24 Ağustos 2021

Türkiye’nin Batı'nın ‘mülteci deposu olması’ girişimleri güç kazanıyor

Fotoğraf: Sayed Khodaiberdi Sadat/AA

Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden beri uluslararası diplomasinin baş konusu Afganistan.

BM’den ABD’ye, AB‘den İngiltere’ye, Rusya’dan G7’ye, Çin’den NATO’ya ülkeler ya da uluslararası örgütler Taliban’a, özellikle de “Afgan mülteci” (göçmen) sorununa dair açıklamalar yapıyorlar.

Bu açıklamaların ortak özelliği; ülkelerin ya da BM, NATO gibi organizasyonların Afganistan’ın Ortaçağcı bir şeriat düzenine sürüklenmesinden ve bunun sonucu olan “Afgan göçmen dalgası”ndan kendilerini sorumlu tutmamaları. Bunun sonucu olarak da olup bitenden kendilerine bir görev çıkarmak yerine kendileri dışındaki herkesi “insanlık” adına, “dünyanın selameti” adına “Afgan göçmen dalgası” karşısında sorumluluk üstlenmeye çağırıyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu diplomasi trafiğine katılıyor. Son birkaç gün içinde Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin, Almanya Başbakanı Merkel, İngiltere Başbakanı Johnson, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’la telefonla görüştü.

Resmi açıklamalarda bu görüşmelerde iki ülke arasındaki çeşitli konuların konuşulduğu söylense de görüşmelerde asıl konu “Afgan göçmen sorunu”yla ilgiliydi!

PUTİN KOMŞU ÜLKELERİN SINIRLARINI AFGAN MÜLTECİYE KAPATTI

Tartışmalar içinde iki önemli açıklama gündemde öne çıktı. Bunlardan birisi Putin’in Afgan mültecilere, Afganistan’a komşu olan eski SB ülkelerinin sınırlarını kapatmasıydı. İkincisi ise İngiltere Savunma Bakanı Wallace’ın açıklamasıydı.

Putin, BM’nin Afganistan’a sınırı olan ülkelerin mültecilere sınırlarını açma çağrısına karşı çıkıyor.

Putin bu iddiasına; “Düzensiz göç içinde eski SB ülkelerinden gelen kişilerin Rusya’ya vizesiz girebildiğini, dolayısıyla mültecilerin arasına karışacak cihadist militanların böylece Rusya’ya sızabileceği”ni gerekçe gösteriyor.

Putin’in, bu tutumlarını Erdoğan’la görüşmesinde dile getirdiği belirtiliyor.

Böylece Rusya, Afganistan’a komşu eski SB ülkeleri olan Rusya Federasyonu ülkelerinin Afgan mülteciler için kullanılmasına açıkça karşı çıkmış oluyor.

Bu durum Batılı emperyalistler için “Afgan mülteciler” sorununda “üçüncü ülke” seçeneklerini ikiye indiriyor: Pakistan ve Türkiye!

TÜRKİYE’YE MÜLTECİ MERKEZİ KURULACAK MI?

İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace’ın açıklaması da Putin’in tutumuyla anlamlanıyor.

Çünkü İngiltere Savunma Bakanı, “Afgan göçmen sorunu”ndan söz ederken görüşünü, “Türkiye ve Pakistan gibi ülkelerde mülteci merkezleri kurmak istiyoruz” biçiminde açıklıyor.*

Bu açıklama üzerine Kılıçdaroğlu Erdoğan’a “Ben anlaşma yapmadım dediğin ülkeler artık Türkiye’nin fikrini almadan bunları söyleyecek hale mi geldi yoksa anlaşma mı yaptın?​” sorusuyla tepki gösterdi.

Kılıçdaroğlu’nun tepkisi sonrasında Dışişleri Bakanlığı, “Bugüne kadar hiçbir ülkeden böyle bir talep gelmedi. Gelse de bunu kabul etmeyiz” açıklaması yaptı. Ancak, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Taliban’ın Kabil’e girmesinin hemen arkasından mültecilerin Türkiye ve Pakistan’a yönelmelerini istemesinden sonra İngiltere Dışişleri Bakanlığının da aynı doğrultuda açıklama yapması elbette ki, Kılıçdaroğlu’nun sorusuna daha da anlam kazandırıyor.

Nitekim, Türkiye’yi “göçmen deposu” gören ABD ve İngiltere dışişleri bakanlıklarının, Erdoğan’ın “Biz finansı iyi yönettiğimiz için bize geliyorlar. Türkiye güçlü bir devlet olduğu için göçmen kabul ediyoruz daha da edeceğiz” açıklamasını esas aldıkları görülüyor.

Erdoğan, son günlerde, “Türkiye yol geçen hanı değil”, “Türkiye daha fazla göçmen yükünü taşıyamaz” açıklamaları yapsa ve bunları son telefon görüşmelerinde Putin’e, Johnson’a, Charles Michel’e söylese de Batı emperyalizminin sözcüleri, “finansı yönetme” iddiasının neye işaret ettiğini bilen, dahası Afganistan’da “Kabil Havalimanı’nı koruma ve işletme” hevesini dikkate alarak, Türkiye’yi eninde sonunda, “Batı emperyalizminin göçmen deposu” olmaya razı edeceklerini düşünüyorlar.

ERDOĞAN YÖNETİMİ İÇİN KABİL HAVALİMANI SADECE KABİL HAVALİMANI DEĞİL!

Son günlerde hem Savunma Bakanı hem de Dışişleri Bakanı gibi konuşan Hulusi Akar, Afganistan’daki TSK mensuplarının hemen tahliyesine hazır olduklarını belirtirken öte yanda da her vesileyle “Şartlar uygun olursa Kabil Havalimanı’nın güvenliği ve işletmesi için orada kalınabileceğini” söylemektedir.

“Şartlar” dendiğinde de;

1-) Taliban’ın bunu kabul etmesi;

2-) ABD’nin bu görev için gerekli diplomatik, lojistik ve finansal desteği sağlaması kastediliyor.

Tabi sorunu tek adam yönetimin “politik amaçları” değil de akıl-mantık çerçevesinde değerlendirenler, “Taliban iktidar olduğuna göre TSK kime karşı güvenlik sağlayacak” diye soruyorlar.

Oysa tek adam yönetimi için Kabil Havalimanı sadece havalimanı değildir! Çünkü Erdoğan-AKP iktidarı, Kabil Havalimanı’na mevzilenerek;

- Afganistan’ın bundan sonraki döneminde ”oyun kurucu olma”yı,

- Taliban başta olmak üzere cihadist organizasyonlarla yakın ilişki kurmayı, İdlib’de olduğu gibi, “kontrol altında tutma” adına onları koruyup kollama ve onlarla amaç birliğini ilerletmeyi,

- Afganistan’ın inşası pastasından daha büyük pay almayı,

- Batılı emperyalistlerle Taliban arasında aracı olurken, emperyalistlerin çıkarının savunuculuğunu yapma rolünü üslenmektir!

Batılı emperyalistler, Afganistan merkezli olarak emperyalistler arası mücadeleler ve Pakistan, Hindistan ve İran gibi bölge ülkelerinin girişimlerinin farkında olarak, bu iddiaları tek adam yönetiminin zaafı olarak değerlendirmektedirler.

Bu yüzden de “Türkiye’nin Batı emperyalizminin mülteci deposu olmasına” olmuş bitmiş bir vaka olarak bakmaktadırlar.

(*) Bu yazının kaleme alınmasının ardından BBC açıklama yaparak açıklamanın sehven İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace'a atfedildiğini belirtti. Açıklamada, bu ifadenin Savunma Bakanlığına atfen bir niyet beyanı olarak Guardian ve Mail on Sunday gazetelerinde yer almış bir bilgi olduğu belirtildi.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Emekçiye sosyal konut yok, zengine ‘yatırım fırsatı’ var

Emekçiye sosyal konut yok, zengine ‘yatırım fırsatı’ var

Türkiye’de ev sahipliği oranının sürekli azalmasına ve konut krizinin süreklileşmesine rağmen bir sosyal konut projesi hayata geçirilmiyor; fahiş kiralar nedeniyle halkın barınma sorunu derinleşiyor. Özelleştirilen Emlak Konut ise ‘yüksek gelir grubu’ için düşük faizli, ucuz kredili ‘yatırım fırsatı’ projesi yapıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen sendikacılık yaptığı için tutuklandı.

Evrensel'i Takip Et