31 Ağustos 2021

Memura yüzde 5 zam, TİHA ile dünyaya nizam!

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA

Baykar tarafından üretilen TİHA’ların (taarruzi insansız hava aracı) TSK’ye teslim töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TİHA’ları “Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarından biri” olarak ilan etti! Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın teknik müdürlüğünü yaptığı Baykar, ülkeyi bir aile şirketi gibi yönetmekten söz eden Erdoğan’ın ‘savunma sanayi’ alanındaki gözdesi. Erdoğan konuşmasında “SİHA’ların (silahlı insansız hava aracı) Türkiye’yi dünyada oyun kurucu ülke haline getirdiğini” ve bu silahlarla “Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’da uygulanan muharebe doktrininin bütün dünya tarafından konuşulduğu”nu söyledi. Erdoğan’a göre, Türkiye SİHA/TİHA’larla dünyaya gücünü gösterdi, bu nedenle “Bölgemizde bir taşı bile yerinden oynatmak isteyen önce Türkiye’nin rızasını arayacak. Bölgemizde operasyona niyetlenen, önce Türkiye’nin barış ve istikrar esaslı yaklaşımını değerlendirecek.”

Peki, gerçekten öyle mi; SİHA/TİHA’lar Türkiye’yi ‘oyun kurucu’ ülke yapıp bölgenin barış ve istikrarına mı hizmet ediyor?

Bu soruya doğru bir yanıt verebilmek için tartışmayı birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında aynı bütünün parçaları olan birkaç noktadan sürdürmek gerekiyor.

Birinci olarak; bu ülkede yaşayan halklar insanca yaşam için nelere ihtiyaç duyuyor ve Erdoğan iktidarı bu ihtiyaçlar karşısında nelere öncelik veriyor?

Ekonomik kriz ve pandemi, işçi sınıfı ve emekçi halk kesimlerinin yaşam koşullarının giderek kötüleşmesine yol açmışken anayasasında ‘sosyal’ olduğu yazılan bir devletin yapması gereken açıktır. Bütün olanaklarını yaşam koşulları kötüleşen halk kesimlerini desteklemek, onlara insanca yaşayacakları koşulları sağlamak için seferber etmek! Ancak ‘destek’ deyince Erdoğan iktidarının aklına kirasını, elektrik ve doğal gaz faturasını ödeyemeyen, en temel gıda maddelerini bile alamayan işçi-emekçiler değil; patronlar geliyor, patronları desteklemek için paket üstüne paketler açılıyor. Bırakın desteği, sadece temmuz ayında elektriğe yüzde 15 ve doğal gaza yüzde 12 zam yapıldı. Ülkedeki vahim tablonun üstünü örtmek için her türlü cambazlığa başvuran TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) resmi verilerine göre bile temmuz ayında tüketici enflasyonu bir önceki yıla göre yüzde 18.95 artmış durumda. Ayçiçeği yağına son 8 ayda yapılan yüzde 61’lik zam, halkın gerçek enflasyonunu görmek bakımından yeterince fikir vericidir.

Böylesi bir tabloda “Bölgeye nizam vermek”le övünen iktidarın 4 milyon memur ve 2 milyondan fazla memur emeklisine verdiği zam, 2022’nin ilk altı ayı için yüzde 5 ve ikinci altı ayı için yüzde 7. Yani reel olarak yıllık yüzde 10 bile değil. Üstelik daha bu zamlar verilmeden, elektrik ve doğal gaza yapılan yüzde 15 ve yüzde 12’lik zamlarla -ki bu zamlar bütün tüketim maddelerine yansıyor- fazlasıyla geri alınıyor.

Türkiye, OECD verilerine göre; 34 Avrupa ülkesi arasında gelir dağılımı eşitsizliğinin en yüksek olduğu ikinci ülke (birincisi Sırbistan). Öte yandan Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan verilere göre, 2020’de silahlanmaya en fazla kaynak ayıran 16. ülke konumunda bulunuyor. Türkiye, NATO üyeleri arasında da ABD’den sonra milli gelirine göre silahlanmaya en fazla kaynak aktaran ikinci ülke.

Görüldüğü gibi halk yoksulluk ve açlık içinde yaşamını sürdürmeye çalışırken Erdoğan, silahlanmayla övünüyor; büyüklüğü halkının refahıyla değil, silahlanmaya ayırdığı payla ölçüyor. Bu durum halkın ihtiyaçları ve iktidarın öncelikleri arasındaki farkı açıkça ortaya koyuyor.

Halkın refahını geçtik. Peki, silahlanma, gerçekten ülkenin güvenliği; bölgenin barış ve istikrarına mı hizmet ediyor?

Elbette hayır.

S. Arabistan dünyanın silahlanmaya en fazla kaynak aktaran 6. ülkesi. İsrail, BAE, Mısır gibi bölge ülkeleri de silahlanmaya ayrılan pay bakımından dikkat çekiyor. Bu ülke yönetimlerine sorarsak onlar da tıpkı Erdoğan gibi bize bölgenin barış ve huzuru için silahlandıklarını söyleyeceklerdir. Oysa gerçekte silahlanmanın paylaşım mücadelesini daha da kızıştırmak, dünyanın ve bölgenin daha geniş alanlarında gerilim ve çatışmaları tetiklemekten başka bir işe yaramadığını görmek için sadece son birkaç yılda olup bitenlere bakmak yeter.

Ne diyor, Erdoğan’ın ortağı Bahçeli?

“Anadolu’nun savunması Kabil’e kadar uzanır” diyor. Dün de “Diyarbakır’ı savunmak Musul ve Kerkük’te başlar” diyerek Irak’taki paylaşım savaşına dahil olmaya çalışıyorlardı. Oysa barış ve istikrar şöyle dursun, emperyalistler ve Erdoğan iktidarı gibi bölgesel taşeronları girdikleri her ülkeyi, her bölgeyi büyük bir yıkıma uğrattılar. Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen başta olmak üzere bölgenin birçok ülkesi emperyalistler ve bölge gericiliklerinin müdahalesi nedeniyle büyük bir kaosa ve insanlık dramına sürüklenmiş durumdadır.

Yani dün “Lozan’ı bir zafer gibi yutturmaya çalıştılar” diyerek yayılmacı emellerini açıkça ortaya koyan Erdoğan’ın silahlanmanın bölgenin barış ve istikrarına hizmet ettiği söylemi koca bir yalandır ve bu yalan ülkeyi yönetenlerin kader birliği yaptıkları burjuva gericiliğin yayılmacı emellerinin üstünü örtmeyi amaçlamaktadır.

Gelelim Erdoğan iktidarının İHA/SİHA’larla dengeleri değiştirip ‘oyun kurucu’ bir güç haline geldiği iddiasına.

2020 verilerine göre, dünyada silahlanmaya harcanan para yaklaşık 2 trilyon (1.98) doları buluyor. Çin’in en büyük ihracatçısı olduğu İHA’ların bu pazar içindeki payı ise, 2019 verilerine göre sadece 7.3 milyar dolar.

Demek ki Erdoğan’ın “Büyük Türkiye”, “oyun kurucu güç” söylemi eşliğinde TİHA’ları “Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarından biri” olarak ilan etmesi, aslında milliyetçi duyguları kışkırtarak iktidarının güç kaybını durdurmaya yönelik bir propagandadan öteye geçmiyor.

Bitirmeden şunları da belirtmek gerekiyor.

Konunun uzmanları, Türkiye’nin İHA/SİHA teknolojisinin gelişmesinde bu silahları kendi sınırları içindeki operasyonlarda sürekli kullanmasının önemli bir rol oynadığını söylüyorlar. Yani bir iktidar Kürt sorunu gibi ülkenin huzuru ve halkların eşit haklar temelinde birlikte yaşamı bakımından hayati önem taşıyan bir sorunu barışçıl yöntemler yerine silah ve savaşla çözmeye çalışmakla ne kadar övünebilirse Erdoğan iktidarı da o kadar övünebilir!

Son olarak, Türk SİHA’larının Libya ve Dağlık Karabağ sorunu konusunda Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan savaşta önemli bir rol oynadıkları doğrudur. Ancak sonrasında yaşananlara bakıldığında bu rolün “oyun kuruculuk” değil, bu bölgelerde paylaşım mücadelesi içinde bulunan emperyalistlerin taşeronluğunun ötesine geçmediği/geçemediği görülecektir. Libya’da Rusya’nın ve desteklediği Hafter güçlerinin egemen olmasından korkan ABD ve NATO, Erdoğan iktidarının müdahalesini desteklemiş ve yeni bir denge durumu ortaya çıktıktan sonra bu güçler devreye girmiştir. Bugün Libya’nın geleceğinin belirlenmesi konusunda yapılan görüşmeler bu emperyalist güçlerin/birliklerin denetiminde sürdürülüyor. O yüzden Erdoğan iktidarı, dün sahada karşı karşıya geldiği Mısır, İsrail, S. Arabistan ve BAE gibi ülkelerle ‘Normalleşmek’ için adımlar atmaya çalışıyor. Yine Dağlık Karabağ savaşı sürecinde de Rusya’nın, batılı emperyalistlere yanaşmaya çalışan Ermenistan Başbakanı Paşinyan’a ders vermeye çalıştığını gördük. Erdoğan iktidarının SİHA’ları desteğinde Azerbaycan’ın belli bir başarı kazanmasına seyirci kalan Rusya, daha sonra bölgeye “barış gücü” olarak girerek duruma el koymuştu.

Öyleyse bu İHA/SİHA’ların rolünün Erdoğan iktidarını bölgede yaşanan çatışmalarda emperyalist güçlerin bir taşeronu haline getirmekten öteye gitmediğini söyleyebiliriz.

Bugün bu ülkenin emperyalistlerin taşeronluğu ve burjuva gericiliğin yayılmacı emelleri için kullanılacak silahlara, TİHA’lara değil; kaynakların halkın ihtiyacı için kullanılmasına, ülkede demokrasi ve bölgede barışı sağlayacak politikalara ihtiyacı bulunuyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et