Hangisi daha yıkıcı, doğa mı, iktidar mı?
Fotoğraf: ANDA Arama Kurtarma/AA
Ülke bir felaketler ülkesi haline geldi. Artık yangınlar büyük bir felakete dönüşüyor, su taşkınları önüne gelen her şeyi silip süpüren büyük bir sel haline geliyor, mülteci sorunu toplumsal bir kaosa yol açıyor. Ülkede olup biteni sağduyuyla takip eden hemen herkes, bu sorunların iktidarın doğayı tahrip eden rantçılığının, ihmalkarlığının, organizasyon konusundaki yeteneksizliğinin, plansız programsız iş yapmasının, bazen de kastının neden olduğu konusunda hemfikir. Buraya kadar bu tespitlerde bir sorun yok. Ama buradan kalkılarak şöyle politik tespitler de yapılabiliyor: “Yönetemiyorlar, çözülüyorlar vb…”
Eğer bir yönetememe durumu söz konusu olsaydı hemen her şeyin durması, iktidarın da çaresizlik içinde düşmesi gerekirdi. Ama orada halen duruyorlar, bu ülkenin ve halkın kaderi konusunda kararlar alıyorlar. Politikanın yasaları fizik yasaları gibidir ve boşluk tanımaz. Eğer iktidarın karşısında ona alternatif olacak güçlü bir muhalefet yoksa ve gelişmelere karşı ağırlığını koyamıyorsa yönetmeye devam ederler. Bu yönetim kargaşa ve kaos içinde bir yönetim de olabilir. Güçsüzleşen iktidarlar bu tür bir yönetimi kendileri için bir çıkar yol olarak da görebilirler. Ta ki karşılarına güçlü bir alternatif çıkıncaya ve onu tepetaklak edene kadar.
Çözülme sorunu ise bugünkü durumu karşılayan bir terim değil. Doğru tespit ve terim güçsüzleşme olmalıdır. Çünkü bir mücadele veriliyor, kitlelerin her geçen gün yükselen muhalefeti gelişiyor, kendine bir yol açmaya çalışıyor. İktidarın kendiliğinden çözüleceğini ve iktidarın kendi kucaklarına düşeceğini bekleyen ve kitlelere de sabır öneren düzen içi muhalefet partileridir. İktidardaki güçsüzleşmeyi kesin olarak açığa çıkaran politik gelişme son yerel seçimler oldu. O zamandan beri iktidar eğik bir düzlemde aşağı doğru yuvarlanıyor. Bunun üzerine ekonomik kriz, her birisi iktidarın tutumundan dolayı artık felakete dönüşen “doğal olaylar, yangınlar, seller” vb… bindi. İktidarın toplumsal temeli zayıfladı ve iktidar bu güçsüzleşmeyi devlet gücünü daha fazla kullanarak kapatmaya yöneldi. Şimdi de diğer baskılara ek olarak sosyal medya susturulmak isteniyor. Ama artık ortada mızrağı çuvala sığdıracak bir durum yok.
Mülteci sorunu ağır bir sorun olarak Suriye’nin üzerine çullanılması ile başladı. ABD önderliğindeki Batılı emperyalist güçler, AKP iktidarının da katılımıyla Suriye’yi kaosa ve iç çatışmaya sürüklediler. İnsanlar bu çatışmalı ortamdan kaçabilmek için diğer ülkelere, bu arada sayıları tam bilinmemekle -beş milyon olduğu tahmin ediliyor- birlikte Türkiye’ye sığındı. ABD’nin Afganistan’daki bozgunu şimdi yeni bir mülteci dalgasına yol açtı. Ama iktidarın canlarını kurtarmak için gelen bu insanları insana yaraşır koşullarda barındırma, doyurma, onlara yasal bir statü verme politikası yok ve bu durum halk içinde son Altındağ olayında olduğu gibi gerilimler ve çatışmalar doğurabilecek bir zemin yaratıyor. Bu arada Dışişleri bakanı çıkıyor, “Mülteci sorununu çözmek için uluslararası toplumla ortak çalışıyoruz” açıklaması yapıyor. Zaten durumu bu hale getiren “uluslararası toplum” adına hareket edenler değil mi, onlarla neyin görüşmesini yapıyorsunuz? Yanıtın daha fazla para koparmak olduğu konusunda hem bir itiraf hem de genel bir kanaat var!
Ülkenin sorunları bunlarla da bitmiyor. Açlık, yoksulluk, işsizlik yaygınlaşıyor. Enflasyon yükseliyor, zaten erimiş olan ücretler, maaşlar hızla buharlaşıyor. İstatistik kurumunun cambazlıkları, AKP medyasının yalan ve demagojileri gerçek durumun üzerini örtemiyor. Ortada her sorunu felaket boyutlarına taşıyan, her geçen gün biraz daha güçsüzleşen bir iktidar var. Kargaşa ve kaos içinde yönetmeyi, becerebilecekleri tek yönetim biçimi olarak uyguluyorlar. Halkın daha geniş kitleler halinde mücadeleye atılabilmesi için zemin son derece elverişli. Eğer kendine ihanet edilmezse doğa kendini yenileyebiliyor. Şimdi toplumun da kendini yenilemeye ihtiyacı var, ama bu doğadan farklı olarak kendi haline bırakılarak gerçekleşmeyecek! Yangının alevlerinden, selin tahrip ediciliğinden çok daha güçlü bir toplumsal hareketin yıkıcı gücünün harekete geçmesi gerekiyor.
- Gelişmelerin kısa özeti 17 Ocak 2025 05:12
- 13 Ocak güçlendirilmeli 10 Ocak 2025 04:24
- Değişimin zorunluluğu 03 Ocak 2025 07:15
- 'Zaferden' işçiye düşen 27 Aralık 2024 05:25
- Seyredecek misiniz? 20 Aralık 2024 05:42
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05