıraktı. Son yıllarda ekonomide, özellikle kaynakların bölüşümü ve gelir dağılımında yaşanan bozulmanın da etkisiyle, devletin ve halkın sırtındaki borç yükü ülke tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok arttı.

Türkiye’de başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından uzun süredir fiilen bir ‘kemer sıkma’ süreci yaşanıyor. Enflasyon hedefini şimdiden geçersiz hale getiren ve devamı beklenen yüksek oranlı zamlar duracak gibi görünmüyor. Türkiye’de gıda harcamaları yüzde 26 ile tüketicilerin en fazla para ayırmak zorunda olduğu harcama grubunu oluştururken, bu oran yoksul kesimlerde yüzde 35’lere kadar çıkıyor.

Bu yılın ocak-temmuz dönemindeki bütçe açığı beklentilerin üzerinde geldi. Bütçe açığını kapatmak için iktidarın elinde yeni zamlar, vergi artışları ve yüksek faizle borçlanma dışında seçenek kalmadı. Erdoğan’ın en temel ekonomi kurallarına adeta meydan okuyarak ‘Ağustos ayından itibaren enflasyon ve faiz oranları düşüşe geçecek’ iddiasının aksine, kuraklık ve yangın nedeniyle gıda fiyatlarında yaşanması beklenen artışın etkisiyle üretici ve tüketici enflasyonun kontrolden çıkması kaçınılmaz.

Türkiye’de yıllardır yüksek enflasyonu düşürmek için kamunun belirlediği fiyat ve ücretlerin gerçekleşen enflasyon oranı yerine hedeflenen enflasyon oranı kadar artırılması politikasında ısrar sürüyor. Kamuda ücretlere/maaşlara zam yapılırken ‘Sizleri enflasyona ezdirmeyeceğiz’ söylemini kullansalar da emekçilerin satın alım gücü her geçen yıl azalmaya, fiilen enflasyonun altında artış yapılan ücretler ve maaşlardaki erime devam ediyor.

İktidar halkın temel sorunlarını gündem dışında tutmak için harcadığı enerjinin çok azını yaşanan sorunları en azından hafifletmek için harcasaydı, milyonların yaşadığı geçim krizinin büyük bir ekonomik buhrana dönüşmesinin önüne geçebilirdi. Ancak ekonomik krizin asıl nedenlerini ortadan kaldırmak yerine, sadece sonuçlarını hafifletmeye yönelik adımlar atarak oynadığı kumar nedeniyle ülkeyi göz göre göre felakete sürüklemeyi tercih etti.

Bir taraftan temel ekonomik göstergeler bozulmaya devam ederken, diğer taraftan liyakat ve ehliyetten uzak yönetim anlayışı nedeniyle her alanda yaşanan sorunlar giderek ağırlaşıyor, halkın sırtındaki borç yükü artıyor. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, gelir dağılımının giderek bozulması, kovid-19 salgınının bir türlü kontrol altına alınamaması vb. nedenlerle ekonomik göstergeler yılsonuna doğru daha kötü hale gelecek. Mevcut haliyle tek adam rejiminin önümüzdeki birkaç ay içinde ekonomide yaşanacak yeni bir kriz dalgası karşısında yapabileceği çok fazla şey yok.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et