25 Ağustos 2021 01:00

Afgan kadınların haysiyet mücadelesi

Afganistan Bağımsızlık Günü yürüyüşü

Afganistan Bağımsızlık Günü yürüyüşü | Haroon Sabawoon/AA

Paylaş

Afganistan’ın yeniden Taliban denetimine geçmesi ile birlikte Afgan halkı, en çok da kadınlar, zor bir dönemece girdi. Kabil’i ele geçirdiğinden beri, sanki lütfedercesine “Kadınlar dışarı çıkabilir”, “Devlet memuru kadınlar çalışabilir” tarzında açıklamalar yapan Taliban, dış güçlere “kadın politikaları” üzerinden “değiştiğinin(!)” mesajını verme çabasında.

Taliban’ın “Yaptıkları yapacaklarının garantisidir” diye düşünen Afgan kadınların ezici bir çoğunluğunun henüz kamusal alanlara çıkma cesaretini gösteremediğini çeşitli tanıklıklardan öğreniyoruz. Kamusal alan neredeyse tamamen erkeklere kalmış durumda. Taliban’ın “özgürlükler vaadi” kadınlara hiç de inandırıcı gelmiyor. Zira geçmişte yaşadıkları var belleklerinde. O acı geçmiş, çok haklı olarak, bugüne ve yarına korkuyla bakmalarına neden oluyor.

Ancak, insanlık tarihi bize korkunun direnişin önünde aşılmaz bir engel olmadığını gösteriyor. Zaten bugün de Afganistan’da korkuya rağmen örtük ve açık bir biçimde direnen kadınlar var. Kimi her şeye rağmen, haber yapabilmek için sahaya inerek direniyor ve mevcut haklarına sahip çıkıyor. Kimi de alanlara çıkıp protesto gösterisi düzenliyor, haklarını talep ediyor, insanca yaşam hakkı, eğitim ve çalışma hakkı için seslerini yükseltiyor.

Afganistan’daki gelişmelerle birlikte, bir kez daha, baskıya rağmen protesto, baskıcı ve otoriter sistemlerde protesto, zor koşullarda protesto meselesiyle karşı karşıyayız. Bu tür protestolar, İran’da olduğu gibi kimi zaman gündelik yaşam ile iç içe geçmiş direniş biçimleri olarak karşımıza çıkıyor, kimi zaman, darbe dönemi Arjantin’de olduğu gibi, sanat başta olmak üzere daha nötr alanlarda boy gösteriyor, kimi zaman da, 2010 Tunus’unda olduğu gibi açık ve kitlesel biçimler alıyor. Ancak, itirazcı siyaset hemen hemen hiç yok olmuyor. Sıklıkla yaşamın kendisi itirazcı siyasete dönüşüyor. Giyinişle, tutum ve tavırla, haykırarak ya da sessizce…

İran İslam Devrimi ile birlikte, erkek işlerine soyunmak, araba kullanmak kadınlar için birer direniş biçimi olageldi. Bugün Afganistan’da da araba kullanmaya devam etmek kadınlar için Taliban’a karşı bir direniş biçimi. Mezopotamya Ajansının Gözde Çağrı Özköse imzalı özel haberinde (http://mezopotamyaajansi35.com/tum-haberler/content/view/144369) okuduğumuz üzere, “Kabil sokaklarında bir kadının araba kullandığını görünce Taliban ne yapacak onu görmek istedim” diyerek sokağa çıkan ve direksiyona geçen kadınlar var. Sayıları az, riski çok yüksek, bedeli çok ağır, ama varlar ve var olmaya devam edecekler. Yaşam tarzlarına ve haklarına sahip çıkmak için. Bu bir varoluş ve haysiyet mücadelesi.

Şu an Taliban rejimi altında Afganistan’da her şey çok belirsiz ve puslu. Bu pusun dağılmasını sağlayacak olan ya da tam tersi, pusu koyu bir sise ya da zifiri karanlığa dönüştürecek olan Taliban’ın bildik, bilmedik politikaları olduğu kadar, aynı zamanda Afgan kadınların ve uluslararası kadın dayanışmasının tutumu da. İşte o nedenle bir Afgan kadının gündelik yaşamı itirazını dillendirmeye dönüştüren bir tutumu, Kadıköy’den Süreyya Operasının önünden yükselen Türkiyeli kadınların dayanışma eylemleri, dünyanın dört bir yanında dağıtılan bildiriler, vs. çok önemli, çok yaşamsal. Kadınlar seslerini yükselttikçe, itirazlarını dillendirdikçe zifiri karanlığa giden yolu tersine çevirebilirler ya da en azından Taliban’ın, dikensiz gül bahçesinde değil de dikenli yolda ilerlemesini sağlayabilirler.  Her şeye rağmen ve hatta ölümü göze alarak…

Durumlarının ne kadar zor olduğu bilinciyle, Afgan kadınların direngen tutumlarını, itirazcı bireysel ve kolektif eylemlerini selamlıyorum. Afgan kadınların Eşitlik İçin Kadın Marşı’nda söylediği gibi[1]:

Tenimdeki yara izinden tekrar yeşereceğim;
Varlığım için ki ben kadınım, kadınım, kadınım
Ses sese, Ele ele verirsek, beraber adım atarsak kurtuluruz
Başka bir dünya yaparız, eşit bir dünya, dayanışma ve kardeşlik içinde
Daha iyi ve daha mutlu bir dünya
Ne recm, ne darağaçları, ne tekrar tekrar gözyaşları, ne utanç
Başka bir dünya yaparız, eşit bir dünya, dayanışma ve kardeşlik içinde
Daha iyi ve daha mutlu bir dünya.

[1] Marşın Behnaz Pouri çevirisi ve Haluk Kalafat’ın Bianet’te yayınlanan haberi için bakınız.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa