İktidarın ve sermaye muhalefetinin mülteci yaklaşımı her provokasyona açık!
Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel
Mültecilere yönelik yıllardır sürdürülen kara propoganda bir karşılığını 10 Ağustos günü Ankara Altındağ’da; Suriyeli Yahya Abdo’nun bıçakla yaraladığı Emirhan Yalçın’ın hayatını kaybetmesinden sonra mültecilere karşı saldırı olarak buldu.
Önemli bir bölümünün Altındağ’ın dışından getirildiği anlaşılan ve 'tekbir' getirerek Suriyelilerin yaşadığı bölgeye saldıran güruh mültecilerin araçlarını yakmış, dükkanları evleri taşlayıp tahrip etmiştir. Saldırıda yer alan yüzlerce kişinin içerisinde yer alan ve yakalanan 72 kişiden 28’inin gasp, kasten yaralama, mala zarar verme, uyuşturucu madde imali, hırsızlık vb. suçlardan kaydı bulunuyor.
Böylece ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, yağma ve yozlaşmanın batağındaki tek adam yönetiminin yarattığı sorunların yol açtığı sıkıntılar, iç ve dış politikadaki çözümsüzlükler, pandemi, orman yangıları... her alandaki büyük sorunların oluşturduğu sıkıntıların yol açtığı basınç bu kez de mültecilerin üstünden boşaltılmak istenmiş görünmektedir.
Biraz tarih bilenler için 6-7 Eylül olaylarını hatırlatan bu vahim görüntülerden sonra siyasi partilerden ve çeşitli çevrelerden, "itidalli olma", "provokasyonlara gelmeme" gibi "rutin" çağrılar yapıldı. Ancak ne uyguladığı "mülteci" politikasıyla olup bitenin baş siyasi sorumlusu olan iktidar ne de en ileri gittiği yerde bile mülteciliği "misafirliğe" indirgeyen burjuva muhalefet partileri bu tehlikeli gidişat karşısında kendi sorumluluklarına hiç dokunmamaya özen gösterdiler.
AKP MÜLTECİLERİ KENDİ AMAÇLARI İÇİN KULLANIYOR
AKP iktidarı, mültecilere karşı en müşfik yaklaşan iktidar gibi görünmeye çalışmaktadır.
Ama gerçek durum böyle değildir. Çünkü AKP iktidarı mülteci sorununu, gelecek güvencesizliği, ekonomik zorluklar ve savaş gibi nedenlerle uzun yıllardır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan insan topluluklarına insanca bir yaşam sunmayı amaçlayan insani bir sorun olarak görmüyor.
Tersine AKP iktidarının mülteci politikalarına baktığımızda onun başlıca amacı;
- Yeni Osmanlıcı dış politikasının gereği olarak, “mazlum Müslümanların koruyucusu olduğunu” göstermek üzere sınırlarını açtığını söylerken gerçekte, İslam dünyasında İhvancı bir güç odağı olma amacıyla "mazlum Müslümanlar"ı kullanmaktır.
- Türkiye’yi batı emperyalizminin “mülteci havuzu” haline getirerek bunu batı emperyalizmi ile pazarlık (duruma göre at pazarlığı yapmak durma göre de “Gönderirim ha!” diyen tehdit unsuruna dönüştürmek) konusu yapmaktır.
- Mültecileri; yedek işçi ordusunun sayısını artırmak için ve asgari ücretin yarısına, hatta üçte birine çalışacak, örgütsüz, güvencesiz işçi kitlesi olarak kullanarak mülteci işçileri sınıfın rakibi olarak kullanmak istemektedir.
MÜLTECİLER MİSAFİR DEĞİLDİR!
CHP ise; diğer burjuva partileri ile birlikte iktidarın “açık kapı” politikasına şoven milliyetçiliğin bir adım solunda bir çizgiden karşı çıkarken, zaman içinde mültecileri “misafir” statüsüne yükseltmiştir!
Nitekim CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afgan göçü konusundaki, “Biz güçlü ülkeyiz daha çok mülteci kabul edeceğiz” açıklaması karşısında; “Biz iktidara gelince misafirlerimizi davul zurna ile ülkelerine göndereceğiz” diyerek sorunu gayet insani biçimde çözeceğini iddia etmektedir.
Kılıçdaroğlu “misafir” diyerek mülteciler için saygın bir statü belirlediğine işaret etmektedir. Ama bu yaklaşımla soruna gerçekçi bir çözüm getirilemeyeceği apaçıktır.
Çünkü böylece Kılıçdaroğlu, emperyalist kapitalist dünya sisteminin insanlığa dayattığı gerçekliği görmemekte; sorunu, Esad rejimi ile görüşmeye ve Suriye’de barışın sağlanmasına indirgemektedir.
Oysa binlerce yıllık tarih açıkça göstermektedir ki çağlar boyunca göç (günümüzde mülteci) sorunu, geri ülkelerden ileri ülkelere doğrudur. Ve bugünün dünyasında da savaşlar, iç savaşlar, ekonomik sorunlar, “iklim sorunu”yla da birleşerek, 200 milyondan fazla insanı ata topraklarını terk ettirerek, güneyden kuzeye, doğudan batıya doğru savurmuştur.
Suriye, Afganistan, Irak, Bangladeş, Pakistan ya da öteki ülkelerden ülkemize gelen mülteciler de bu büyük göçün uzantısıdır.
Bu yüzdendir ki, CHP’nin mültecilerin misafir olduğu ve geri gönderileceği iddiası, hangi cilalı pakete sarılırsa sarılsın, sadece ırkçı-şoven çevrelerin istismarına açık bir yaklaşımdır.
Bu yüzden mülteciler misafir değil, Türkiye’nin halklarının yeni bileşenleridir. Mültecilerin önemli bir çoğunluğunu oluşturan işçiler de işçi sınıfımızın parçasıdır.
MÜLTECİ SORUNUNUN GERÇEKÇİ ÇÖZÜMÜ NEREDEN GEÇİYOR?
Bu yüzdendir ki, Emek Partisi’nin mülteci sorunuyla ilgili öne sürdüğü taleplerin anlaşılmasının önemi artmış bulunuyor.
Okurlarımızın çoğu, bu taleplerin yabancısı değildir. Ancak içinden geçtiğimiz ve mültecilerle ilgili her kafadan bir sesin çıktığı şu günlerde bu taleplerin başlıcalarını yinelemek önemli olacaktır.
- BM’nin, insan hakları eksenli kriterleriyle uyuşan bir “mülteci yasası”nın çıkarılması,
- “Geri iade anlaşmaları”nın iptal edilmesi ve gönüllü olarak geri dönmek istemeyen hiçbir mültecinin geldiği ülkeye iade edilmemesi,
- Mültecilerin Türkiye toplumuna uyumunun kolaylaştırılması için eğitimden çalışma yaşamına entegrasyonun sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması,
- Çalışma yaşamında mülteci işçilerle yerli işçiler arasındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, mültecilerle ilgili dezavantajlı durumların ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınması, işçi enternasyonaliziminin gerekleri doğrultusunda, sendikalarda, iş ve hizmet birimlerinden başlayarak her alanda mücadele edilmesi, mülteci sorunun çözümü için belirleyici önemde olacaktır.
Bu yüzden Emek Partisinin insan hakları ve işçi enternasyonalizmi eksenli çözümü, mülteci sorununun yakıcı bir hal aldığı şu gönlerde daha bir dikkatle ele alınması gereken bir yaklaşımdır.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47