Göç meselesi üzerine
Fotoğraf: Can Erok/DHA
Memlekette göçmen ve göç meseleleri, konunun genel çerçevesinin belli olduğu bir satıhta değil, kimin ne dediğinin belli olmadığı kaotik bir minval üzerinde tartışılmaya devam ediliyor. Bizler ise ‘Almanya’dan fonlanmış göçmen seviciler’ ile ‘Kadeh kaldıran ırkçı beyaz Türkler’ seviyesindeki bir tartışmayı izlemek durumunda bırakılıyoruz. Sorunun temellerine inen, sınıfsallığına işaret eden, karar alıcıları ve göçmen politikaları belirleyenleri sorgulayan sesler ise cılız kalıyor ve dinlenmiyor. Çünkü göçmen meselesi neredeyse 50 senedir tüm iktidarların en sıkışık oldukları anda kurtarıcısı olarak kendini kanıtlamış sihirli bir anahtar durumundadır. Her kapıyı açan bir maymuncuktur, tüm kötülüklerin ana kaynağı olarak gösterebileceğiniz bir günah keçisidir.
Alanda yapılan çalışmalar göstermektedir ki büyüme ve istihdamdaki gerileme gibi ekonomik sorunlar ile hırsızlık gibi asayiş sorunlarının artması ile göçmenlere karşı olumsuz algı arasında önemli bir paralellik mevcuttur. Hiç şüphesiz bu durum en çok iktidarları mutlu eder. Ekonomik sorunların gerçek sebepleri ve yanlış politikaların sorumluları gizlenir. Göçmenler kaçınılmaz olarak talebi ve iç pazarda üretilen ürünlerin tüketimini arttıran pozitif etikler üretmekte olsalar bile ekonomik sorunların sorumlusu ilan edilirler. Sermaye ise ucuz iş gücü bulduğu için ve aynı zamanda yerli emek gücüne baskı yapabilecek bir yedek emek gücüne sahip olduğu için mutludur. Atıl durumda olan ev, dükkan ve depolarını göçmenlere barınma veya iş yeri sağlama için piyasa üstü fiyatlara kiralayanlar mutludur. Hiçbir politika üretmeden, temelsiz ve içi boş safsatalarla, topluma yayılmış korku ve yoksulluktan istifade ederek spot ışıklarını üstüne alan ‘yeni’ siyasi figürler mutludur. Buna en iyi örnek olarak Trump olgusunu gösterebiliriz.
Donald Trump’ın başarısız emlak krallığından, başarısız bir iş insanlığına, oradan da medyatik bir palyaçoya doğru ilerleyen kariyerini değiştiren en önemli unsur göçmen karşıtlığı olmamış mıydı? Trump’ın siyaseten yıldızını parlatan şey Başkan Obama’nın doğum belgesini sorgulamak olmuştu, ama onu diğer Cumhuriyetçi Parti adaylarını süpürerek önce aday olmasını, sonra da seçilmesini sağlayan yegâne şey göç söylemiydi. Trump önce Meksikalı göçmenler olarak adlandırdığı kitlelerin ABD’yi işgal ettiğini, uyuşturucu kaçakçıları ve tecavüzcülerin (bad hombres–kötü adamlar) ülkeye doluşurken iyi olanların yollanmadığını iddia etmekteydi. Kampanyasının ilerleyen dönemlerinde ise söylem Müslümanlara döndü; ‘Ortadoğu’da ne olduğunu bilmiyoruz, bilene kadar tüm Müslümanların ABD’ye girmesini yasaklayacağız’.
Aslında işler bu kadar basitti, Ortadoğu’nun ne ve nerede olduğunu bilmeniz bile gerekmeden ABD başkanı olabilmenizi sağlayan bir diskur bu. Trump başkan seçildikten sonra bu söylediklerinin ancak birkaçını gerçekleştirebildi. Duvarın inşası zaten fiziksel olarak mümkün değildi. Orta Amerika’dan karavan halinde gelen göçmenlerin durdurulması için Meksika’ya, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındakine benzer bir anlaşma yapılması teklifi ise Meksika tarafından reddedildi. İhracatının yüzde 80’ini gerçekleştirdiği ABD’nin gümrükleri arttırma, NAFTA’nın modernleşme görüşmelerini iptal etme tehditleri bile Meksika’nın AB-Türkiye benzeri bir güvenli ülke anlaşmasını kabul etmesine yetmedi. Meksika, güney sınırını güçlendirip, ülkedeki göçmenlere faklı opsiyonlar sunma, ama daha da önemlisi Guatemala, El Salvador ve Honduras ile göçün temel sebeplerini çözme üzerine bir iş birliğine gitme yolunu seçti. Trump’ın Meksika’ya model olarak gösterdiği ve kabul ettirmeye çalıştığı, 2016 Haziran’ında AB ile vizelerin kaldırılması ve 3 milyar avroluk fonun serbest bırakılması karşılığında imzalanan anlaşmanın mimarları ise bugün dönüp bize Türkiye’deki düzensiz göçün sürdürülebilir olmadığı, göçmen meselesinin sorumlusunun bu politikaları izleyenler olduğu yönünde açıklama yapabiliyorlar. O zaman elimizde geriye suçlanacak bir tek göçmenler kalıyor. En kolay, en masrafsız, en yüksek getirili sihirli bir sözcük.
- Yeşil Ford Falcon 27 Ocak 2025 04:20
- Venezuela'da demokrasi şöleni 13 Ocak 2025 04:07
- Yeni yıla girerken Latin Amerika 30 Aralık 2024 06:20
- Milei’in birinci yılının ardından 16 Aralık 2024 04:39
- Uruguay’da Geniş Cephe’nin iktidara dönüşü 02 Aralık 2024 03:57
- İkinci Trump dönemi ve Latin Amerika 18 Kasım 2024 04:20
- Bolivya: Morales, Arce’ye karşı 04 Kasım 2024 04:21
- Venezuela’da iktidar içi yeniden yapılanma 21 Ekim 2024 04:08
- Meksika'da feminist dönem 07 Ekim 2024 04:28
- Fujimori’nin mirası 23 Eylül 2024 04:15
- Kolombiya’da oligarşinin müdahalesi 09 Eylül 2024 04:21
- Meksika'da yargı reformu tartışmaları 26 Ağustos 2024 04:11