Afganistan: Anlaşmalı mat
Afganistan'dan göç yoluna düşen mülteciler | Fotoğraf: AA
Türkiye kamuoyunda daha çok, göç sorunu ve Türkiye Hükümeti’nin ABD ile anlaşarak Kabil havaalanının korunması için asker gönderme gündemleriyle tartışılan Afganistan, 20 yıl aradan sonra yeniden Taliban’ın hakim güç haline gelmesinin sancılarını yaşıyor. Bu yazı yazılırken Taliban’ın Afganistan’ın başkenti Kabil’e girdiği ve büyük bir direnişle karşılaşmadığı belirtiliyordu.
Taliban, El Kaide’nin ikiz kulelere saldırısının ardından, 20 yıl önce ABD’nin Afganistan’ı işgaliyle geriletilmiş, ancak ülke bir işgalin çok boyutlu yıkıcı etkilerini de yaşamıştı. ABD, kendi kamuoyunun da uzun süredir ilgilenmeyi bıraktığı Afganistan’dan Taliban ile anlaşıp, ‘maliyet kaleminden’ düşüp, ‘bizden bu kadar’ diyerek çekilirken, para ve eğitim desteğiyle oluşturduğu ordu ve bürokratik aygıt da Taliban karşısında mecalsiz kaldı.
Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) bir yetkilinin, Taliban’ın gelecek 30 gün içerisinde Afganistan’ın başkenti Kabil’i kuşatabileceği ve 3 ay içerisinde de kontrolü altına alabileceğini söylediği geçtiğimiz günlerde basına yansımıştı. Son işaretler, bu gelişmenin Pentagon’un tahmininden bile hızlı olduğunu gösteriyor.
Irak’ta da ABD’nin işgalinin ardından oluşturulan merkezi ordu yapısının IŞİD’in hızlı yayılması karşısındaki dağılma ve kaçma görüntüleri henüz yakın tarihin kareleri.
Afgan bürokrat Farhad Khurami’nin gazeteci İrfan Aktan’a verdiği ve birartibir.org’da önceki gün yayımlanan söyleşide, Khurami, Pakistan’ın kendi içindeki 27 milyon Peştun nüfusu tehdit olarak gördüğünü ve Afganistan’da Peştunların güç kazanması halinde, bunun kendi içindeki Peştunları da cesaretlendireceğinden endişe ederek Taliban’ı desteklediğini anlatıyor. Söyleşide yakın döneme dair önemli başka bilgiler de var. Taliban, ABD’nin Rusya’yı ‘yeşil bir kuşak’ ile çevreleyerek ‘kızıl tehditten’ korunma stratejisi bağlamında desteklediği güçlerden biri. Başka ülkelerde de başka aktörleri olduğu gibi. Bu projenin Türkiye’de de toplumsal muhalefete karşı İslami aktörlerin desteklenmesi biçiminde işlediği biliniyor. 12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren cumhurbaşkanı olduğu dönemde Pakistan Devlet Başkanı General Ziya ül Hak ile kardeş gibiydi. Belirli bir politik stratejiyle İslam’ı kullanan ‘laik generaller’ olarak her ikisi de ABD stratejisi bağlamından benzer eksende hareket ediyordu.
Tüm bunlarla birlikte Taliban’ın Afganistan tarihinde önemli bir halk desteğine sahip olan, çeşitli emperyalist güçlerle çeşitli dönemlerde bazen ilişki halinde, bazen biriyle ilişki halindeyken diğeriyle mücadele halinde bir tarihi var. Ama girdiği bu ilişkilere rağmen ‘basit bir piyon’ denilip geçilemeyecek bir gerçekliğe tekabül etmesi, bugüne kadar uzanan gelişmelerin de zeminini oluşturuyor.
Afganistan, sosyalizmin varlığı ile belirlenen iki kutuplu dünya koşullarında, demokratik, laik, sol ve kendisini sosyalizm etrafında ifade eden güçlerin de ağırlık ve pozisyon kazandığı bir ülkeydi. Eğer bugün Taliban’ın yayılmasına karşı, ABD’nin oluşturduğu, bir ‘korucu ordusu’ yapısını aşamayan ordu bir direnç gösteremezken Taliban’a karşı hala belirli bir dirençten söz edebiliyorsak bu da bu gelişmenin kazandırdığı bir toplumsal karşılık bağlamında açıklanıp, anlaşılabilir.
Rusya ve Çin ile görüşen Taliban, ABD ve müttefiki olan diğer batılı güçler karşısında, bu iki gücün desteğini sağlamaya çalışıyor. Rusya’nın yeni bir Taliban iktidarı döneminde geleceği nokta ve benzer İslami örgütlerle ilişkileri bağlamında belirli endişeleri olduğu yansıyor, tartışılıyor. Kabil’e girmiş olan Taliban’ın mevcut Hükümet ile anlaşarak hem ABD hem Çin hem de Rusya ile sorunsuz bir dengede bir model oluşturacağını düşünmek ise bir cehennemde makul bir denge tarifi aramak gibi bir şey olur.
Onlarca yıldır işgaller ve savaşlar girdabında yaşayan Afganistan’ı maalesef yeniden çok sancılı, zor bir dönem bekliyor.
Ülkeye işgalle gelen yıkım, işgalci güçlerin ‘terörist’ diyerek ülkeyi işgal etmenin gerekçesi yaptıkları Taliban ile anlaşarak çekilip yenildikleri gücün önünü açmalarına bağlandı.
Afganistan satrancında gelinen nokta, işgalciler açısından herhalde en kısa şöyle özetlenebilir: Anlaşmalı mat.
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00
- ‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı 07 Ekim 2024 05:13
- Bu sadece bir İsrail savaşı değil 30 Eylül 2024 05:00
- Savaş satanların yarışında söz sahibi olmak... 23 Eylül 2024 05:00
- Önce ölüm fermanını imzaladı, sonra kurbanıyla kağıt oynadı 16 Eylül 2024 05:30