Devleti mi partiyi mi kurtarıyoruz?
Fotoğraf: AA
İki olgu üzerinden tartışmak istediğim konu, gerek halen yönetici konumundaki siyasiler, gerek halkın genel kanısı açılarından amacın ne olduğudur; düşündüğümüz ve kurtarmaya çalıştığımız parti mi, yoksa devlet midir? İki olaydan biri Merkez Bankası üzerinden yapılan operasyon, diğeri ise Ortadoğu jandarmalığı, özellikle de son zamanlarda vuku bulan meşum Afganistan olayıdır.
Önce Merkez Bankası olayını ele alalım. Önce bankadan 128 milyar dolar buharlaştı, devlet adına mı, yoksa parti adına mı! Şimdilerde de 107 ya da 110’a varan rezerv olduğu iktidar tarafından dillendiriliyor. Muhalefete bakarsak bankada rezerv bulunmadığı, tam tersi, rezervlerin ekside olduğu ifade ediliyor. Hangisi doğrudur? Halkın lidere inanmak eğilimi, muhalefeti yalancı çıkarır. Hayır, iktidarın söylediği değil, muhalefetin söylediği doğrudur. Hemen belirteyim ki, aldığı yüksek miktarda borcu cebine koyan hesabını bilmeyen bir kişi çarşıya gittiğinde her şey alabilir mi? Evet, alabilir. Peki, arkadaşlarına çok parası olduğunu söyleyebilir mi? Evet söyleyebilir. İşte, iktidarın Merkez Bankası rezervlerinden söz ederken söylediklerinin gerçek yüzü budur. Merkez Bankasında ülkeye ait, başka ülkelerden alınmış olup da, bir süre sonra ödenecek olan emanet para dışında, ülkenin ve Merkez Bankasının öz malı olan para yoktur. Devlet, başta Katar ve Güney Kore gibi birkaç ülkeye belli kurdan Türk parası vermiş, onun yerine, geri ödenmek üzere, dolar alıp Merkez Bankası kasasına koymuştur. Bakkal hesap defteri gibi düşünürsek, Merkez Bankasının kasa defterinin bir tarafında mevcut döviz miktarı, diğer tarafında da dövizin TL ile takas edilerek alındığının kanıtı olan borçlar gözükür. Bir kere iktidar günü kurtarmak için halkına gerçek dışı bilgi vererek, devletin, daha doğrusu gelecek kuşakların mutluluğunu değil, partinin bekasını düşünmektedir.
İktidar koalisyonu neden halkına gerçeği söyleyememektedir? Çünkü ekonomi kötü yönetilmiştir, durum gerçekten oldukça hazindir, parti güç kaybetmektedir. İşte iktidar, o ufak aklıyla bu durumu önlemeye çalışmaktadır. Ufak akıl sözcüğü biraz ayıp kaçabilir. Hayır, hiç ayıp değil, hatta daha kaba olmamak için durum böyle zarif şekilde ifade edilmiştir. Zira bir devleti yöneten siyasiler ve iktidar partisi elemanları halka doğruyu söylemeye mecburdur. Bunun aksi düşünülemez! Çünkü ekonomi demek, üretim demektir; siyaset ise bu üretimin çok genel anlamda yönetimi demektir. Şu halde, halkın binbir eziyetle çalışıp çabalayıp meydana koyduğu ekonominin halkın adına iyi yönetilmesi gerekir, fakat iyi yönetilmemektedir. İşte, iktidar partisi halkına gerçeği söylemekten kaçındığından, halkın emeğine ihanet etmiş, ekmeğine saldırmış olmaktadır. Halkımızın anlaması gereken konu tam da budur. Halkımız bu konuyu tüm boyutlarıyla idrak ettiğinde, üzerinde oturarak yanlış yönetime imza atanları sırtımda taşımaz. İşte, devlet mi yoksa parti mi meselesinin karşılıklığı burada gündeme gelmektedir. Diğer bir deyişle, mesele salt devlet karşısında parti meselesinden de öte, halk karşısında partileşmiş bir kısım yönetici kadrosu meselesidir. Tercihin, doğal olarak halka, yani devlete yönelik olması gerekir. Siyasilere bunu böyle öğretecek olan halkın özgür iradesidir.
İkinci mesele, AKP iktidarının başından itibaren, siyasilerin heveslendiği Ortadoğu hakimiyeti konusudur. Bu konu, geçmişin bazı AKP’li bakanlık yapmış kişi ya da kişilerin akıl almaz sapkın doktrinlerinin bir sonucu olduğu kadar, ABD’nin Ortadoğu’da kurmaya çalıştığı hakimiyete bir çavuş arama gayretinin de sonucudur. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak beni çok rahatsız eden, fakat siyasilerin göğüslerini gererek söylediği “Ortadoğu’nun eş başkanlığı görevi” övünülecek bir görev değil, emperyalizme bir hizmettir. Bir kere, sevelim sevmeyelim, bir ülkenin seçilmiş liderinin başka bir ülkenin başkanının verdiği görev altında çalışması benim gururumu rencide eder. Gurur meselesini bir tarafa bırakalım, bir ülkenin emperyalist emeller peşinde koşması sermayesinin belirli büyüklüğe gelmiş olmasının sonucu ve göstergesidir. Ondan dolayıdır ki, ABD, İngiltere, Fransa, hatta Rusya ve giderek yükselen tempoda Çin emperyalist ülkeler arasında sayılmaktadır.
Peki, Türkiye’ye döndüğümüzde, emperyalist olma hedefini gizleyerek, bilinen siyasi aldatmaca ifade ile, ülke halklarına kurtarıcı olma politikası güdülse dahi, kaynağa ihtiyaç vardır. Peki, Türkiye bu denli güçlü kaynağa sahip midir? Durum ortada: Türkiye’de tasarruf açığı, enerji açığı, teknoloji açığı ve bunların tecessüm ettiği bütçe açığı ve dış ticaret açığı sürgit devam etmektedir. Bu durumda emperyalist politika gütmek, siyasi ahlak meselesi bir tarafa, ekonomik olarak olanaklı olmadığı gibi, ekonomiyi iyice geriye çeken bir durumdur. Peki, parti ne yapıyor? Geçen günlerde bir TV kanalında partinin resmi övücülerinden biri hiç çekinmeden, “Karabağ’ı kurtardık” gafını yaptı. Oysa Karabağ Türkiye’nin Gürcistan’a desteği ile Ermenistan’dan geri alınmıştır. Karabağ’ı alan devlet Türkiye değildir. Bu gaf Türkiye’nin aleyhine fahiş bir siyasi hatadır. Benzer şekilde siyasiler Türkiye’nin, hatta parti başkanının, bilinçaltı Kanuni benzetmesi gibi, tüm dünyaya destek ve yardımla ün saldığını dillendirerek, fevkalade yanlış şekilde ve gerçek olmayan ifadelerle iç siyasete oynamaktadır.
Soruya dönersek; iki olgu üzerinden düşündüğümüzde, beka sorunu, bilinçaltında Türkiye’nin mi yoksa partinin mi meselesi olarak düşünülmektedir? Bu sorunun yanıtını hep beraber düşünelim mi!
- Faciayı salt sorumsuzluk olarak görmek yetersizdir 25 Ocak 2025 04:22
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57