TFF’nin yumuşak karnı: yine skandal, yine sansür, yine sessizlik
Fotoğraf: CeeGee / Wikimedia Commons (CC-BY-SA 4.0)
Bilmem farkında mısınız, son yıllarda ülke sporuna dair yapılmış en önemli habere erişmemiz geçtiğimiz günlerde yasaklandı. Kararın arkasında dolaylı olarak Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) var.
Atilla Türker’in Ajansspor’da 14 Ağustos’ta yayımlanan yazısı Çaykur Rizespor ile Galatasaray arasındaki Oğulcan Çağlayan krizini de ilgilendiren önemli bir ayrıntıyı kamuoyuna duyuruyor ve bu meselenin neden TFF’nin yumuşak karnı olduğunu ortaya koyuyordu.
Malum, yazı yasaklı o yüzden haberin kırılgan öznelerini daha fazla acı, elem ve ızdıraba sürüklememek için biz de gizemli takılacağız.
Bilmeyenler, duymayanlar için hatırlatalım. Türker’in yasaklı haberi TFF’nin en önemli yöneticilerinden birinin 2009 yılında bir kamu bankasından çektiği 30 milyon liralık (o dönem 20 milyon dolar) krediyle başlıyor. Yıllarca ödenmeyen bu kredi 2019 yılı mart ayında hisse senedi karşılığında kapatılıyor. Ödeme 45 milyon liraya tekabül ediyor. O dönem 1.5 TL olan dolar, 2019’da 6 TL’ydi. Bir başka deyişle söz konusu borcun faiz dahil yaklaşık 150 milyon liraya ulaşmış olması gerekiyordu. Anlayacağınız borçlu taraf için hayli avantajlı bir anlaşma söz konusu. (Darısı aynı bankanın 10 bin liralık borç için kapısına icra memuru diktiği insanların başına!)
Sonra haziran 2019’da TFF’de seçim gerçekleşiyor ve yeni yönetim belirleniyor. Kısa bir süre sonra aynı bankanın yukarıdaki işlemden sorumlu yöneticisi TFF’nin kritik bir kurulunun başkanlığına atanıyor. Bu kurul, Oğulcan Çağlayan meselesinde de söz sahibi…
Haberi sansürlenen Atilla Türker, 27 Ağustos’ta Nokta TV’de katıldığı programda “Böyle bir atama olur mu? Bu ülkede 150 bin avukat varken kurulun başkanlığına böylesine bir ilişkiniz olan bu ismi mi uygun buldunuz? Yoksa bu atama bir ödül mü?” diye soruyor. Yani bu ülkede kalemi çürümemiş her spor gazetecisinin yapması gereken çıkarımı yapıyor.
Şimdi… Atilla Türker bunları yazdı. Günlerce ne TFF’den ne ilgili kamu bankasından ne medyadan bir ses çıktı. Ne bir tekzip, ne bir basın açıklaması!
Sonra 20 Ağustos’ta Galatasaray Başkanı Burak Elmas, Rizespor’un kendilerine gönderdiği anlaşma metninde, sarı-kırmızılı kulübün Tahkim Kurulu üyelerine yönelik suç duyurularının geri çekilmesi şartının koşulduğuna dair belgeyi açıkladı. Yine sessizlik! TFF, medya “tıp” oynuyor. Rizespor’un 23 Ağustos tarihli açıklaması ise itiraf niteliğinde çünkü kamuoyunu ilgilendiren en önemli meselenin, en ciddi suçlamanın yani Tahkim Kurulu ifşaatının üstünden atlanmış!
Geldik 27 Ağustos’a… Atilla Türker’den bir tweet… Öğreniyoruz ki yazısına malum kamu bankasının başvurusu sonrası erişim engeli getirilmiş! Akşamına PFDK’den Burak Elmas’a 45 gün hak mahrumiyeti cezası…
Kendilerini kamuoyu önünde savunamayan, aleyhlerindeki belgeleri çürütemeyenler sansüre, cezaya başvurmaktan çekinmiyor.
Bu aslında bir Türkiye klasiği. Ülkemizdeki tüm kurumlarda siyasi iktidarın norm haline getirdiği prosedür böyle işliyor. Nasılsa yasama-yürütme-yargı ellerinde! Medyanın büyük çoğunluğu ellerinde! Siyasi ve ekonomik çıkarların gerektirdiği yönetim belirlenir, atamalar liyakate değil bu çıkarları en iyi kimlerin kollayacağına göre yapılır, bu süreçte yaşanan yolsuzluklar, usulsüzlükler sessizlikle geçiştirilir, sonunda mahkemeden bir sansür kararı çıkarılır ve tüm izler silinir!
İşte bu yüzden diyoruz ki krizden skandala evrilen Oğulcan Çağlayan meselesi, TFF’nin yumuşak karnıdır. Bu mesele, TFF’nin zirvesinde, siyasetin gözetiminde kurulmuş ahbap-çavuş ilişkilerini ortaya serdiği için; bu ilişkilerin nasıl şaibeler doğurduğunu, şahsi çıkarlarla şekillendiğini kanıtladığı için önemlidir.
Aynı yöneticiler, rekabetin böldüğü taraftarların bu tip meselelerde bir araya gelmeyeceğini bildikleri için rahatlar. Oysa meselenin kulüpçülükle ilgisi yok. Bu olayda adı geçen TFF yöneticilerinin üyesi olduğu kulüp yıllardır şampiyon olamadı, onlar da TFF’den herkes kadar şikayetçi! Mesele bu değil mesele bu ilişkilerin siyasi hegemonya ve şahsi çıkar için kullanılması! Bir kentin kulübünün tüm bunların paravanı yapılması. Biz bunu anlayana kadar daha kaç haber sansürlenir, kaç gencin kariyeri belirsizliğe sürüklenir, kaç kredi kapanır, kaç usulsüz atama yapılır, çifter çifter kaç maaş dağıtılır?
Ha şimdi tüm bunlar yaşanırken ağzını açmayan TSYD’ye, gazeteleri çiftliğe dönerken habersizmiş taklidi yapan “duayen”lere, dijital medyanın suskunlarına bir kez daha soralım: Son yıllarda ülke sporuna dair yapılmış en önemli habere şu anda erişemiyoruz. Farkında mısınız?
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25