‘Hasan’un pabuçlari, kopçalidur uçları’ meselesi (1)
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/175941.jpg)
Fotoğraflar: Evrensel
Kirvem,
Son zamanlarda, özellikle de şu sıralar ülke sathındaki vatandaşlarımıza; memleketimizin, milletimizin gidişatıyla ilgili fikirlerini, düşüncelerini, görüşlerini, kanaatlerini öğrenmek için medya mensuplarınca mikrofon uzatıldığında, kimi yurttaşlarımız etraflarında sanki eskilerin, yani benim gibi saçı sakalı ağarmış “moruklar”ın deyimiyle; “taharri memurları” veya “sivil polisler” varmışçasına, ağızlarından dökülecek her kelamın, yumurtlayacakları her lafın “kayıt kuyut” altına alınıp, daha sonraları da kim bilir hangi uyduruk bahanelerle harmanlanıp, böylece ilerde başlarının belki de ağrıyacağını düşünüp, dolayısıyla bu bapta iki cümle etmektense, o an içinde bulundukları mekanı, caddeyi hızlı adımlarla terk edip, ardından da oralardan uzaklaşmayı kendilerince daha uygun buluyorlar…
Yurttaşlarımızın bir kısmı da, ülkemizin haliyle, ahvaliyle ilgili “dahili, harici” meseleler hakkında sağda solda, orada burada, hele hele milletimizin yüce Meclisinde “ulu orta” konuşulmasının, “yerin kulağı var” hükmünce bilumum düşmanlarımız tarafından duyulacağını belirtirken, aynı zamanda da, atalarımızdan miras kalan, “Söz gümüşse, sükut altındır” deyiminden yola çıkıp, böylece kabuğuyla birlikte lüp lüp yuttukları cevizleri doğru dürüst hazmedememiş semiz hindiler gibi bir köşede sessiz, sedasız düşünmenin yeterli olduğunu beyan edip duruyorlar…
Beri yandan kimi vatandaşlarımız da, bu tür sorular karşısında tıpkı dut yemiş bülbüller gibi susmaktansa, tam aksine, “Susma, sustukça sıra sana gelecek…” sloganı eşliğinde fikirlerini açıkça haykırmayı bir nevi “yurttaşlık görevi“ addettikleri için düşüncelerini, eksiksiz gediksiz dillendirmeyi kesinlikle tercih ediyorlar…
Şöyle ya da böyle; demokratik, laik, sosyal hukuk devletimizin sınırları içinde yaşayan vatandaşlarımızın neredeyse tümü, yani cümbür cemaat hepimiz hangi mekanlarda, hangi mahallerde, özellikle de “devlet kapıları”nda, mahkeme salonlarında hangi kurallara göre davranacağımızı, aksi durumlarda nasıl coplanacağımızı adımız, soyadımız gibi ezbere bildiğimiz için, memleket meseleleriyle ilgili gerek kahvehanelerde okey, tavla, domino, pişpirik ya da papaz kaçtı oynarken, gerekse ellerimizdeki naylon filelerle çarşı pazarlarda keyifle gezerken, “halk ekmek” kuyruklarında eğlenip tatlı tatlı sohbet ederken hiç zorluk çekmediğimize göre, demek ki memleket sathında işlerimiz yolunda keyfimiz tıkırında!..
Keyfimiz yerinde, neşemiz gani; çünkü, zira, nitekim ülkemizin dümeninde, halkımızın gönlünde hayli zamandan beri “taht” kuran kaptanıderyamızın öncülüğünde, onun liderliğinde seksen dört milyonu aşkın nüfusumuzla aynı takada, “Hasan’un pabuçlari, kopçalidur uçları…” türküsünü kemençeler eşliğinde önceleri sadece Karadeniz sahillerinde, şimdilerde de “Mavi vatan”ımızın engin sularında göğsümü gere gere dillendirmekle yetinmeyip, buna ilaveten ayrıca bir zamanlar “demir ağlarla” ördüğümüz mübarek vatan topraklarımızı, tam da şu sıralar beton duvarlarla çepeçevre donattığımıza bakılırsa; anlaşılan o ki, “muasır medeniyet” denen bu keçinin silikonlu boynuzlarını bu gidişle neredeyse yakaladık ya da yüce Allah’ın izniyle belki de tümüyle kırmak üzereyiz…
Öyleyse?..
Öyleyse, devamı haftaya Kirvem!..
Evrensel'i Takip Et