Aşk bu, yol yordam bilmez: Bir Demet Menekşe
Bir demet Menekşe” filminden bir kare.
“Kötü çağda yaşıyoruz. Hepimizin hayatı kirli. Herkes kendi derdine düşmüş. Kimsenin kimseyi gördüğü yok. Sırt çeviriyoruz durmadan birbirimize. Paraya açık gözlerimiz. Sen güzel bir insan bulmuşsun.”
Bu sözlerin günümüz için söylendiğini düşünürseniz yanılırsınız. Ama günümüzü de anlattığını söylerseniz, “haklısınız” derim. Bu sözleri Selim İleri 1973 yapımı Zeki Ökten’in çektiği Bir Demet Menekşe için yazdığı senaryoda Kuyumcu Yakup Amca’nın ağzından Boya Fabrikası Sahibi Kenan Manizade’ye söyletir.
Jenerik görüntülerinde Galata Köprüsü üzerinde insan kalabalığı içinde gördüğümüz kadını, sonraki sahnede annesinin yüz görümlüğü, yüzüğü satmak için girdiği kuyumcu dükkanında görür, tanımaya başlarız. Dükkanda misafir olarak bulunan Boya Fabrikası Sahibi Kenan Manizade de adının Nesrin olduğunu öğreneceğimiz genç kadını ilk kez o an, orada görür ve etkilenir; tanışmak, tanımak için çabalar. Kenan Manizade’yle birlikte biz de tanırız.
Yüzüğü gösterdiği Yakup Amca’dan “600 lira eder bu” yanıtını alan Nesrin üzülür, şaşkın, titreyen üzüntülü ses tonuyla “Nasıl olur, alındığında 600 liradan fazlaymış” diyebilir.
Dükkânda misafir olarak bulunan Boya Fabrikası Sahibi Kenan Manizade; üzüntüsünü fark ettiği Nesrin’ne “Bakabilir miyim yüzüğünüze? Güzel bir yüzük, bana satar mısınız? Bin 500 liraya alırım” der. Paraya ihtiyacı olduğundan yüzüğü satmak isteyen Nesrin, Kenan Bey’in teklifini kabul eder. O gün, bir kez daha karşılaşırlar. Arabasıyla çalıştığı butiğe bıraktığı Nesrin, Kenan için bir anda önemli, olur.
Nişanlısı tarafından aldatılan Nesrin, yaşadığı üzüntüden ve mahalle dedikodularından uzaklaşmak için ülkeyi terk etmeyi düşündüğü sırada çıkmıştır karşısına Kenan. Babası vefat eden, nişanlısının da yakın arkadaşıyla aldattığı Nesrin, küçük bir mahallede yatalak annesi ve evlenmemiş teyzesiyle birlikte yaşar. Kenan’ın evli olduğunu bilmiyordur başta. Kalabalıklar içerisinde yalnız başınalığını yaşıyordur. Bunu Kenan’a da söyler. “Kalabalığı sevmiyorum.” Kenan da içinde bulunduğu çevreden, sahteliklerden sıkılmış, bunalmıştır. “Büyük iş adamını oynamaktan usandım artık”. Gösterişi, lüks yaşamı seven Banu ile evliliğinde mutsuzdur Kenan. Tek ortak noktaları ikisinin de varsıl olmasıdır. Yaşadığı aile ortamına, zengin çevresine yabancılaşmıştır.
Nesrin de, Kenan da birbirlerini yabancısı hissettikleri bir dünyada sığınılacak liman gibi görürler. Film bir yandan yaşanan toplumsal koşullarda kadının konumuna, kadına yüklenen toplumsal cinsiyet rolüne, vurgu yapıp yansıtırken bir yandan da toplumun bakışını gösterip eleştirel bir tutum sergiler.
Örneğin mahallenin kadınları duyurarak Nesrin’in arkasından konuşurken “Bildiğin gibi değil çalışan kızlar, on parmağında on marifet var!” der, “marifetli” olmaya farklı bir anlam yükleyerek. Mahalleli, Nesrin’e çalıştığı için iyi gözle bakmaz. Başından geçen nişanlılık döneminden dolayı Nesrin’in “oynak” bir kız olduğunu düşünür ve ona “kötü kadın” imgeleri yüklerler. Nişanlanıp ayrıldığı için “lekelenmiştir” çünkü. Kapı komşusu Fatma Hanım arkasından “Dik yürü kızım, damgalı insan mısın sen?” diyerek Nesrin’e laf atar.
NESRİN ÜZERİNDEN KADININ TEMSİLİ
Yeşilçam filmlerinde kadınların evlilikle, bir erkeğin himayesinde mutlu olabilecekleri mesajı vardır. “Bir demet Menekşe”de de bu gelinlik görüntüleri ve evlenmemiş mutsuz teyze üzerinden veriliyor. Evlenememeyi bir yenilgi şeklinde algılayan Nesrin, teyzesinin tabiriyle “bir kız kurusu” olmamak ve sosyal çevresinin yaşattığı baskıdan kurtulmak için tek kurtuluşun o ortamdan kaçmak olduğunu düşünür. Dolayısıyla kadın karakter evliliği bir kaçış yolu olarak görür.
Kadın dayatılan rolleri yerine getirecek bir erkeğe ihtiyaç duyar: “Kişisel benliğinde babaya karşı yüklenen anlam Nesrin’in tüm hayatını etkileyecek şekilde kurgulanmış, kendi odasını dahi sığınak haline getirecek bir durum yaratmıştır. Nişanlısının babasının ölümünden sonra kendisine ve ailesine sahip çıkmasını bekleyen Nesrin, Kenan’a sahip çıkacak, sığınılacak bir erkek olarak bakar.
“Kenan’a göre de ideal kadın tanımı Nesrin’in kendisine karşılık gelmektedir. Çünkü ideal kadın tanımlamasında yer aldığı üzere Nesrin, el değmemiş, masum, saf ve iyi aile kızı, sessiz, söz dinleyen, ihtişamdan uzak, temiz biridir.” (*)
Evli olduğunu gizleyen Kenan, Nesrin’in “Bekleyeniniz vardır belki” lafına “Kimsenin beni beklediği yok” cevabını vermiş ve Nesrin’e yalan söylemiştir.
Filmde Nesrin ideal kadını temsil ederken, Kenan’ın evli olduğu ihtişamlı, lüks yaşamı seven, Banu ise ideal olmayan kadını temsil eder. Varsıl sınıftan, ekonomik kaygısı olmayan, kentli, modern bir kadındır Banu.
Türkiye’de de Yeşilçam filmlerinde de kadınlar cinselliklerinden tümüyle arındırılmış olanlar ve cinselliklerinin dışında herhangi bir kimliği bulunmayanlar olarak ikiye ayrılırlar. İdeal kadın ilk gruba dahilken Banu karakterinin sunuluş biçimi de cinselliğinin ön plana çıkartıldığı 2. gruba girer. Yeşilçam filmlerinde “ideal kadın”a yüklenen “iyi” değerleri taşımayan kadınlar “kötü kadın” olarak adlandırılır. Banu aldatıldığını öğrendiğinde hıncını, intikamını eşinin aldattığını düşündüğü kadından almaya yönelecektir. Sunulan diğer özelikleriyle birlikte bu da onu “kötü kadın” yapacaktır.
MUTLU SON KAÇINILMAZ
“Bu adaletsiz dünyada kaybolup gittiği” için mutsuz olan Kenan kurtuluşu, yüreğinin sesini dinleyerek “Tertemiz bir güzel insana sahip çıkmak” üzere, sevgilisinin de sığınağım dediği küçük odasına sığınmakta bulur. Artık ne Kenan “cehennem hayatı” yaşayacak, ne de Nesrin çalıştığı butikte karşılaştığı ve ona yabancı gelen insanlarla muhatap olacaktır.
(*) Alıntılar ve yararlandığım kaynak: Türk Melodram Filmlerinde İdeal/Kötü Kadın İmgesi: Bir Demet Menekşe Film
Örneği, Elif Baş “2011 yılında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne sunulan yüksek lisans tezinden güncellenerek” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 12 Sayı: 5’de (Ağustos 2019) yayımlanan makale
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04