14 Ağustos 2021 00:01

İnsan takası trajedisi

Afgan mülteciler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ne hazindir ki, Türkiye’de uygulanan anlamsız ve yanlış politikalar sonucunda Türkiye aleyhine dış ülkelerle örtülü insan takası yapılmaktadır. Bu durum bir politika mıdır, yoksa ağabeylerin dayatması sonucunda siyasi suçların geçici süreli örtülmesi için mi yapılmaktadır, bilemiyorum. Ancak şunu çok net biliyorum ki, bu takas uygulaması belki siyasileri uluslararası suçluluktan bir süre için kurtarır, fakat kesinlikle Türkiye’nin aleyhinedir. Uygulanan ya da dayatılan politikalar sonucunda eğitilmiş yetenekli gençler yurt dışına gidiyor, adeta onların yerine ülkeye eğitimsiz eleman dolumu yapılıyor. Bir zamanlar üniversite sonrası yaşanan göç artık lise düzeyine inmiş, bir zamanlar kendi yağımızla kavrulurken, şimdilerde de hangi ülkede olduğumuzu hatırlayamaz düzeyde yabacılarla hemhal oluyoruz. Bu örtülü insan takas işlemi ülke aleyhinedir, çok ciddidir ve “hepimiz göçmeniz” ya da tarihsel şefkat duygumuz vb. gibi akla hayale sığma sloganlar ya da iyi niyeti davranışlarla yanlış politikaların üstü örtülemez.

Hepimiz görmüşüzdür, geçen günlerde bir Suriyeli bir genç tam bir siyasi propaganda yaparcasına CHP’den hatta, yanılmıyorsam, Kılıçdaroğlu’ndan dahi söz ederek, iktidarın değişimi durumunda hallerinin beter olacağından dem vurmakta, adeta toplumuna siyasi öğüt vermektedir. Geçici ifadesiyle bir göçmen bu yetkiyi ve gücü nereden alıyor, kendi ülkesindeki politikayı bırakıp, hangi gücün beslemesiyle sığındığı ülkede böyle bir saygısızlıkta bulunabiliyor? İktidar koalisyonunun bu pervasız gencin yaydığı siyasi propagandadan haberi var da(!), bu genç hâlâ Türkiye’de kalabiliyorsa, herkesin bu konuyu bir kez daha düşünmesi gerekir. Bugün bu gencin yaptığı küstahlığı, yarın “Türkiye’de şu kadar milyon vatandaşım var, onlara seçim konuşması yapacağım” diye Suriyeli, hatta Afganlı siyasetçileri niçin gelmesinler ki! Bizim akıllı siyasilerimiz Hollanda’ya kadar gidip de, ülkeyi rezil edercesine geri tepilmediler mi!   

Peki, ülkeye yaralı olacak böylesi yetenekli ve eğitimli gençler niçin başka ülkelerde kendilerine farklı yaşam koşulları aramaktalar? Çünkü Türkiye yönetilmiyor, bir kişinin irade ve tercihine göre güdülüyor, daha doğrusu sürükleniyor. O nedenledir ki, yarınından emin olmayan gençlerimiz gelişmiş ülkelerde kendilerine bir gelecek hazırlamaya çalışmaktadır. Gelişmiş ülkeler de o denli akılcı ve çıkarcı davranmaktadır ki, gençlerimize burada bulduklarından daha demokratik, daha insancıl bir yaşam sunarak gençlerin potansiyel değerlerini ekonomiye kazandırmaya yönelmektedir. İhracatımızda katma değeri yüksek ürün oranını yükseltecek potansiyeli yurt dışına göndererek aslında anlık kaybın çok ötesinde geleceğimizi yemiş oluyoruz. Peki, siyasiler ne yapıyorlar? Tek kelime ile, hiçbir şey yapmıyorlar. Kendi bildikleri yolda, inatla ve garip bir kinle ülkeyi cehalet körlüğünde felakete sürüklemektedirler. Lütfen, bu karanlık uykudan tüm parti elemanları ve seçmenleri uyanalım. Yarın üzerimize çökecek felaket bugün mutlu ve müreffeh olduğunu düşünenleri de vuracaktır.

Nitelikli nüfus çıkışı karşılığında ülkede bir garip nüfus artışı yaşanmaktadır. Komşu ülkelerden sınırımızı delerek ya da deldirerek çeşitli ırk ve dilden insanlar ülkemize gelmektedir. Anlaşılmadık şekilde yerkürenin en merhametli toplumu olma iddiası ile şimdiden nüfusun yüzde onuna yakın bir artış yaşanmış bulunmaktadır. Üstelik farklı nitelemelerle ülkemize gelenlerin doğurganlık katsayısı Türk halkının üzerinde olduğu için, göçün bugün durmuş olması durumunda dahi, gelecekte ülkeyi büyük bir felaketin beklediğini öngörmemek aklı tam hiçbir kâmil insan için olanak dışı değildir.

Bu mesele ulusal yardımseverlik, şefkatli davranış ya da tarihsel misyonumuzla insani yaklaşım gibi savlarla geçiştirilemez. Eğer Avrupa ülkeleri kendilerine yansıyacak göç dalgasının burada kalması için Türkiye’ye para veriyorsa, lafı hiç dolandırmaya gerek yok, Türkiye kiralık taşeron durumunda demektir. Bu konu Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında değil, Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasında olmalıdır. Türkiye göçmenleri alabilecek ve böylece insani duygusunu tüm dünyaya gösterecek güç ve cürette ise, bunun için para almaya gerek yoktur, ayıptır! Bu mesele finans olayı da değildir, bu mesele bal gibi, ülke çıkarı aleyhine kısa süreli siyasi beka ve günü kurtarma olayıdır. Batılıların söylediği çok açıktır: “posa sizde kalsın, bize yaramaz, sosyal yapımızı bozar, biz bunun karşılığında size biraz para verelim”. Bu çirkinlikteki bir politikayı Türkiye’nin kabul etmesi, bu ülkenin bir vatandaşı olarak beni fevkalade rencide ediyor. Hele de, bize sığınmış göçmenleri Batılılara karşı tehdit-şantaj unsuru olarak kullanmak haysiyetli ve şefkatli devlet olma iddiasıyla bağdaşmaz, güçlü bir devlete ise hiç mi hiç yakışmaz.

Göçmen politikası Türkiye’nin emperyalistlere uyarak yabancı ülkeleri kaşıması sonucunda yeşeren bir politika ise, meselenin çözümü Batılılarda değil, karıştırılan ülkelerde aranmalıdır. Demek ki, siyasilerin finansın yönetimi kavramı ile kastettikleri politika açıkça Batıdan para almaya odaklıdır. Nasıl oluyor da şantajla Batıdan para almak haysiyetimizi incitmiyor da, göç veren ülke liderleriyle konuşmak gururumuza dokunuyor? Türkiye’nin uluslararası düzeyde haysiyet ölçüsü, Batıllardan aldığı para ile mi, yoksa komşuları ve sair devletlerle akılcı politika uygulaması ile mi değerlendiriliyor?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa